Günün Sözü DamlaPenia.
Her şey neye layıksa ona dönüşür. -Mevlana
Etiket Listesi

Seçenekler
Seçenekler
Stil
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
22 Aralık 2017
Yaş
36
Mesajlar
1
Seslenildi
0 Mesaj
Etiketlendi
0 Konu

Standart Anne Sütünün Önemi

02 Kasım 2018
1

Anne sütünün doğan bebek için son derece önemli olması içeriğinden ve özelliklerinden kaynaklanır. İlk 6 ay içerisinde tek başına anne sütünün verilmesi yetişkinlik döneminde kronik hastalık riskini azaltmaktadır.

Anne Sütünün Özellikleri
• Her zaman steril ve bebeğe uygundur.
• Besin ögeleri bileşimi bebeğin tüm gereksinimlerini karşılar.
• Koruyucu etmenleri içerir.
• Sindirime yardımcı aktif enzimler içerir.
• Enfeksiyonu önleyen bağışıklık ögeleri (IgA, IgG ve IgM) içerir.
• Hormonlar ve büyüme etmenleri içerir.
• Solunum yolu ve gastrointestinal enfeksiyonların görülme oranını düşürür.
• Çene ve diş gelişiminde rolü vardır.
• Bazı kronik hastalıkların oluşma riskini azaltır (Tip I diyabet, çölyak, şişmanlık, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon)
• Allerjiye karşı koruyucudur.
• Emzirme, bebeğin ruhsal, bedensel ve zeka gelişimine yardımcı olur ve bebeğin sosyal ilişkilerinde güçlü bir erişkin aday olmasını sağlar.

Kolostrum (Ağız sütü): Doğumdan hemen sonra ilk 3-5 günde salgılanan, bileşim özellikleri ile yeni doğan bebeğin ilk günlerdeki gereksinimlerini karşılamak açısından büyük önem taşıyan süttür.
Hastalıklardan koruyucu ve bağışıklık sistemini güçlendirici maddeler içerir.
(Sekretuvar Immunoglobulin A–SıgA , laktoferrin, maktofajlar, T ve B lenfositleri gibi). Anne sütü A, D, B12 vitaminleri açısından zengindir, barsağın olgunlaşmasını sağlayan epidermal büyüme, alerji ve intolerans oluşmasını önleyen büyüme etmenlerini içermektedir. Kolostrum 5-10 gün arasında geçiş sütü şeklini alır, genellikle 3. haftadan sonra anne sütü olgun süt özelliğini taşır.

Süt şekeri laktozdur. Laktoz meme dokusunda glikoz ve galaktoz moleküllerinden sentezlenir.
Anne sütünün laktoz içeriği %7 civarındadır. Anne sütünün proteinleri, whey ve kazein olmak üzere ikiye ayrılır. Whey-kazein oranı 60/40’dır. Whey proteinleri laktoferrin, laktoalbumin, laktoglobulin, lizozim, serum albuminleri, immünoglobulinler (IgA, IgG, IgM)dir. Anne sütünün protein içeriği 100 gramda yüzde 0.8-1.2 g arasındadır. Anne sütünün enerjisinin yaklaşık yarısı yağlardan gelir. Kolostrumda daha fazla olmak üzere anne sütünün çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin olması, miyelinizasyon, retinal işlevler ve hücre çoğalmasının, dolayısıyla beyin ve görme işlevinin gelişiminin normal olmasını sağlar. Anne sütünde potasyum, sodyum, kalsiyum serbest iyonlar olarak, diğer mineraller de kompleks bileşikler halinde bulunur. Demir içeriği az olmakla birlikte (100 ml de 0.2-0.8 mg), biyoyararlılığı yüksektir. Anne sütünde bulunan çinko genellikle whey proteinlerine bağlıdır ve emilimi yüksektir. Bebeğin emmesi süt yapımını uyararak, annenin daha fazla süt salgılamasını sağlar. Emzirmeye doğumdan sonra ilk yarım-bir saat içinde başlanmalıdır. Emzirme sıklığı ilk ayda bebeğin isteğine göre ayarlanmalı, herhangi bir saatli program uygulanmamalıdır. Emzirme işlemine çocuğun diğer gerekli besinleri de alması koşuluyla 1-2 yıl ya da kendiliğinden memeden kesilene kadar devam edilebilir.

ÖNERİLER
Doğumdan sonra anne kendine gelir gelmez ilk yarım-bir saatte emzirmeye başlanmalıdır. Emzirmeden önce bebeğe hiçbir şey verilmemelidir.
Bebeğe ilk 6 ayda sadece anne sütü verilmeli, daha sonra uygun tür ve miktarda ek besinlere geçilmelidir.
Süt üretimini artırmak için bebekle anne aynı odada olmalı ve emzirme hemen başlatılmalıdır. Annenin süt verimini artırmak için özgüven kazandırıcı yakınlık ve ilgi gösterilmeli emzirme ile ilgili sorun varsa çözülmelidir. Bebeğe yeterli süt sağlayabilmek için anneye yedirilmelidir. Anne yeterli ve dengeli beslenmelidir. Bebekler anne sütü ile beslendikleri dönemde büyüme ve gelişme açısından mutlaka izlenmelidir.

YAŞAM SÜRECİNDE BESLENMENİN ÖNEMİ ve ENERJİ DENGESİ
Gebelik ve Emzirme Döneminde Beslenme
Gebelik normal metabolizma düzeni üzerine fetal büyümenin eklendiği, emzirme ise bebeğin sağlıklı olarak büyüme ve gelişmesi için önemli fizyolojik bir olaydır. Gebelik ve emzirme döneminde enerji ve besin ögelerinin yeterli alınması, yeni doğanın büyüme ve gelişmesi için önemlidir, bebeğin yetişkinlik çağında gelişebilecek kronik hastalıklarını önler. Yeterli ve dengeli beslenme ile bebeklerin erken doğum veya sınırlanmış rahim içi fetal büyüme, geç doğum, preeklemsi gelişme ve gestasyonel diyabet riski azaltılabilir. Emzirme sırasındaki enerji ve besin ögeleri gereksinmesi gebelikte olduğundan daha fazladır. Emzirmede annenin salgıladığı süt, annenin tükettiği besinlerin bir ürünüdür. Süt üretimi için gereken enerji ve besin ögeleri miktarı annenin kendi gereksinmesine ek sayılmalıdır. Annenin salgıladığı sütün enerjisi ve besin ögeleri, annenin yedikleri ile gebelik döneminde oluşan kendi depolarından sağlanmaktadır.

Genel öneriler
Gebelik ve emzirme döneminde kadının günlük enerji ve besin ögeleri gereksinmesi; yaş, gebelik öncesi vücut ağırlığı, besin depolarının yeterlilik derecesi ve fiziksel aktivite gibi birçok etmene bağlıdır. Buna bağlı olarak bu dönemde bazı vitamin-mineral gereksinmeleri artmaktadır. Bu nedenle özellikle ülkemizde yöresel yemekler bu ihtiyacı karşılamakta çok önemli bir rol oynar.

Folik asit: Gebelik öncesi yeterli folik asitalımı fetusu nöral tüp defekti, düşük doğum ağırlığı ve plasentanın erken ayrılmasına karşı koruyucu olduğundan, gebelik planlayan kadınlara gebelik öncesi dönemden başlayarak, diyete ek olarak 400 mcg/gün folik asit desteği (suplementasyon) verilmesi ve gebeliğin ilk 3 ayı boyunca da bu desteğin devam ettirilmesi önerilmektedir. Bu nedenle planlanmış gebelikler önem taşımaktadır. Ayrıca gebelik süresince yeterli taze sebze ve meyve tüketimi de sağlanmalıdır.
D vitamini: Vücudun D vitamini gereksinmesi güneş ışığı yolu ile karşılanmasına rağmen, gebelik döneminde gereksinmenin artması nedeniyle T.C. Sağlık Bakanlığı tüm gebelere D vitamini desteği programı başlatılmıştır. Gebelere gebeliğin 12. haftasından itibaren 1200 IU (30 mcg)/gün (9 damla) tek doz D vitamini başlanması, gebelik süresince devam edilmesi ve doğum sonrası en az 6 ay emzirme süresince kullanılması önerilmektedir.
Kalsiyum: Sık doğumlar, güneş ışınlarından yararlanamama, hareket azlığı ve emzirme süresinin uzaması ve kaybedilen kalsiyumun yerine yeterli ekleme yapılmaması durumunda kadında osteomalasia (kemik yumuşaması) ve diş çürükleri görülebilmektedir. Türkiye’de süt ve türevleri grubu besinlerin toplam tüketim miktarı gebe-emziren kadınlar için önerilen miktarların altındadır. Bu nedenle süt ve türevlerinin tüketiminin artırılması gereklidir. Yeterli alım ile bebeğin iskelet yapısı gelişir, annenin kemik kütlesi korunur ve anneyi ileriki yaşlarda osteoporozdan korunur.
İyot: Gebe ve emziren kadınlarda iyot gereksinmesi artmaktadır. Türkiye’de 1995 yılından günümüze “İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi ve Tuzun İyotlanması Programı” yürütülmektedir. Program kapsamında 1998 yılında tuzun iyotlanması konusunda yasal düzenleme yapılarak sofralık tuzların iyotlanması zorunlu hale getirilmiştir. Gıda sanayi tuzuna iyot eklenmemektedir. Özellikle çeşitli nedenlerle tuz alımının kısıtlanması gereken gebelik planlayan kadınlar, gebe ve emziren kadınların iyot gereksinmesi (200- 250 mcg/gün) mutlaka karşılanmalıdır. Toplum için geçerli olan sodyum alımındaki kısıtlama, gebe ve emziren kadınlar için de geçerlidir (Bkz. Bölüm 5: Tüketiminin Azaltılması Gereken Besinler ve Besin Ögeleri).
Balık tüketimi: Gebelik süresince balık tüketimi önemlidir. Balık bebeğin beyin gelişimi için elzem olan omega 3 yağ asitlerinden zengindir. Bazı balıklar aşırı civa içerebilecekleri için tüketimine dikkat edilmelidir. Haftada 180-360 g yağlı balık (somon, alabalık, yayın balığı gibi) tüketimi önerilmektedir. Konserve ton balığı tüketimi haftada 180 g’dan az olmalıdır.
Kuruyemiş ve yağlı tohum tüketimi: Gebe ve emziren kadınlar bebeklerinde alerji olur düşüncesi ile bazı besinlerin (kuruyemiş, yağlı tohumlar gibi) tüketimi sınırlanmaktadır. Eğer annede veya bebekte alerji yoksa bu besinlerin sınırlanmasına gerek yoktur. Emziren kadınlarda çok baharatlı, soğanlı, sarımsaklı veya gaz yapıcı besinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır.
Sıvı alımı: Gebe ve emziren kadınların sıvı gereksinmesi artan hücre dışı sıvı hacmi, fetus gereksinmesi, amniyotik sıvı ve anne sütü salgılanması gibi nedenlerle artmaktadır. Bu nedenle günlük yeterli sıvı alımının sağlanması önemlidir. Sıvı kaynağı olarak; su, süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları tercih edilmelidir. Gebe ve emziren kadınlarda 750-1000 mL (3-4 bardak) ek sıvı alınması önerilir. Günlük kafein alımı en fazla 200 mg/ gün olmalıdır (yaklaşık 2 fincan neskafe veya 4-5 bardak çay).
Besin zehirlenmesi: Gebe ve emziren kadınlar besin zehirlenmesi açısından daha fazla risk altındadır. Çiğ ya da az pişmiş et ve ürünleri, pişirme ile dondurup çözdürme işlemleri tekrarından kaynaklı oluşabilecek Listeria üreme riski nedeniyle, kadınların bu konuda bilgilendirilmesi gerekir. Salmonella üretmesi riski nedeniyle gebe ve emziren kadınlar çiğ yumurta içeren besinleri tüketmemelidir.
Sigara ve Alkol: Gebelik ve emzirme döneminde sigara ve alkol kullanılmamalıdır.
Obezite: Gebelikte obezite, gebeliğin istenmeyen sonuçlarına neden olmaktadır. Uzun dönemde anneler ve çocuklar için potansiyel değiştirilebilir risk etmenlerinden biri olarak görülmektedir. Türkiye’de gebe kadınların gebelik öncesi Beden Kütle İndeksi (BKİ) ortalamalarının yaklaşık 25 kg/m2 olduğu düşünüldüğünde, gebelik süresince aşırı vücut ağırlığı kazanımından kaçınmaları önemlidir. Gebelik öncesi beden kütle indeksine göre gebelik süresince uygun vücut ağırlık kazanımı bebeğin sağlığı için önemlidir (Tab lo 8.1). Gebelik süresince önerilenin altında vücut ağırlık kazanımı, düşük doğum ağırlıklı bebek doğum riskini artırır. Gebelik süresince aşırı vücut ağırlık kazanımı bebeklerde kısa dönemde makrozomi (doğum ağırlığı: >4500 g, iri bebek) ve erişkin dönemde obezite ve ilişkili hastalıklar yol açabilir. Annelerde kısa dönemde gestasyonel diyabet, uzun dönemde ise metabolik sendrom ve obezite riskinde artış ile ilişkilidir. Gebelik süresince zayıflama diyetleri kesinlikle önerilmez. Gebe kadının daha fazla vücut ağırlığı kazanımı önlenir. Gebelik döneminde sigara kullanan annelerin bebeklerinde ergenlik ve erişkinlik döneminde hafif şişmanlık, obezite görülme riski artmaktadır. Gebelerin ve emziren annelerin günlük ek enerji gereksinimleri yüksek enerjili abur cubur besinler yerine sağlıklı besin gruplarından (süt ve türevleri grubu, et ve ürünleri grubu yumurta-kurubaklagil grubu, ekmek-tahıl grubu, sebze-meyve grubu) seçilecek besinlerden karşılanmalıdır.
Anemi (Kansızlık): Gebeliğin başlangıç döneminde demir yetersizliğinden kaynaklanan; anemi, prematürelik (<37. hafta), düşük doğum ağırlığı (<2500 g), bebek ölümleri, annede yetersiz vücut ağırlık kazanımı, taşikardi, yorgunluk, baş dönmesi, maternal anne ölümleri ile ilişkilidir. Bu nedenle T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından tüm gebelere 16. gebelik haftasından itibaren 40-60 mg/gün elemental demir desteğine başlanması ve doğum sonrası da 3 ay olmak üzere toplam 9 ay süre ile verilmesi önerilmektedir. Gebe beslenmesinde vücut tarafından kolaylıkla emilen hem demir içeren besinler (kırmızı et) tercih edilmelidir. Demir emilimini artırmak için hem olmayan demir kaynakları (kümes hayvanları, yumurta, kuru meyveler, kurubaklagiller, pekmez, tam tahıl ve zenginleştirilmiş tahıl ürünleri) C vitamininden zengin besinler (taze meyve ve sebzeler) ile beraber tüketilmelidir. Ayrıca demir emilimini engellediği için yemeklerle birlikte çay-kahve tüketiminden kaçınılmalıdır Diyetle demir alımı hem gebe hem de emziren kadınlarda önerilerin altında bulunduğundan, sağlıklı beslenme önerilerine dikkat edilmelidir.
Konstipasyon (Kabızlık): İnce barsak hareketlerinin (motilitesinin) azalması ve kalın bağırsakta sıvı emiliminin artması ve fiziksel aktivitenin azalmasına bağlı olarak gebelerde kabızlık sık görülür. Yüksek posa ve yeterli sıvı alımı ile konstipasyon engellenmelidir.
Bulantı-Kusma: Gebelikte bulantı ve kusma 4-6. haftalarda başlayıp, genellikle 8-12. Haftalarda en yüksek düzeye ulaşır ve daha sonra azalır. Bulantılar mide boş iken daha fazla olur. Genel olarak sık aralıklarla beslenme, yemeklerle birlikte sıvı alımının azaltılması, sıvı alımının öğün aralarında alınması önerilir. Ödem: Gebeliğin son üç ayında görülen ödem doğal bir olaydır. Ödemin miktarı ve yaygınlığı önemlidir. Tedavi edilmeyen preeklemsi hem anne hem de bebek yaşamını tehlikeye sokar ve bu durum gebeliğin sonuna doğru daha tehlikeli olabilir. Engellemek için günlük alınan tuz miktarı sınırlandırılmalıdır.
Gestasyonel Diyabet: Gestasyonel diyabet ilk kez gebelik sırasında ortaya çıkan çeşitli derecelerde glukoz intoleransıdır. Ailesindeki diyabetli birey ile gebelik öncesi şişman olanlarda, gebelik süresince fazla ağırlık kazananlarda, 35 yaş üzeri gebelerde, daha önceki gebeliklerinde gestasyonel diyabet olanlarda, daha önce makrozamik bebek doğuranlarda gestasyonel diyabet sık görülür. Gebeliğin 24-28. haftaları arasında bu açıdan araştırmalar yapıldıktan sonra erken müdahale yapılarak hem anne hem de bebek sağlığı korunur. Gestasyonel diyabet çoğunlukla doğumdan sonra geçer. Gestasyonel diyabeti olan kadınların kan şeker düzeyleri düzenli olarak izlenmeli, kan glukoz düzeyine yönelik beslenme programı uygulanmalı, fazla ağırlık kazanımından sakınılmalı (Tablo 8.1), diyetle karbonhidrat sınırlaması yapılmamalı, zayıflama diyeti uygulanmamalıdır.
Gebelik Zehirlenmesi (Toksemi): Yetersiz ve dengesiz beslenmenin de içinde bulunduğu birçok nedene bağlı olarak gebeliğin son döneminde kan basıncı artabilir, idrarla protein kaybı sonucu el ve ayaklarda ağır ödem görülebilir. Kronik hastalığı olan (böbrek, kalp, diyabet) gebelerde, ileri yaş gebelerde (35 yaş üzeri), çok ve sık aralıklarla doğum yapanlarda sıklıkla ortaya çıkar. Tıbbi tedavi ile diyetle sodyum ve protein alımının sınırlandırılması, B grubu vitamin alımının artırılması önerilir.
Mide Yanması: Gebelikte sindirim sistemi sorunları olarak reflü ve mide yanması sık görülür. Doğum sonrası 1-7. haftada normale döner. Mide yanmasında ara öğünlerin tüketilmesi, süt ve yoğurt gibi besinlerin tercih edilmesi, yemek sonrası hemen yatılmaması, çok baharatlı ve yağlı besinler, gazlı içecekler, limon ve meyve sularının şikâyetleri artıracağından tüketilmeleri önerilmez.
Aşerme, Tiksinme: Gebelik döneminde hormonal değişikliklerle ortaya çıkan aşerme, bazı besinlere karşı şiddetli bir istek veya aşırı bir isteksizlik (tiksinme) durumu olarak tanımlanır. Besin alımında çok fazla isteksizlik ve buna bağlı olarak bazı besin gruplarının yetersiz tüketimi dışında aşerme durumu da zararsızdır.

Konu Damla tarafından (02 Kasım 2018 Saat 22:43 ) değiştirilmiştir. Sebep: Reklam linki silinmiştir.
Konuyu 1 kişi okuyor. (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 
Seçenekler
Stil

Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
Son Mesaj