Arkeoloji Sözlüğü



Heykel: Heykel, sanatsal bir bakış açısıyla yapılan üç boyutlu formlardır. Heykeller ahşap, taş ve mermerin yontularak, kilden model üretilerek, bronz ve tunçtan da dökme yapılarak şekillendirilirler. İlk çağlardan beri kültürler heykellerle (Hitit, Mısır, Yunan, Roma…) kendilerini ifade etmişlerdir. Sanatın önemli bir parçasını oluşturan heykeller dinsel amaçlı olarak insan gibi düşünülerek yapılmış tanrı ve tanrıça heykelleri yanında kralların, kahramanların, devlet adamlarının ve din adamlarının canlandırırlar. Antik Dönemlerde bir heykelin yaratılma nedeni farklı olabiliyordu: Kutsal alana verilen bir adak hediyesi, mezar abidesi, önemli bir tarihi olay adına dikilen anıt ya da bir kişiliği yüceltmek işlevler taşıyabilirler.

Mimari: Mimarlığın günümüz dillerin çoğunda kullanılan karşılığı architectura Eski Yunanca ve Latince kökenlidir ve yapı sanatı demektir. Mimar, yani architectus ise bir anlamıyla yapı üstadı iken diğer anlamıyla sanatçı veya yaratıcıdır. Bu da daha antik dönemlerde mimarlığın sanatla ne kadar ayrılmaz bir bütün olduğunu gösterir.

Seramik: Seramik kap üretiminin tarihi, neredeyse insanlık tarihi kadar eski ve köklüdür. Anadolu topraklarında neolitiğe geri giden çömlek yapımı çarkın icat edilmesiyle yeni bir boyut kazanır. MÖ 6000’lerde Çatalhöyük’te insanlar elleriyle şekillendirdiği kapları kullanırlarken Bu tarihten sonra insanlar, kilden elde ettikleri çamuru çömlekçi çarkında çekerek günlük kullanım kapları yapmaya başlarlar. Üretilen bu seramikler kimisi günlük kullanım kimisi de tahılların, şarap ya da zeytinyağı gibi sıvıların saklandığı depolama kabı olarak ticaretin bir parçası olarak karşımıza çıkarlar. Tapınaklarda dini ayinlerde ve saraylarda gösterişli kabartmalı ve boyalı seramik kaplara da rastlanmıştır.

Sikke: Sikke nedir? Sorusu için Alman nümizmat Kurt Regling’in tanımı yeterince açıklayıcıdır: ‘’Ticarette ve günlük alışverişlerde, ödeme aracı olarak kullanılan, ağırlığı ve içindeki değerli maden miktarı onun devlet tarafından üzerine yerleştirilen resim ve yazı ile garanti altına alınmış küçük madeni bir parçadır.

Yazıt: Genellikle mermer, taş ve pişmiş toprak üzerine herhangi bir dilde yazılmış metinlerdir. Bir yapının, anıtın veya heykelin hangi tarihte kim tarafından kim için yapıldığını ya da çeşitli anlaşmaların, toprak başının kayıt altına alındığı, zaferlerin yüceltildiği yazıtlar, diğer ismiyle kitabeler arkeoloji buluntuları arasında önemli bir yer tutarlar. Yazıldığı dili anlamada değil kültürü tarihi açısında belge niteliği taşırlar. Tarihteki en ünlü yazıtlar arasında ilk yazılı antlaşma sayılan Mısırlılar ile Hititler arasındaki Kadeş Antlaşması veya Babil Kralı Hammurabi’nin kanunların yazıldığı bazalt taşından steli sayılırlar.

AKROPOL:
“Akro” (yüksek) ve “polis” (şehir) kelimelerinden türetilmiş akropol kavramı, yüksek ve savunulması kolay tepe üzerinde kale anlamın gelir. Bu yüksek kalede yönetici krallığa ait çeşitli sosyal ve dinsel yapılar yer alır. Akropol kralın korunmasına ayrılmıştır; halk ise akropolün eteğinde yaşamını sürdürür. Örnek olarak; Atina Akropolü, Bergama Akropolü ve Priene Akropolü gösterilebilir.

AKROTER: Üçgen şekilli alınlığın tepesinde ve iki kenarında yer alan bazen bitkisel (spiral ve palmet gibi) bazen de küçük heykeller şeklide bulunan süsleme elemanlarının genel adıdır.

ALTAR: Sunak. Tapınaklarda tanrılara adanan kurbanların kesildiği yere verilen addır.

AMPHORA:
Kilden yapılmış sade görünüşlü, iki kulplu, ağızları tıkaçla kapatılabilecek şekilde dar ve dipleri düz ya da gemi ambarlarında fazla yer kaplamamaları için sivri olarak yapılmış testilerdir. Bu testiler çeşitli gıda ve malların taşınması ve saklanması amacı ile kullanılmışlardır.

HOPLİT: Eski Yunan ve Makedon ordusunda ağır piyade sınıfından savaşçılara verilen isimdir. Dizlik, göğüs zırhı, kalkan kuşanırlardı. Kullandıkları giysi ve malzeme manda derisinden veya tunçtan yapılırdı.

MEZAR STELİ: Mezar taşı. Yüksekliği eninden uzun, dik bir biçimde zemine yerleştirilen taştan levhaya verilen addır. Her çağda ve her bölgede ayrı tip özellikler gösterirler. Stel kabartmaları ölüyü tanıtan sahneler gösteririler. Çoğunlukla üzerinde yazıt vardır. Bunların yardımıyla geçmişte yaşamış insanları, onların kültür ve gelenekleri, ekonomik yaşamları hakkında bilgiler edinebiliyoruz.

MISIR HİYEROGLİF YAZISI: Mısır hiyerogliflerinde 700'den fazla işaret bulunmaktadır. Bu yüzden de okuma yazma oranı düşüktür. Çünkü hiyeroglif bir harf yazısı değildir. Birbirinden kolaylıkla ayırt edilebilecek yüzlerce sembolden oluşur. Her işaret belli bir sesi veya nesneyi temsil eder. Bu yazı soldan sağa veya sağdan sola ya da yukarıdan aşağı yazılabilir, okumak için ölçüt sembollerdeki insan ya da hayvan figürlerinin baktıkları yöndür. Kimi işaretler bir harfe, kimileri iki, kimileri de üç harfe bazılarıysa bir kelimeye karşılık gelir.

NEKROPOL: Mezarlık. Eski Yunancada “Nekros” (ölü) ve “polis” (şehir) kelimelerinden türetilmiş olan nekropol, eski yerleşimlerde, kent dışında yer alan toplu gömütlerin bulunduğu mekana verilen addır.

PİTHOS: Antik Çağ'da genelde şarap ve zeytinyağı gibi sıvı ürünlerle kuru tarım ürünlerini depolamakta kullanılan büyük çapta küplere pithos adı verilir. Ayrıca bu dev pithoslar içine ölü konulduğunda, derin çukurlara yerleştirilerek mezar görevi görüyordu.

AGORA: Halk meydanı. Antik Yunan mimarisinde Klasik Dönemin, sitenin yönetim, politika ve ticaret işlerini yapıldığı, tartışıldığı alan agora aynı zamanda pazar yeri ya da antik kentin merkezine verilen addır.

Amphitheatrum: Antik Roma Mimarisinde tam çember ya da yumurta biçiminde bir sahne düzlüğünün çevresinde, oturma yerlerinin basamaklar halinde yükseldiği bir açık hava tiyatro yapısıdır. Roma’da gladyatör dövüşlerini, vahşi hayvan gösterilerini izlemek için yapılmıştı

Mumya: Eski Mısır’lılar insanın öldükten sonra ruhunun yaşadığına ve o ruhun kendi vücudunu aradığına inanırlardı. Bu nedenle ölülerini yüzyıllarca bozulmaktan, çürümekten koruyabilmek, için özel işlemlerden geçirirlerdi. Mumyalama tekniği ile saklanan cesetlere mumya denir. Mumyalar mezar yapıları ve lahitler içersinde saklanırdı

Alınlık: Antik Yunan mimarisinde tapınağın kısa cephesindeki üçgen kısımdır. Tapınağın çatı ile korniş arasında yer alan bu üçgen yüzeyinde renkli boyanmış kabartmalar veya heykeller bulunur.

Lahit: Antik çağda ölü gömme gelenekleri arasında ölünün koyulduğu sandık şeklindeki mezardır. Malzemesi ahşaptan, pişmiş toprağa, mermerden kireçtaşına kadar çeşitlilik gösterebilir. Genelde dikdörtgen olan lahitin dış yüzeyi ve kapağı çeşitli kabartmalarla süslenmiş olabilir.