Buluş, yeni bir düşünce, yöntem ya da aygıt üretmektir.
Yeni bir düşünceyle bir probleme çözüm bulunabilir ya da eskisi geliştirilebilir.

Her buluş düşünmekle başlar. Herkesin bir düşüncesi vardır. Bunun anlamı, sizin de bir buluşçu olabileceğiniz. Her insan biraz buluşçudur gerçekte.

Bir buluş yapmanın ilk adımı bir problem bulmak. Buluş yapmak için bir düşünceye gereksinimimiz var. Yeni bir düşünceye! Ama düşünceler gökten elma gibi düşmez. O zaman bir düşünce geliştirmek için belirli bir yöntem izlemek gerekir.

Buluş yapmanın ikinci adımıysa, probleme çözüm yolları bulmaktır. Buluş yapmak için işe koyulduğunuzda bir problem bulmak zordur. Bir düşünce yakalamak... Ancak, yakaladıktan sonra bu düşünceyi geliştirmek daha kolaydır.

Bir problem düşünün. Çözümü, yaşamınızı kolaylaştıracak ve sizin buluşunuz olacak! Problemi ararken çevrenize bakının, dinleyin, beyin fırtınası yapın.



İCAT NEDİR ?

İCAT DAHA ÖNCE BULUNMAYAN bir şeyin insan çabasıyla geliştirilmesidir; oysa keşif daha önce varolmakla birlikte bilinmeyen bir şeyin öğrenilmişdir.

Apansızın ortaya çıkan icadların sayısı çok azdır; icatların çoğu, daha önce varolan teknolojilerin yeni ve benzersiz biçimde bir araya getirilmesinin sonucudur.

Bu yeni ürünü, belirli bir insan gereksinmesini karşılama çabası sonucunda, mucidin bir işi daha çabuk ya da daha verimli yapma isteği sonucunda, hatta bazen rastlantıyla ortaya çıkabilir; bireysel çalışmanın sonucu olabileceği gibi, ekip çalışmasıyla da gerçekleştirilmiş olabilir.
Zaman zaman icatların, dünyanın farklı kesimlerinde aynı sıralarda, ama birbirlerinden bağımsız olarak ortaya çıktıkları da görülür.


MUCİT KİMDİR?

Mucit, hayatı kolaylaştırıcı bir takım alet/ ekipmanlar yapma konusunda, fikir ileri süren ve bu fikirlerini, hayata geçirecek modelleri/ prototipleri yaparak destekleyen ve yaptığı bir takım işlerine patent/ faydalı model hakkını alarak, bunların seri olarak üretilmesi ve insanlığın hizmetine sunulması için gayret gösteren kimsedir.

Mucitlik, diğer bir deyişle, bir şeyler icat etme, başlı başına bir sanat olarak kabul edilebilir. Bu sanatı talep edip, bu talepleri doğrultusunda çalışarak, ortaya bir şeyler koyabilme gayreti gösterenlere mucit denilebilir.
*
Bir kimsenin genetik yapısında mucitlik olabilir. Ancak yaşama şartları, çevresi bu konuda bir şeyler yapmasını gerektirmemişse, mucit olması mümkün değildir, denilebilir. Zira genetik yapısında bulunan kabiliyetini gün yüzüne çıkarma, hayatının akışı içerisinde bu kabiliyetinden faydalanma, söz konusu olmamıştır.

Kabiliyetler var olsa da, gün yüzüne çıkarılmamışsa; üstü örtülü olarak o bünyede kalmaya mahkumdur. Zaman zaman söylenir. “Bizim ailenin tamamı sanatkardır”; “Bizim aile de herkes şarkı söyler”; ya da “bizim ailenin tamamı ressamdır.” Bu sözlerin manasını anlamak kolaydır. Genetik yapılarında olan kabiliyetleri gün yüzüne çıkarmak için, kendilerinde gördükleri kabiliyetler yönünde gayret sarf etmişler, ter dökmüşlerdir. Neticede kabiliyetlerinin mevcudiyeti onlara bir yerlere gelme imkanı sağlamıştır.

Bunun aksi durumda ise; kabiliyet genetik yapılarında bulunsa da, o yönde gayret sarf edilmemişse, mevcut kabiliyeti, değerlendirilmeden atıl kaldığı için gelişemeyecek, gün yüzüne çıkamayacaktır. İlgisi olmadığı halde, bir çobanın mükemmel resim yapmasını ne ile açıklayabiliriz?

Elbette genetik yapısında bulunan kabiliyetle açıklanabilir. Bir kimse eline keman almamıştır. Ancak genetik yapısında, virtüöz olabilecek kadar mükemmel keman çalabilme kabiliyeti varsa; imkan verildiğinde, keman virtüözü olmasına hiçbir engel yoktur. Diğer taraftan, kabiliyeti olmasa da, gayret gösteren bir kimsenin keman çalabileceği bilinen bir gerçektir. Netice itibariyle keman çalan kimse virtüöz olamasa da, keman çalma sanatını kazanabilir. Bu hususta söyleyebileceğimiz tek söz vardır.

O da “Azmin zaferi" dir.

Alıntı