Fizikçi Anaksagoras kendinden önce ilerisürülen sınırlı sayıdaki öğelerle (unsurlarla) yetinmiyor.

Ona göre öğeler sonsuz sayıda sonsuz küçüklüktedir. Bu öğelerden ne bir şey yok olabilir ne de bu öğelere bir şey katılabilir (kimyacı Lavoisier yirmi dört yüzyıl sonra aynı sözü söyleyecektir).

Onlar için ne doğma ne bozulma vardır. Oluş’la ölüm düşünceleri yanlıştır. Hiçbir şey yoktan gelmez hiçbir şey yok olmaz. Olmak yerine birleşmek ölmek yerine ayrılmak denmelidir. Yer değiştirmekten toplanmaktan dış görünüşlerin değişmesinden başka değişme yoktur.

Öz değişmez. Özdek (madde) olan bu öğeler cansızdırlar kendiliklerinden kımıldayamazlar. Onları kımıldatan devimleyen bir öğeler öğesi vardır ki bu an (zihin l’esprit)’dır. An özdek değildir özdek olan öteki öğelerin dışındadır sonsuza değin onlardan ayrı kalacaktır. An evrenin düzenleyicisidir bütün öğeleri son uygunluğa göre kımıldatmış düzenlemiştir. Başlangıçta bu özdek öğeler karmakarışık bir halde bulunuyorlardı her şey her şeyin içindeydi. An bunları etkileyince yaşama kasırgası başladı. Yaşayan her şeyin bu öğeler öğesi an’dan payı vardır.

Klazomen’li Anaksagoras (İ.Ö. 500-428) antikçağ Yunan düşüncesinin çok önemli kişiliklerinden biridir. Atina kentini felsefe alanında uyandıran kişi olarak nitelenir.

Doğumuna göre Empedokles’ten daha eski yapıtlarına göre ondan daha yenidir.
Güneşin kızgın bir maden külçesi olduğunu söylüyor. Alnında tek boynuz taşıyan bir koçun alnını yararak tek boynuzun nedenini gösterip boşinançlara karşı çıkıyor. İnsanın elleri olduğundan ötürü bütün hayvanların en akıllısı olduğunu ilerisürüyor.

Kendisine kadar Yunan düşüncesine egemen olan öğe (unsur) düşüncesini bir yana bırakıp Empedokles’in özdek parçacıkları öğretisini geliştiriyor. Platon’u ve Aristoteles’i etkileyip günümüze kadar sürüpgelen ikiciliği ortaya atıyor ve nus (akıl-ruh) terimiyle ruhçuluğu kurmuş oluyor.

Anaksimenes’in psykhe (soluk hava ruh)’siyle meydana çıkan bu ruh Anaksagoras’ın elinde bilinç’le aynılaşmaktadır. Anaksagoras bu varsayımıyla insanlığın başına iki bin yıl sürecek bir dert açmaktadır ama pratikle denetlenmek olanağından yoksun bulunan felsefenin zorunlu sonucuna varmaktadır.

Gene de o nus’u pek ince bir özdek olarak tasarlamıştır:
"Çünkü o bütün nesnelerin en incesidir en temizidir" diyor. Ne var ki Platon onun bu kavramını özdeklikten büsbütün sıyıracaktır.
Aristoteles nus kavramı için şunları söylemektedir:

"İlk olarak Anaksagoras özdeğin karşısına onun egemeni durumunda nus’u koymuştur. Nus’un yaratan ve özdeğin yaratılan olduğunu söylemiştir. Çünkü her şey bir aradayken nus gelip düzenler".


Orhan Hançerlioğlu/Düşünce Tarihi