Seni ilk okuduğum an hissettiğim sıcaklıkla,
Eklemlerim, kırıklarım, çıkıklarım soğuyup
kendini hissettirmeden gidiyorum!

Uyuşturulmuş bir hayatın tam ortasında,
Karmakarışık bir beynin tüm kıvrımlarını da alarak...
Belki de ben hiçbir zaman kuralların, adaletin yandaşı olamadım,
Belki de seni hiçbir kurala, hiçbir cezaya koyamadım.

Şimdi ben gidiyorum,
Kadınım diye bir şarkı, her neyse diye devam eden diğer şarkı...
Dilimde kulağımla boynumun bittiği yerden
öpen adamın tadılmamış tadı...

Dönerim...
Döneceğim de...
Belki cevaplanmamış bir sürü soru,
Belki de cevapları soruların içinde kalmış bir sürü söz bulutu...
Sen ışık, ben siyah...
Sen alışık ben ilkelim bu anlık’lara eyvah!

Gitmeler benim işim değil...
Kalmalar kal diyene var,
Şimdi ben gidiyorum...
Bir bilsen neden sustuğumu,
Bir bilsem neden sustuğunu!

Herkesin bir nefes alışı var,
Ben tıkanıyorum, sıkışıyorum susarken!
Bari sen susma, hep bana aynı Fransız masallarından bahset
O safsatalar seni bana sevdirdi...
O şarap seni içime sindirdi...

Rahatım, gülüyorum, dişlerim hala dudaklarımı kemiriyor,
Ellerim hala kadehi lekeliyor,
Ama yanımdaydın,
Bir an... Sadece o an...
Benim hissettiğim hep aynı,
Ben hep aynı...
Senden bazen ayrı...