Saltanatın Kaldırılması - Lozan | Atatürk Günlüğü



Kâzım Özalp anlatıyor:
''Mudanya Mütarekesi’nden sonra yabancı devletler bizi Lozan’da sulh müzakerelerine davet ettiler.

Padişah Vahdettin bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul’dan kaçmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gücü İstanbul’da bir ölçüde hissedilmeye başlamıştı.

Mustafa Kemal Paşa kuvvetini hesaplayıp, münasip fırsatları kollayıp adımlarını tam zamanında atardı. Cumhuriyet’in kurulmasına doğru atılacak ilk adımlardan biri saltanatın kaldırılmasıydı. Milli Mücadele’nin kazanılmasıyla büyük kuvvete sahip olmuştu. Şimdi iş, münasip bir fırsatın beklenmesindeydi. Böyle bir fırsat İstanbul hükümetinde Sadrazam Tevfik Paşa’nın Lozan’da başlayacak sulh konferansına murahhas göndermeye kalkışmasıyla ortaya çıktı. İstanbul hükümeti Milli Mücadele’yi desteklemek şöyle dursun, cephe almıştı. Şimdi mücadele başarıya ulaşınca imzalanacak sulhte söz sahibi olmaya kalkışmak, tabii olarak Ankara’da Millet Meclisi’nde büyük bir infial yarattı. Mebuslar, öfkeli ve ateşli konuşmalar yaptılar. Mustafa Kemal Paşa bu havadan faydalandı, Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Grubu (Sonradan Halk Partisi Grubu)’nu toplantıya çağırdı. “İstanbul hükümetinin bu davranışının, saltanatın hilafetten ayrılıp ilga edilmesini gerektirdiğini, saltanatın Türk milletini temsil edemeyeceğini, milletin hakiki temsilcisinin Büyük Millet Meclisi olduğunun bütün dünyaca anlaşılmasının icap ettiğini” söyledi.

Ertesi gün Meclis konuyu görüştü. Saltanatın ilgasına taraftar olmayanlar vardı. Mustafa Kemal Paşa’nın fikirlerine ve şahsına karşı cephe almış, onun nüfuzunun artmasına mani olmak isteyen Meclis’teki ikinci grup mensupları mebuslar, Milli Mücadele sona erer ermez, paşanın, padişaha karşı bir harekete girişmesinden endişe etmeye başlamışlardı. Mustafa Kemal’in saltanat ve hilafeti kaldırarak, memleketin yegâne hakimi haline geçmesinden şüphe etmişlerdi. Şimdi saltanatın ilga teşebbüsü ile padişah bertaraf edilecek, paşanın şahsi nüfuzu artacaktı. Buna karşı cephe aldılar. Bu cephenin başını Meclis’teki hocalar çekiyordu. Bunlar dışında teşebbüsün henüz erken olduğunu samimiyetle düşünen, milletin böyle bir hareketi benimseyemeyeceğinden, büyük tepkiler uyanacağından şüphe edenler vardı.

Meclis’te müzakereler süresince Mustafa Kemal Paşa geniş açıklamalar yaptı, verilen takrirleri incelemek üzere Teşkilatı Esasiye, Şeriye ve Adliye encümenlerinden oluşturulan bir komisyon kuruldu. Komisyonda konuşmalar çok uzadı. Şeriye encümeni mensubu hocalar, saltanat ve hilafetin ayrılamayacağını devamlı ileri sürmüşlerdi. Komisyonda Mustafa Kemal Paşa çok sert ve müessir bir konuşma yaptı. Takrir komisyonda yalnız bir muhalife karşı çoğunlukla kabul edilerek Meclis’e yollandı. Kimseye kabul etmesi için baskı yapılmadı. Biliyordum ki bazı komisyon azaları bu görüşte olmamakla beraber, baskı görmedikleri halde, Mustafa Kemal Paşa’dan çekinmişler ve korkudan seslerini çıkarmamışlardı. 1 Kasım 1922’de Meclis’te saltanat kaldırılmış, hilafet kalmış ve bütün hükümranlık haklarının Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplandığı kabul edilmişti. Bu bir çeşit cumhuriyetti, ama rejimin adının konulması için başka bir uygun fırsatın ortaya çıkmasını beklemek gerekiyordu.

Ankara’da Meclis’te Lozan’a gidecek heyetin kurulması konusu tartışılıyordu. Mebusların bir kısmı Başvekil Rauf Bey’in (Orbay) gitmesini istiyordu. Konferansa katılacak diğer devletler toplantıda hariciye vekilleri tarafından temsil edileceklerdi. Bu nedenle Rauf Bey, bizim de Hariciye Vekilimiz tarafından temsil edilmemizi teklif ediyordu. Mustafa Kemal Paşa, Mudanya Konferansı’nda tecrübe kazanmış, başarılı olmuş ve yetenekli bir devlet adamı olan İsmet Paşa’nın konferansa katılmasını istiyordu. İsmet Paşa’nın Hariciye Vekilliği’ne seçilerek baştemsilcimiz olarak katılması kararlaştırıldı. Yardımcılığına Rıza Nur ve Hasan (Saka) beyler seçildiler. Heyet kurularak Lozan’a hareket etti.

Lozan’da tartışmalar çok uzuyordu, birçok konu sonuçlanmadan toplantılara ara verildi, temsilcilerimiz Ankara’ya döndüler. Meclis’te bazı mebuslar başarılı sonuç alınamadığını söyleyerek heyetimizin çalışmalarını tenkit ettiler ve yeni bir heyetin kurulmasını istediler. İsmet Paşa’nın verdiği bilgilerden sonra, önce Rauf Bey, sonra Mustafa Kemal Paşa söz alarak heyetin başarılı çalışmalarını müdafaa ettiler. Sonuçta Meclis tatmin oldu ve ekseriyetle, verilecek talimat üzerine, aynı heyetin tekrar yollanmasınu uygun görerek hükümete güvenoyu verdi. İsmet Paşa 18 Mayıs 1923’te yeniden Lozan’a gitti.

Tartışmalar süresinde yabancı devletler bizim için hayati önem taşıyan bazı konularda aleyhimize karar almakta ısrar ediyorlardı. Hükümet, verilen talimat çerçevesinde menfaatlerimizden fedakarlık yapılmamasını istiyordu. İsmet Paşa da aynı görüşte olmakla beraber büyük baskı altında bulunuyordu. Karşılıklı yazışmalar süresinde hükümetle arasında usul anlaşmazlıkları doğdu. Rauf Bey, İsmet Paşa’nın müzakereler hakkında doğrudan doğruya Mustafa Kemal Paşa ile yazışmasını, hükümete güvensizlik anlamında kabul ediyor ve üzülüyordu. İsmet Paşa’nın doğrudan Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı bir telgrafı alarak vekiller heyeti toplantısına getirdi. Hükümetin Kemal Paşa ile yapılan müzakerelerden haberdar olduğunu ima eder şekilde İsmet Paşa’nın çalışmalarını destekleyici ve tasvip edici bir hükümet kararı alınarak Lozan’a bildirildi. Sonuçta, bazı fedakarlıklar yapılarak, fakat genelde çoğu lehimize olan kararlar alınmış olarak konferans 24 Temmuz 1923’te sona erdi.

İsmet Paşa konferans süresince hükümetin kendisine yeterince yardımcı olmadığı kanaatını taşıyor, bu nedenle Mustafa Kemal Paşa ile doğrudan irtibat kuruyordu. Alınan başarılı sonuçtan sonra, hükümet adına yollanan kutlama telgrafının geç gitmiş olması bile İsmet Paşa’ca şikayet konusu yapılmıştı. Bu nedenle Rauf Bey’le İsmet Paşa arasında bir soğukluk doğdu. Rauf Bey İsmet Paşa’nın dönüşünde kendisini karşılamak istemiyordu. O günlerde kendi seçim bölgesi olan Sivas’ta incelemeler yapacağını bildirerek Mustafa Kemal Paşa’dan izin istedi. Paşa anlaşmazlıktan hoşnutsuzdu, onları, karşılaştırmak ve barıştırmak istiyordu. Rauf Bey’e izin vermek istemedi. Ancak Rauf Bey çok ısrar etti ve bu olay Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey’in anlaşmazlığının ve fikir ayrılığının sebeplerinden biri oldu. Rauf Bey Sivas’tan Başvekillikten istifa mektubunu yolladı ve oradan istanbul’a geçti''.

Kaynak:
Atatürk’ten Anılar, Kazım Özalp – Teoman Özalp, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Mart 1998 ISBN: 975-458-042-2