Doktor Rivayet: Hayat o kadar karmaşık değil efendiciklerim. Biz kendimizi kaybediyoruz kalabalık sokaklarda. Hem bu şehir, zürafa bakışımıza alışkın değil ki ağaç tepelerinden derin vadilere atlayalım. Bakınız, kulak veriniz hayat işte bu beş harf, iki hece kadar basit. Havayı bozmayacaksın, suyu berbat etmeyeceksin, rüyalarını kirletmeyeceksin ve anne baba duasını önünden eksik etmeyeceksin. Hayatın mübarek ola.

Molla Kasım Efendimiz: Bir de Mollanızı başınıza padişah eylemeniz iktiza eder kim şaşırmayasız, yırtık pırtık adamları başınıza getirmeyessiz ve hep şöyle diyesiz:

İnsana sadakat yaraşır görse de ikrâh
Doğruların yardımcısıdır Hazret-i Allah

Miş’li Gele Zaman: Ben literatüre mütevazı katkılarımı bilahare ifade edeceğim. Şimdilik İbni Arabi ağzından şu kadarını söyleyeyim ki;

“Var mısın ki, yok olmaktan korkuyorsun?”

Son Kebûter: Ben matematiği bilmem. Almanca hiç konuşamam. Elime aldığım tek silah mekanizması olmayan mavzerdi ki baston niyetine muamele ederdik. Bir de güneşe tahammülüm pek azdır. O sebeple cevizin gölgesinde yaslanırım kıblenin emanetine. Kötülüğü terk etmek iyi geliyor bana. Ne dedimse kendime hocalarım.

Molla Kasım Efendimiz: Boşa dememişler, gece ve gündüz birbiri ardınca gelici ve gidicidir. Pes gerektir ki adem olan dahi halden hale döner ve şaşmamak gerektir. Ve anda yine dimüşlerdir ki sevgili kaarilerim, dostların, yarenlerin çoğ iken az olmasın istiyorsan asla ve kat’a kindar olmayasız.

Doktor Rivayet: Kim demiş hayat cümlelerden ibaret diye? Durun size bir reçete yazayım yârenler.

“Yaşamadan yazamazsın.”

Miş’li Gele Zaman: İnsanlığa yakın olmak isteyen gazete manşetleri toprağa yaklaşıyor. Toprak üstünde karpuz sergisi maneviyat yazıyor.

Son Kebûter: Hayatın kelimeleri yolculuk kokuyor.

Miş’li Gele Zaman: “İyi” o zaman. Takılın…