ik yokuşları, Arnavut kaldırımlı sokakları ve sevimli şapelleriyle muhtemelen ülkenin ve belki de Balkanların en güzel şehri Ohri ( Ohrid).



Güneybatı Makedonya’da yer alan Ohrid Gölünün etrafına kurulmuş bu şehir. Arkeolojik bilgiler bize bölgenin Avrupa’daki en eski yerleşim yerlerinden biri olduğunu göstermekte. İlk kez ondan M.Ö 353’te Yunan belgelerinde Lychnidos (ışık şehri) olarak söz edilmiş. Gidip görenlerinde onay vereceği gibi bu sözü kesinlikle hak ediyor bu şehir.

İsmi muhtemelen Makedonca Vo Hrid “tepedeki kasaba” sözcüğünden türetilerek bugünkü adını almış. Şehrin nüfusunda 4. yüzyıldan itibaren Hristiyanlar çoğunluğa geçmiş durumda. Burada göreceğiniz bir çok güzel şapel ve manastır o zamanlardan inşa edilmiş. Kasaba bu özelliği ile ” Slavların Kudüs’ü” olarak anılmakta.



Bugünkü Ohrid temel olarak 7. ve 9. yüzyıllar arasında inşa edilmiş. Bizans dönemi boyunca Ortodoks Kilisesinin piskoposluk merkezi olarak önemli bir kültürel ve ekonomik bağlantı noktası halini almış. Kutsal bir şehir sayılmasının yanı sıra eğitim ve Panslavizm edebiyatının önemli bir merkezi olmuş.

11. yüzyılın başlarında Ohri kısa sürede Makedonya’nın en büyük Ortaçağ hükümdarlarından biri olan Çar Samuel’in başkenti halini almış. Bugün onun döneminden kalan surlar şehre hükmetmekte.

Osmanlı döneminde Ohri Tuna, Selanik ve Arnavutluk bölgeleri üzerinde hakimiyeti olan Ohri Başpiskoposluğunun merkezi olarak kalmış. 17 yüzyıl gezginlerinden Evliya Çelebi Ohri’de yılın her günü için bir şapel olduğunu kaydetmiş. Bunların 40 tanesi ihtişamları ile günümüze kadar ulaşmış durumda.



Ortaçağ kutsal emanetlerini barındıran St Clement kilisesi, 2000 yıl önce inşa edilmiş olan ve her koltuğa oturacak kişinin adının kazınmasıyla bilinen Roma tiyatrosu, Ortaçağ’dan sanat ve mimari örneklerine ev sahipliği yapan Ayasofya kilisesi, “Yağmurdan Önce” filmi ile ünlenen Sveti Jovan kilisesi, Ohrid kalesi, St Naum Manastırı, Balkanlardaki en eski üniversite olan St Pantelonum, Ohrid yakınlarında, göl üstünde yaşayan insanlar tarafında kurulmuş olan eski yaşamın sergilendiği “The Bay of Bones” – Kemik müzesi Ohrid’e yolu düşenler tarafından görülmesi gereken yerler arasında gelir.


Kemik Müzesi
Ohrid’in adını aldığı denizden 695 metre yüksekte bulunan Ohrid gölü yaklaşık 3 milyon yaşında Avrupa’nın en eski ve kendini temizleme özelliğinden dolayı en temiz krater gölüdür. Ohri Gölü’nün rengi hiçbir göle benzemez ve üstelik günün her saati, havanın açık ya da bulutlu oluşundan kaynaklanan bir nedenden olsa gerek göl, mavi ve yeşilin en güzel tonları arasında sürekli renk değiştirir. Yerli halk buraya göl değil deniz diyor bu arada…

Konaklama alternatifleri oldukça çeşitli ve uygun olan Ohrid’e her mevsim gidilebilir ancak en keyifli olduğunu düşündüğümüz dönem bahar aylarıdır. Bu arada Ohrid 1979 yılında UNESCO Dünya Mirası ilan edilip koruma altına alınmıştır.