Suçlulara ve sanatçılara karşı garip bir zaafım var. Her ikisi de hayatı olduğu gibi kabul etmiyor.
Stanley Kubrick
İlginç bir zaaf aslında değil mi? Veya pek de ilginç değil, üzerinde düşünülmesi gereken bir zaaf.
Hepimizin bildiği ve birçoğumuzun okuduğu Suç ve Ceza isimli ünlü romanı bilirsiniz.
****Spoiler içerir****
Romanın ana karakteri esasında bir suçlu olmasına rağmen yaptığı eylem birtakım gerekçelerle kabul edilebilir sayılmış ve Raskolnikov insanların sempatisini kazanmıştı.
Oysa ideal Dünya düzenine göre canice hislerle insan öldürmüş biriydi ve normal şartlarda hepimizin ürpermesi gereken soğuk kanlı bir katildi kendisi. Fakat tüm bunlara rağmen Raskolnikov neden sevilen bir karakter oldu, hiç düşündünüz mü?
Aslında cevabı ve eylemin altında yatan gerçeği düşündüğümüzde Kubrick’in de bahsettiği üzere hayatı olduğu gibi kabul etmemişti Raskolnikov.
Birçoğumuzun razı olduğu yaşamı olduğu gibi kabul etmemiş, baş kaldırmış ve isyanının sonucunda suçlu olmuştu. Salt bu baş kaldırıştan dolayı Raskolnikov sempati duyulan bir karakterdi belki de.
Zaten romanda da sıkça vurgusu yapılan ve suç üzerine kurulan psikolojik analizi incelediğimizde, Raskolnikov’a göre iki türlü insan vardır hayatta: Olağan olanlar ve olağanüstü olanlar.
Olağan insanlar ağır başlı, yasalara uyan, bulunduğu ortamda sorun çıkarmayan kişilerdir. Onların hayatlarını idame ettirirken yegane misyonları çoğalmak, kendileri gibi olağan insanlar dünyaya getirmektir.
Olağanüstüler ise farklıdır. Bu fark onların yeteneklerinden dolayı ortaya çıkmıştır ve kendilerine yasaları çiğnemeye, hayatın olağan akışından çıkmaya, yıkıcı olmaya , daha iyisi için düzeni değiştirmeye hak tanımaktadır. Eğer daha iyiyi getirecek fark binlerce canlının ölümü üzerinden gerçekleşecekse, olağanüstü insanlar vicdanen problem yaşamazlar. Çünkü değişim için gerekliyse gereklidir. Zaten sıradan insanların misyonları arasında bu uğurda ölmek de vardır.
Raskolnikov bu tezini bir örnekle de aktarır: Eğer Newton’ın buluşlarının kendi çıkarları için yayılmasına engel olacak yüzlerce kişi olsaydı, Newton’ın, buluşlarının insanlığa yayılması için yüzlerce kişiyi ortadan kaldırmaya hakkı vardı hatta bu onun için bir gereklilikti. Çünkü Newton olağanüstü bir insandı ve yarını değiştirme gücü vardı. Bu güç onun ülkülerini gerçekleştirmek uğruna her eylemini mübah kılıyordu.
Dolayısıyla olağanüstüler yetenekerinden ve doğalarından dolayı birer suçlu olmak zorundadır. Tersi bir durumda toplumda olağanüstü bir birey olarak sivrilmeleri mümkün değildir.
İşte Suç ve Ceza’da Raskolnikov da olağanüstü bir insan olduğunu düşünür ve ona göre düzenin değişmesi için kocakarının ortadan kalkması gerekmektedir.
Fakat bu düşüncesine rağmen hala ikilemdedir.
İlk önceleri kocakarıyı para için öldürüyor ama paralara dokunmadan saklıyor. İlk zamanlar Sonya ‘yı düşünüyor ama sonra istemiyor. Her bir fırsatta, birçok eylemde ikilemde kalıyor Raskolnikov.
Acaba kendisi olağanüstü bir insan mı, yoksa olağan insanlardan mı? Düzene , yaşama isyan etmek zorunda hissediyor içten içe ama bir yandan da eylemlerinin sonuçlarını düşünmek zorunda kalıyor.
Raskolnikov'un bu düşüncesi ne kadar doğru bilmiyorum ama tartışmaya da açık sanki.