'Duyuyoruz zilin sesini ve yarışma başlıyor'. TRT'nin ağırbaşlılığına nazaran bir hayli hareketli, hatta hiperaktif sayılabilecek bir 'abi', yarışmacılara 'o iki kelimeyi söyletmek' için elinden geleni yapıyor. Beklediği an geldiğinde 'Evet dediniz ve kaybetiniz!' diyerek Allah ne verdiyse bir zıplıyor ki havaya, yüreğimiz ağzımıza geliyor. Kafalar biraz olsun dağılıyor ama pazar gününün kasveti dağılmıyor...

Fakat her ne olursa olsun 'evet-hayır yarışması'nın ünlü kuralları memleket insanının hafızasına Erkan Yolaç'ın sesiyle kaydoluyor: "Mehterrr marşıyla geliyorsunuz..

İzmiirrr marşıyla gidiyorsunuz... Sorularıma makul ve mantıklı cevaplar veriyorsunuz. Başınızı emme basma tulumba gibi sallamıyorsunuz ve asla o iki kelimeyi kullanmıyorsunuz... Evet, duydunuz zilin sesini ve yarışma başladı!"

Erkan Yolaç tam 40 senedir bıkmadan usanmadan 'evet-hayır' yarışmasını yapıyor ve adı bu yarışmayla anılıyor:

"Bu bir dünya rekoru. Uğraşsak Guinness Rekorlar Kitabı'na bile gireriz aslında" diyor. Şimdilik kriz nedeniyle programına ara verdi ama 'ekmek teknem' dediği yarışmayı bırakmaya niyeti yok: "Ölünceye kadar bu yarışmayı yapmak istiyorum." Yani popüler kültür meraklılarına 'Ah bir zamanlar Erkan Yolaç'ın evet-hayır yarışması vardı, sene bilmemkaç, ne de güzeldi' dedirtmeye niyeti yok hayattayken. Kendisi yaşayan bir 'kült' çünkü. 66 yaşında ama hâlâ vatandaşa 'Bu adamın ayakkabılarının içinde yay mı var acaba' dedirtecek kadar yukarılara zıplıyor...

"Tekirdağ'da yazlıktayız. Civarda bir kömürcü var. Adam gelip ciddi ciddi sordu. 'Abi doğru söyle senin ayakkabılarının
içinde yay mı var. Nasıl zıplıyorsun o kadar yükseğe?' Yok dedim ne münasebet. 'Abi o zaman bi kere de burada zıplasana..."

Zıplamanın kerameti...

'Bay evet-hayır' meşhur zıplayışına ilişkin mühim bir tespit yapıyor: "O zıplama anı çok önemli. Bu yarışmayı akılda tutan da o zıplayış bence. Türkiye'de özellikle orta sınıf kendi hayatına, ideallarine ilişkin bir mana buldu o zıplayışta. Hep bir üste, bir yukarı sıçramayı hayal eden onun çabasını veren kesim çünkü orta sınıf. Kazanmaya, zafere ilişkin bir his buldular o harekette... Beni hâlâ ayakta tutan da bu..."

Erkan Yolaç 1960'lı yılların başında Orhan Boran'dan öğrendiği yarışmada zaman içerisinde birtakım taktikler geliştirmiş:

"Bazıları 'Heyecanlı mısın, heyecanlıyım' gibi kısa ve benzer cevaplarla yırtmaya çalışır. Bunu hissettiğim zaman dikkat dağıtma taktiklerim vardır. Birden 'Aa şuranızda bir rozet var, boynunuzda bir kolye var kime aittir, kocanız evlenme yıldönümünüzde mi aldı' diyorum. 'Hayır doğum günümde aldı' diyor. Ben zıplıyorum!"

'Artiz'lik geçmişi de var...

Erkan Yolaç 1962-65 yılları arasında dört-beş filmde de rol almış. Bunlardan biri Türkan Şoray'la başrollerini paylaştığı'Tapılacak Kadın: "İlk filmimin adı 'Meyhaneci'. Filiz Akın 'la oynamıştım.Ayhan Işık, Fatma Girik ve Neşe Karaböcek'lede adlarını hatırlayamadığım filmlerde oynadım.O dönem tıpkı Mehmet Ali Erbil gibi popüler bir sunucuydum. Film teklifleri geliyordu. Ama iyi rol yapamadım. Doğal bir adamım çünkü." diyor..