Saygıdeğer Efendiler! Subaylarımızın ve kumandanlarımızın rahat yaşamasını sağlama durumu konusunda gerek Bakanlar Kurulu’nun, gerek Malî Denge Komisyonu değerli üyelerinin ve gerek bütün saygıdeğer arkadaşların tamamen birleşmiş olduğunu büyük bir memnuniyetle görüyorum.



Efendiler! Çok değerli ve çok yüksek ordumuzun Başkumandanı sıfatiyle, gerçek ve asil olan başkumandanın, yani Yüce Meclis’in karşısında bulunduğumu bildirmekle pek övünürüm (Alkışlar). Bu nedenle zaten sizin olan ordunun, subayları ve kumanda heyetinin durum bildirimi dolayısıyla vekilinizin akşam açıklamalarda bulunmasını belki hoş görmezsiniz. Fakat bu mesele üzerinde bazı arkadaşlarımız tartışma açmış olduklarından ben de vekiliniz olmak sıfatiyle bu tartışmaya birkaç kelime ile katılmayı uygun gördüm.

Arkadaşlar! Bakanlar Kurulu’nuz, Büyük Heyetiniz’den aldığı yetki içerisinde ordunun ve devleti oluşturan şubelerin ilgililerini rahat yaşatmak için düşündü ve bu konuda yapmış olduğu teklifi, Malî Denge Komisyonu’na gönderdi. Fakat ileri sürülen düşüncelerden yüce heyetinizce anlaşıldı ki Bakanlar Kurulu’nun Malî Denge Komisyonu’na göndermiş olduğu bu teklif üzerinde gerek Millî Savunma Bakanlığı ve gerekse ben konuya değinmek zorunda kaldık ve Bakanlar Kurulu’nun yaptığı teklifi gerçekten amacı sağlamaktan uzak gördüm.



Bakanlar Kurulu’nu bir noktada hoş görmek uygundur. O da, bütün devlet bütçesinde bir denge kurulmasına dair inanç ve eğilimdir. Bizzat bu öneriler üzerinde incelemeler yaptıktan sonra, subaylarımızın ve ordumuzun hayatıyla yakından ilgili olduğumdan, ulaştığım inanç şu oldu ki: Bakanlar Kurulu’nun teklifinden başka bir zemin üzerinde, konuyu düşünmek. Bunun üzerine Millî Savunma Bakanlığı ile ve Genelkurmay Başkanlığıyla konuyu beraber inceledik. Birbirimizden ayrı olarak değil, Başkumandan sıfatiyle ben ve Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanıyla bir diğer teklif üzerinde birleştik ki Malî Denge Komisyonu’nun konuştuğu teklif, en sonunda bu olmuştur. Bu öneride Malî Denge Komisyonu ve Bakanlar Kurulu birleşti. Ve en sonunda yüce huzurunuza kadar ulaşabildi.



Arkadaşlar! Yüce huzurunuza, Malî Denge Komisyonu tarafından gönderilen bu teklif, en uygun bir teklifdir. Ve bu teklifi ortaya koyarken, sanırım, bütün o arkadaşlar ve ben, hiçbir vakit de duygulara kapılmadık. Tersine kendimizi, tamamiyle duygulardan maddî şeylere yönelttik. Maddî şeylere dayandık, gerçeğe baktık; madde ve gerçek, bu teklifin kabulünü mecbur kılmaktadır. Birçok arkadaşlarımızın tekrar ettikleri gibi ben de söylemek isterim ki ordumuzun başında ölüme giden, seve seve kanını akıtan, vücutlarını parça parça etmekten çekinmeyen subaylarımız ve kumandanlarımızın kahramanlığını söylemek boştur. Fakat buna bir kelime daha ekleyerek, söz konusu olan bir fikri aydınlatmak isterim: Memleketimiz ve milletimiz her ne vakit felâketlere uğradıysa, hiç şüphesiz ki bütün vatan evlâdı, memleket evlâdı en büyük özveriye katlanmaktan çekinmemiştir. Yalnız bütün bu memleket evlâdını, vatanın savunması için ölüme göndermek sorumluluğunu üzerine alan ve aynı zamanda onların ilerisinde göğsünü düşman kurşunlarına geren subaylardır, kumandanlardır (Bravo sesleri, alkışlar).



Eğer bizim subaylarımızın ve komutanlarımızın bu memlekete ve bu millete yaptıkları önemli görevi gösterdikleri özverileri göz önüne alarak bunlara bir şey vermek söz konusu olursa, elbette çok utanabiliriz. Gerçekte subaylarımızı ve komutanlarımızı rütbelendirmek gereklidir. En büyük ödüle lâyık olan subaylarımızdır, komutanlarımızdır. Ve sanırım ki bunda bütün arkadaşlarımız birleşmiştir (şüphesiz sesleri). Halbuki arkadaşlar, bugün burada söz konusu olan mesele, bu memleketi kurtarmış olan, millet bağımsızlığını kurtarmış olan subaylarımız ve komutanlarımızın rütbelendirilmesi değildir. Efendiler, rahat ettirilmeleridir. Bundan dolayı Efendiler, çok rica ederim, yoksulluktan ve perişanlıktan subaylarımız ve komutanlarımızın kurtarılması görüşüne yöneltilmiş olan bir teklif üzerinde, fazla tartışmayı uygun görmeyiniz (doğru sesleri). Bunu da eklemek zorundayım ki Efendiler, millet, seçkin evlâtlarına gerçekten ödül vermek ister ve bunu yapamayacağından ötürü belki de çok çok üzüntülüdür (çok doğru sesleri).



Fakat bu millet, bu özverili evlâtlarını hiç olmazsa rahat yaşatmak için en son lokmasını bile vermekten zevk alabilir.



Arkadaşlar! Hepinizce bilinir ki bugüne kadar devam etmekte bulunan seferberlik durumu, yarın son bulacaktır. Bunun anlamı şudur ki, vatanın savunması için silâh altında duran, maddî kuvveti oluşturan askerlerimizden bir çoğu, memleketlerine, köylerine gidecekler; tarlalarında çalışacaklardır. Bu, ordunun maddî olarak zayıflamasıdır. Fakat bu memleketin savunmasını güvenle omuzlarına almış olan büyük Heyetiniz’in elinde, güvendiği bir nokta vardır. Ben, büyük Heyetiniz’e tercüman olarak bildireyim ki, bu nokta manevî kuvvettir; işte Efendiler, o manevî kuvvet, ordunun komutasını üstüne almış olan subayların ve komutanların meydana getirdiği kuvvettir. Subaylarımızın manevî ve yüksek kudret ve kuvvetine güvenerek fertlerin bir çoğunu memleketlerine bırakabiliyoruz. Bununla tabîi ki devletin orduya ayırmış olduğu paranın yarıdan çoğunu da devletin diğer şubelerine vermiş oluyoruz.



Arkadaşlar! Devlet makinesini güvenle yürütebilmek için bazı arkadaşlarımızın dediği diğer yönetim şubelerini de düşünmek gereklidir. Sanırım ki bu açık gerçeğe karşı gelecek hiçbir arkadaşımız yoktur. Mutlaka bu yönetim şubelerimizde bulunanları da rahat yaşatmak gereklidir, görevimizdir; bunu yapacağız; çünkü bütün millete ve dünyaya karşı bildirmişizdir, söz vermişizdir; bunu yapmamak elbette bizim için bir namus ve şeref konusu olacaktır (bravo sesleri; alkışlar).

Fakat Efendiler, subayların, o memurları da, o devlet şubelerini de ve bütün millet ve memleketi de kurtarmış olan, vatanı daima güven içinde tutacak olan subaylar heyetinin, maaşları ve rahat yaşama durumu söz konusu olurken mi bu meseleyi halletmek isteyeceğiz? Onlar için zaman mı yoktu?



Bazı arkadaşlarımız subaylara yapılacak maaş zammı ve ödenek zammı üzerindeki fikrî ve vicdanî inancını toplamak için diğer memurların ne aldıklarını, ne alacaklarını, bunlarla karşılaştırmayı düşünüyor… şüphe yok; denk ve eşit, aynı derecede rahat yaşatmak düşünebilir. Fakat neden dolayı subaylar filân ve filân şubelerin ödeneğine göre maaş almalıdır veyahut ancak onlar gibi rahat duruma sahip olmalıdır.



Sanırım ki Efendiler, bütün milletin eğilimi, gerçek ve vicdanî duygusu, herkesin üstünde olarak kendisinin hayatını, şerefini, bağımsızlığı savunan ve daima savunacak olan subaylar ve yüce komuta heyetinin rahatlığıdır, mutluluğudur (Bravo sesleri). Hiç şüphe etmem ki diğer devlet şubelerinede çalışanlar tam bir övünme sevinci ile bunu, subayların durumunu görebilirler ve bu hiç kimsenin şerefine ağır gelmez ve gelmemektedir; para verirken mi karşılaştırma yapacağız Efendiler?



Niçin, Efendiler, ölüme giderken karşılaştırma yapılmıyor? (bravo sesleri, alkışlar). Ölmek gerektiği zaman, bütün milleti önüne katarak veyahut arkasına düşerek ölüme giderken, böyle karşılaştırmalar söz konusu olmuyordu? (bravo sesleri).



Arkadaşlar! Gerek benim söylediğim bu sözler ve gerek diğer bazı arkadaşların yapmış olduğu konuşmalar hiç şüphe yok ki, ortak olan görüşü sağlamaktan başka bir şeye yöneltilmiş değildir. Sanmıyorum, subayların rahat yaşama durumuna taraftar olmayacak bir fert bulunabilsin. İçimizden yalnız bir karşı gelen olduğunu gördük, o da Hilmî Bey kardeşimiz; ileri sürdüğü düşüncelere göre gerçekten karşı gelmekte haklı imiş. Eğer maddî imkân olsaydı hepimiz kendisine katılırdık… Fakat demin de söylediğim gibi, biz olamayacağı ele geçirmek için uğraşmıyoruz, olabilecek bir şeyin ortaya çıkmasını diliyoruz ve rica ediyoruz.



Saygıdeğer Efendiler! Büyük Heyetiniz ki Başkomutansınız, Başkomutanlığı manevî kişiliğinizde topluyorsunuz; ben sizin geçici bir vekilinizim, size karşı bildirilerde bulunduğumdan beni hoş göreceksiniz. Ve bu teklifi kabul ederek orduya karşı değerbilirliğinizi göstereceksiniz (hayhay sesleri, alkışlar, konuşma yeterli sesleri).1



Arkadaşlar! Gayet içten ve açık bir söz söyleyeceğim. Beni hoş görünüz! Bunda hiçbir anlam ve hiçbir kasıt yoktur, belki özel bir görüş vardır. Bunu açık ve kesin söylüyorum. Kaymakam Bey’den kaç para kesiyorsun ve bundan yüzbaşıya kaç para ayırıyorsunuz? Arkadaşlar, subayların hepsi aynı bakış açısından düşünülmelidir. Genelin erdemine ve değerliliğine saygı gereklidir. Aynı zamanda birbirinden büyük olanların emeği o orandadır.2



Efendiler! Subayların ve komuta heyetinin rahat yaşama durumlarına ait olan bu kanunu kabul etmekle büyük heyetiniz orduya karşı zaten taşımakta olduğumuz büyüklüğü ve değerbilirliği göstermiş oldunuz. Bundan dolayı ordu adına teşekkür sunarım (haklarıdır sesleri). Ordu, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da memleket ve milletin yüksek yararlarını savunmak, büyük Heyetiniz’in takdirlerine değer kazandıracak şekilde çalışmakla kutlu olacaktır, mutlu olacaktır (teşekkür ederiz, eminiz sesleri).