Günün Sözü DamlaPenia.
Her şey neye layıksa ona dönüşür. -Mevlana
Etiket Listesi
aliy, Alize, Angel, Blackheart, Cookie, Dione, Elder, Elimiel, embesil, erhan1907, Farkedmez, HarbiDost, iFt, kadirkrcl, Kronik Depresif, mak res, nesimsek, No Pasaran, Onurcan, Penia, Sade, Stillborn, Toprak, Vanilya

Like Tree32Beğeniler
  • Sayfa 2 Toplam 3 Sayfadan
  • 1
  • 2
  • 3
Seçenekler
Seçenekler
Stil
Türkolog - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Madem ki erler gibi yürüyor, ayaklarının çevikliğine güveniyorsun. Bunun şükür ifadesi olarak ağır ağır gidenlere katlanman gerekmez mi?
Üyelik tarihi
21 Şubat 2017
Bulunduğu yer
İstanbul
Yaş
29
Mesajlar
5.834
Seslenildi
721 Mesaj
Etiketlendi
80 Konu
Ruh Hali
Arastirmaci

Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''

21 Mayıs 2020
11

Merhaba hocam,

Hayat felsefeniz nedir?


Kolay gelsin.

Blackheart bunu beğendi.
Eğer şimdiye kadar başımıza gelenler bize bir şey öğretmediyse, bundan sonra bildiklerimiz hiçbir işe yaramayacaktır.
Blackheart - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
12 Ekim 2019
Bulunduğu yer
İstanbul
Mesajlar
440
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
10 Konu
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
21 Mayıs 2020
12
Damla Nickli Üyeden Alıntı


Hakkımda ki düşünceleriniz için, öncelikle çok teşekkür ederim. ^^

-Adil olmak oldukça zor zanaatır, (kime ne neye göre diyebilirsiniz.) Sizce adalet nedir.? Bir tarafa adil olduğunuz da, diğer bir tarafa adil olmuyor olabiliyorsunuz. Sizce adalet göreceli midir.? Ek olarak; ''Ben adaletliyim, bu platform adalet üzerine yürüyor diyen birileri, gerçek mana da adaletli midir. Yoksa sözden ziyade, icraat mı önemlidir. Bu icraat (denge)nasıl olmalı.?
-Bana bir şarkı armağan edin desem.?

Dipnot: Tasavvuf üzerine de sorularım gelecek.

Merhabalar @Damla , rica ederim. ilk sorunuzdan üç soru çıkardım, o bakımdan aşağıdaki şekilde cevap yazmak daha uygun olur sanırım.

Adalet nedir?


Adalet, adil olanın sağlanmasıdır ve dediğiniz üzere tesis etmek oldukça zordur. Bu durumda adil olan nedir? şeklinde bir soru peyda oluyor ve işler bu noktada oldukça karmaşık hale dönüşüyor.
İnsanoğlu tarih boyunca kurduğu tüm medeniyetlerde adil bir yönetim biçimini tesis etmek için çaba harcamıştır ve bu çabalar da tarih boyunca insanoğluna yön vermiştir. Çünkü adalet duygusu kurumsal bir duygudan ziyade bireysel bir duygu olarak genlerimize işlemiştir. Herhangi bir nedenden dolayı adaletsizliğe maruz kaldığını düşünen bir insan , değersiz ,çaresiz , öfkeli ve sitemkar hissedebiliyor. Bu durum da insanoğlunun adalete olan ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Ve hatta o kadar ciddi bir ihtiyaç ki, sadece kendimiz için değil, bir başkası için de adaleti gözetmeye çalışıyoruz. Çünkü adaletsizliğin iç dünyamızdaki yıkımının ne kadar güçlü ve sarsıcı olduğunu biliyoruz.

Tabii bir paragraf yazı yazmama rağmen adaletin ne olduğunu hala açıklayamıyor oluşum da tanımının ne kadar zor olduğunu gösteriyordur 😊 Ben, adaletin insanoğlu ile geliştiğini ve sürekli olarak yenilendiğini düşünüyorum. İnsan, medenileştikçe ,beynini kullandıkça adalet de insanoğlu ile gelişmeye devam edecektir. Dolayısıyla herhangi bir kalıba sokamıyorum. Çünkü adaletin temelinde akıl olduğu için adaleti kodladığımız birçok unsur da temelin yapı taşlarını oluşturuyor.

Geçmişten günümüze birçok filozof ve devlet adamı adaletle ilgili fikirlerini ifade etmişlerdir ama çok azı Mevlana’nın seviyesine ulaşmıştır. Mevlana , birden fazla adalet tanımı yapmıştır. Bu bakımdan affınıza sığınarak sözü Mevlana’ya bırakıyorum. Kendisinin adalet tanımı hem evrensel hem de felsefidir :

‘’Adalet nedir? Bir şeyi yerli yerine koymaktır. Adaletsizlik nedir? Bir şeyi layık olmadığı, kötü bir yere koymaktır.’’
‘’Adalet nedir? Ağaçlara su vermektir. Adaletsizlik nedir? Dikene su vermektir. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır. Her su emen kökü sulamak değildir. Yani hakkı hak sahibine vermektir. Bir şeyi lâyık olmayana vermek ise adaletsizliktir.
Adaletsizlik nedir? Bir şeyi konmaması gereken yere koymak. Bu hâl de sadece belâya felakete kaynak olur.’’
‘’Adalet demek, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Külâh da başa aittir’’



Adalet Göreceli midir?

Yukarıda da bahsettiğim üzere adaletin temelinde akıl vardır ve temelinde akıl olduğu için her devirde insanla birlikte gelişen kavramlarla kodlanmaya çalışılmıştır. Din , kültür , etik , eşitlik , vicdan, ahlak gibi kavramların da dikkate alınmasıyla her bölgede adalet anlayışı farklılaşıyor ve bu bağlamda göreceli bir kavram haline dönüşüyor. Dolayısyla adalet görecelidir ,çünkü göreceli konularla kodlanmıştır. Ve hatta yakın gelecekte, özellikle semavi dinlerin gündemi zayıfladığında, etik anlayışının, eşitlik anlayışının vb. daha da gelişeceği zamanlarda, adalet kavramı değişimlere, gelişimlere uğrayacaktır.



Adalet dengesi nasıl olmalı?
Adalette dengeyi sağlamak için genelde hukukun üstünlüğü ve hukuk karşısında herkesin eşit olduğu ilkesi benimseniyor ama bu da pek yeterli olmuyor. Çünkü geçmişten günümüze değin siyasi felsefede adalet, temin edilmesi ve dengede tutulması en zor kavramlardan biri olmuştur.
Eşitlik ilkesinin de dengeyi bir noktaya kadar kurabildiğini şu örnekle açıklamaya çalışayım :
İkimiz aynı iş yerinde çalışıyoruz ve aynı işi yapıyoruz diyelim. Örnek bu ya, sadece 8 saat dinlenme hakkımız var.
Ben 8 saatte gayet iyi bir şekilde dinlenebildiğim halde size 8 saat dinlenme süresi yetmeyebilir ve bana nazaran iş yerine daha yorgun gelebilirsiniz veya daha çok yorulabilirsiniz. Bu durumda eşitlik söz konusu ama adalet söz konusu değil. Çünkü anatomilerimizin farklılığından dolayı bu eşitlik bana daha çok fayda sağlamıştır.
Veya öğle yemeğinde ikimize de birer tabak yemek verildiğini farz edelim. Siz bir tabak yemekle doyabiliyorken bana bir tabak yemek yetmeyebilir ve sizin kadar enerji toplayamayabilirim. Bu durumda yine eşitlik söz konusu ama adalet söz konusu değil.
Dolayısıyla adalette denge ancak belli başlı konularda sağlanabilir, bazı konularda sağlanamaz. O bakımdan nasıl olabileceği hakkında bir tanımlama yapamayız diye düşünüyorum.


Bana bir şarkı armağan edin desem?

Size dinlediğimde mutlu hissettiğim güzel bir şarkı armağan ederim elbette : Eğer ıslıkla eşlik etmezseniz çarpılabilirsiniz ama dikkat edin






Güneş sonsuza dek parlayacak.



Dipnot: Tasavvuf üzerine de sorularım gelecek

Elbette, elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım
Damla bunu beğendi.
Blackheart - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
12 Ekim 2019
Bulunduğu yer
İstanbul
Mesajlar
440
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
10 Konu
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
21 Mayıs 2020
13
Süreyya Nickli Üyeden Alıntı
Merhaba cok sevgili @Blackheart.
Sizinle biraz yakinlasmamiz bir kavga vesilesi ile olmustu.
Ikimizin arasinda degil de...siz biliyorsunuz olayi
Bundan ziyade agirbaslilik ve mütevazi halinizi cok begeniyorum.

Foruma girmeyince Hakan bey bos vakitlerinde neler yapar acaba?
Seyahat etmeyi sever mi?En cok nereyi görmek ister mesela..?
En en cok sevdigi müzik parcasi acaba nedir?
Kitap konusuna girmek istemiyorum aslinda (cünki hep bu soruluyor böyle konularda) ama..var mi benimsediginiz bir karekter?


Simdi de biraz özelleselim..hani reportaj yapanlar asagda gelecek olan bu tür sorulara girmeden önce bunu derler..Simdi biraz özelleselim

Karsi cinsten etkilenmek icin ne gibi unsurlara odaklanir acaba Hakan bey?
Bir fetisiniz var mi?Varsa nedir?


Merhabalar Süreyya, tanıdık bir sima olduğun için affına sığınarak sizli bizli hitapları bir kenara bırakıyorum

Evet, o malum olayı biliyorum ve hala çok ayıp ettiklerini düşünüyorum. Ama o malum arkadaşa verdiğin cevaba çok güldüğümü de ayrıca söyleyeyim

Düşüncelerin için çok teşekkür ederim, çok naziksin ( aslında bazen olmayabilirsin de ( düşünen smiley ) ) ve seni sen yapan , deli dolu hallerinin yanında birçok konuda farklı bakış açısı sunmanı ben de çok beğeniyorum. Farklı olmak, herkesten farklı bir şeyler söyleyebilmek takdire şayan bir meziyet.


Foruma girmeyince Hakan bey bos vakitlerinde neler yapar acaba?

Şu aralar virüs nedeniyle evde vakit geçiriyorum ve daha önce araştırmaya fırsat bulamadığım konuları araştırıyorum. Bu günlerde semavi dinler gündemim diyebilirim.
Virüsten önce ise son zamanlarda oldukça monoton bir hayat sürmeye başlamıştım. Çünkü tüm dostlarım evlenmişler, çoluk çocuğa karışmışlardı.
Onlarla nerede akşam orada sabah anlayışıyla geçirdiğimiz o günlerden sonra etrafımın tenhalaştığını, buna bağlı olarak tekdüze bir yaşam sürdüğümü söyleyebilirim. Bu durağan ve tekdüze hayatı bir nebze olsun şenlendirmek adına spor, kurs,seminer vb. gibi aktivitelere baş vurmaya başladım. Tabii bunun yanında yeni insanlar tanımaya çalışarak sosyalleşmeye de çalıştım. Anlayacağın boş zamanlarda kitap okumak , dizi izlemek gibi şeyler dahil olmak üzere hem eğlenmeye çalışıyorum hem de kendime yatırım yapmaya çalışıyorum.


Seyahat etmeyi sever mi?En cok nereyi görmek ister mesela..?

Çok severim ve özellikle araba ile uzun yolculuklara bayılırım. Şu aralar görmek istediğim yer Teotihuakan kenti.

En en cok sevdigi müzik parcasi acaba nedir?

Doksanlara ait ne varsa severim. En çok Tarkan şarkıları diyebilirim. O bakımdan özellikle bir şarkı seçemiyorum.

Kitap konusuna girmek istemiyorum aslinda (cünki hep bu soruluyor böyle konularda) ama..var mi benimsediginiz bir karekter?

Aslında birçok karakteri benimsiyoruz ama benimki Kürk Mantolu Madonna'daki Raif Efendi diyebilirim.



Simdi de biraz özelleselim..hani reportaj yapanlar asagda gelecek olan bu tür sorulara girmeden önce bunu derler..Simdi biraz özelleselim

Hahah evet. Ve böylece röportaj yapılan kişi kendisini oldukça değerli hisseder

Karsi cinsten etkilenmek icin ne gibi unsurlara odaklanir acaba Hakan bey?

Aslında sadece karşı cinste değil de insanlarda aradığım ortak özelliklerden bahsetmek isterim.
Bir insanda , aşık olunacak insan da dahil olmak üzere merhamet, saygı ve hoşgörü gibi kişisel özelliklerin gelişmiş olmasına önem veririm.
Çünkü bu özellikler direkt insanın karakterinde bulunur, sonradan öğrenilmesi mümkün değildir.
O bakımdan bu özelliklerin yanında beğeni dediğimiz, insanın ilgisini çeken bir suret kafidir benim için. Çok mu şey bekliyorum acaba?


Bir fetisiniz var mi?Varsa nedir?

Aslında yok ama renkli gözlü insanlara karşı ayrıca bir ilgim var. Tabii her göz renkli ama mavi , yeşil, ela gibi gözlere sahip insanların gözleri daha da renkli bence


Eğlenceli soruların için teşekkür ederim Süreyya, umarım tatmin edici cevaplar olmuştur.
Süreyya bunu beğendi.
Blackheart - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
12 Ekim 2019
Bulunduğu yer
İstanbul
Mesajlar
440
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
10 Konu
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
21 Mayıs 2020
14
Türkolog Nickli Üyeden Alıntı
Merhaba hocam,

Hayat felsefeniz nedir?


Kolay gelsin.

Merhabalar Hocam, teşekkür ederim.

Huzurlu olmak diyebilirim. Çünkü hayattaki tüm hisler arızi ama huzur daimidir.
Eğer insan huzursuz ise yaşadığı hayat ızdıraba dönüşebilir. Bundan dolayı her şeyden önce huzurlu olmaya çalışırım.
Türkolog bunu beğendi.
Cookie - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
07 Mart 2015
Bulunduğu yer
Bursa
Mesajlar
11.353
Seslenildi
1008 Mesaj
Etiketlendi
326 Konu
Ruh Hali
Mesgul
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
23 Mayıs 2020
15
Merhaba kolay gelsin..

Çocukluğunuzu özlüyormusunuz..
Hayatınız sizce yolunda mı..
Yağmurlu günlerde yürümeyi severmisiniz..
Eğer isminizi değiştirme şansınız olsaydı ne olmasını isterdiniz..
Ne tür kitaplar okursunuz..
Sizce ağlamak zayıf bir davranış mı..
Sizii her zaman gülümsetebilen birisi var mı..
Bir idolünüz var mı Varsa kimdir..
Kişiliğinizle ilgili 3 şey söyleyebilirmisiniz..

Şimdiden teşekkürler..
“Dedim ya, Eylül‘dü. Savruluşu bundandı kimsesizliğimin.”
Blackheart - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
12 Ekim 2019
Bulunduğu yer
İstanbul
Mesajlar
440
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
10 Konu
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
23 Mayıs 2020
16
Cookie Nickli Üyeden Alıntı
Merhaba kolay gelsin..

Çocukluğunuzu özlüyormusunuz..
Hayatınız sizce yolunda mı..
Yağmurlu günlerde yürümeyi severmisiniz..
Eğer isminizi değiştirme şansınız olsaydı ne olmasını isterdiniz..
Ne tür kitaplar okursunuz..
Sizce ağlamak zayıf bir davranış mı..
Sizii her zaman gülümsetebilen birisi var mı..
Bir idolünüz var mı Varsa kimdir..
Kişiliğinizle ilgili 3 şey söyleyebilirmisiniz..

Şimdiden teşekkürler..

Merhaba kolay gelsin..

Merhabalar Cookie , teşekkür ederim.

Çocukluğunuzu özlüyormusunuz..

Herkes gibi ben de özlüyorum. Zaten insanın yaşadığı ve iliklerine kadar hissettiği en keskin özlemlerden biridir çocukluk.

Hayatınız sizce yolunda mı..

Hayatım şimdilik yolunda diyebilirim. Elbette bazı ufak tefek problemler çıkıyor ama üstesinden gelmeye çalışıyorum.

Yağmurlu günlerde yürümeyi severmisiniz..

Yağmuru severim , dolayısıyla yürümek de hoşuma gider.

Eğer isminizi değiştirme şansınız olsaydı ne olmasını isterdiniz..

Bunu hiç düşünmedim fakat değiştirmezdim, adımdan memnunum 😊

Ne tür kitaplar okursunuz..

Bu soruyu okuyunca kitaplığıma göz attım ama kitaplarımın çoğunu bağışladığım için net bir cevap da bulamadım. Çünkü kitap türüne göre seçim yapmadım hiç, mevcut kitaplarıma baktığımda her türü görüyorum raflarda 😊

Sizce ağlamak zayıf bir davranış mı..

Bana göre zayıflık değildir , toplanan enerjinin göz yaşları vasıtasıyla bünyeden atılmasından ibarettir.
Eylemin sonunda insan biraz daha rahatlar , üzerindeki baskının hafiflediğini hisseder ve daha mantıklı düşünme evresine geçer. Ağlamak her şeyden ziyade insanın ihtiyacıdır.

Sizii her zaman gülümsetebilen birisi var mı..

Sevdiğim bir arkadaşım ve ailem.

Bir idolünüz var mı Varsa kimdir..

İdol esasında çoktanrılı dinlerde insanların elinden çıkmış put veya heykel türü bir nesnedir. İnsanoğlu zamanla çok sevdiği ve tapabileceği ölçüde değer verdiği insanlar için de bu kavramı kullanmaya başladı. Bu doğrultuda herhangi bir idol seçmedim kendime. Sadece bilgisinden , tecrübesinden ve nasihatlerinden yararlandığım insanlar oldu. Bunlar da zaten ünlü insanlar değillerdi.

Kişiliğinizle ilgili 3 şey söyleyebilirmisiniz..

Saygı , merhamet ve tutku.


Ben teşekkür ederim.
Cookie bunu beğendi.
Damla - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
İzmir.
Mesajlar
45.994
Seslenildi
8367 Mesaj
Etiketlendi
235 Konu
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
26 Mayıs 2020
17
Merhaba, yine ben.


-Mevlana ve Tasavvuf.?
-Sırrın sırrı nedir.?
-Amaç, birlik bilincine ulaşmak, varoluşun birliğini anlamaktır. Sizce birlik nedir.?
-Korkularınızı ne ile yenersiniz.?
-Kimi görmediğine inanmaz ve inanmadığı için görmez .Peki ya siz.?
-Kuantum felsefesine inanır mısınız.?
-Ve son soru, ''Düşünmek kader midir.''?

Hepsine cevap vermek zorun da değilsiniz.
Arada yudumlayın, iyi gelir. (Bana pek iyi geliyor da.)
Blackheart bunu beğendi.

To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.



Years and years.
Blackheart - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
12 Ekim 2019
Bulunduğu yer
İstanbul
Mesajlar
440
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
10 Konu
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
27 Mayıs 2020
18
Damla Nickli Üyeden Alıntı
Merhaba, yine ben.


-Mevlana ve Tasavvuf.?


Hepsine cevap vermek zorun da değilsiniz.
Arada yudumlayın, iyi gelir. (Bana pek iyi geliyor da.)


Merhabalar, tekrar hoş geldiniz

Sorularınızı uzun uzun cevaplamak istediğim için zamana ihtiyacım var. O bakımdan şimdilik Mevlana ve Tasavvuf hakkında naçizane fikirlerimi sunmak istedim. Tabii çok uzun uzun yazıp da sıkmamak da gerekir.
Diğer sorulara ise yarım devam ederim artık

-Mevlana ve Tasavvuf.?

Mevlana , çok büyük bir filozof ve zamanın ötesinde bir insan bana göre. Özellikle Mesnevi eseri en az iki kez okunmalı ve sindirilmelidir.

Kendisinin en ünlü eseri olan Mesnevi’de birçok anlamlı ve çağlara ışık tutan sözleri vardır ama beni düşündüren ve hayrete düşüren - şimdilik - aklıma gelen iki konuda sözlerini aktaracağım :

‘’Bir bölük asker, rahimde çocukların yetişip yeşermesi için babaların bellerinden analarına gider. Bir bölük asker, dünyayı erkek ve kadınla doldurmak üzere rahimlerden bu yeryüzüne sefer eder. İki iplik bir oldu, artık ey yanlışlık ortadan kalk. Kaf ve Nun harflerini iki görürsen hakikatte birdir. İş yapma hususunda bir olmakla beraber halat, surette iki kattır. ister iki ayak olsun ister dört. Makas gibi, iki ağızlı olduğu halde bir'den keser."

Bu sözler ilk okuduğumuzda pek anlamlandırabileceğimiz sözler değil esasında. Biraz açarsak ;
Kendisi 12. Yüzyılda yaşamasına rağmen meni içerisindeki sperm sayısını bir bölük asker olarak ifade ediyor.
iki kat halat sözleri ile de dna eşleşmesinden bahsediyor ve kaf harfini sperme , nun harfini ise yumurtalığa benzeterek hakikatte birdir, birden türer diyor.
ister iki ayak olsun ister dört ifadeleri ile hem çift sarmal dna yapısına hem de dörtlü sarmal dna yapısına işaret ederek, insan ve hayvanlarda işler böyle yürür diyor.


Mevlana'nın o dönemlerde bunlardan bahsetmesi oldukça ilginç ve sıra dışıdır bana göre. Çünkü bu tür bilgiler bilimin ışığında tabir-i caizse henüz keşfedilmiştir.

Yine Mesnevi'de bir başka sözünde :
''Zerreler gördüm: Hepsi ağızlarını açmışlar, gıdalarını söylesem söz uzar gider.''

Bu sözde ise mikroorganizmaları zerreler olarak ifade ediyor ve onların besinlerinin şaşılacak türde olduğunu aktarıyor.
Oysa yaşadığı dönemde ne mikroskop vardı ne de bu tür çalışmalar yapabileceği laboratuvar.

Kendisinin öğretileri , sözleri yüzlerce kitaba konu olabilecek türde derinlik içerir. Keza Ferrarisini Satan Bilge gibi satış rekorları kıran güzel bir kitap Mevlana'nın bir hikayesinden ilham kaynağı almıştır.
İşte bu yüzden Mevlana gerçek anlamda özel bir isim. Kendisini anladıkça, sözlerini düşündükçe çağları aydınlatabilecek seviyede bir filozof olduğunu daha iyi anlıyorum.
Elbette birçok filozof geldi geçti , çok önemli eserler bıraktı ama çok azı Mevlana gibi çağları aydınlatabilecek ışığa sahipti. Kısaca birçok insan gibi hayran olduğum filozoflardan biridir.


Tasavvuf ise bana göre ruhu arındırmanın bir yoludur. Korkulardan ziyade sevgiyi yüceltmektir. Ve bu sevgi vasıtasıyla bir bağ kurmaktır.
Pasif bir şekilde ''arınmış bir ruhum var'' düşüncesinden ziyade, gerçek anlamda kalp ilmi ve maneviyat ihlası gerektirir
Halis manada bir teslimiyet ile insan nefsinin , dünyevi arzulara karşı savaş verdiği bir dünyadır.

İlgili olduğunuz için sizin de bildiğiniz üzere Mevlana , tasavvufta hakikate ulaşmak için dört eşiğin geçilmesi gerektiğini belirtir.

Şeriat Eşiği
Tarikat Eşiği
Marifet Eşiği
Hakikat Eşiği

Öğreti ve izan ile bu eşikler birer birer geçildiği takdirde hakikate ulaşmanın mümkün olduğunu ifade eder ve ancak bu eşikler geçilebildiği takdirde insan-i kamil olunur der. Tabii kamil insanın olmanın da bir bedeli vardır bana göre. Hakikatı ortadan kaldırmamız, ümidi de ortadan kaldırır. Ümidin ortadan kalkmasını da her nefis kaldıramaz.
Bu doğrultuda tasavvuf dünyasında insan daha derine indikçe bu dipsiz evrende aslında bir hiç olduğunu anlıyor. Ve bu hiçliğin içinde he rşeyi bir kenara bırakıp hakikate ulaşmanın yollarını arıyor.

Naçizane fikrim; - yanlış anlamayınız - , hakikati geçmek, içinde bulunduğumuz koşullar düşünüldüğünde oldukça zor ve meşakkatlidir.
Çünkü dünya, kendisini unutturabilecek raddede bir cazibe , zorunlu koşuşturma sunuyor insana ve bu cazibenin büyüsü, zorunlu koşuşturmanın gerekliliği insanoğlunun nefsini ele geçiriyor. İçinde bulunduğumuz zaman her şeyi elimizin tersiyle bir kenara itip , tasavvuf yolundaki öğretileri anlayabilmemiz için daha doğrusu ruhumuzu tam manasıyla arındırabilmemiz için doğru bir zaman değil. Çünkü etkileşimin en yoğun olduğu zamanlardayız ve maneviyatın ikinci planda kaldığı bir yaşamdayız.

Bu fikirle elbette tasavvufun gereksiz olduğunu düşünmüyorum, aksine insanlığın ihtiyacı olan bir anlayış biçimi olduğunu düşünüyorum.
Çünkü insan, hırsları, arzuları ve bencilliği uğruna kendi benliğini sorgulamaktan uzak bir hayat yaşıyor ve kendisi ile bütün olan bu evrene, diğer canlılara zarar veriyor. Kısaca insan, evrendeki hakim ve üstün akıl zannı ile hareket ediyor.
Oysa takribi yetmiş bir yıllık hayat yaşadıktan sonra toprakla bütünleşecek ve bu evrenin pasif anlamda bir parçası olacağız.
İşte bu bağlamda aşırı kibrin ve hırsın her şeyden ziyade öncelikle kendimize zarar verdiğini anlamamız gerekmektedir.
Bunu anlamanın yolu da hiçliğin farkına varıp, varlığın değerini daha güzel telakki etmemizden geçer.

Not : KAhve için teşekkür ederim, içmiş kadar oldum
Konu Blackheart tarafından (27 Mayıs 2020 Saat 03:54 ) değiştirilmiştir.
Damla bunu beğendi.
Blackheart - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
12 Ekim 2019
Bulunduğu yer
İstanbul
Mesajlar
440
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
10 Konu
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
30 Mayıs 2020
19
Damla Nickli Üyeden Alıntı
[FONT="Georgia"][COLOR="DimGray"][SIZE="3"]

-Sırrın sırrı nedir.?
-Amaç, birlik bilincine ulaşmak, varoluşun birliğini anlamaktır. Sizce birlik nedir.?
-Korkularınızı ne ile yenersiniz.?

Tekrar merhaba Damla,

-Sırrın sırrı nedir.?

Sırrın sırrı bana göre evrenin kendisidir. Henüz içinde bulunduğumuz sistemin sırlarına tam olarak vakıf değiliz.
İçinde bulunduğumuz sistem o kadar devasa ki , henüz bir noktaya kadar gözlemleyebiliyor ve uzaktan uzağa fikir edinebiliyoruz.
Hal böyle olunca sistemin sırlarını henüz idrak edemiyoruz.
Örneğin evrenin başlangıcı olarak kabul edilen Büyük Patlama Teorisinden yola çıkarsak, zaman da bu patlama ile ortaya çıkmıştır.
Fakat adına zaman dediğimiz algının sadece zihinlerimizde bulunan bir şeyden ibaret olmasından dolayı ve harekete bağlı olarak ölçtüğümüzden dolayı ve bizim algımız uzay zamana göre daha yavaş aktığı için yaşadığımız dünyanın belki de çoktan yok olduğu da ihtimaller dahilindedir.
Çünkü biz harekete bağlı olarak zaman algısını hissediyoruz. Fakat , termodinamiğin ikinci yasasına göre evrendeki düzensizlik ve hareket sürekli olarak tek yönlü şekilde artmaktadır.
Yine bu yasaya göre hareket sonsuza dek sürdürülemez ve sürecin sonunda evrenin sonunun gelmesi gerekir.
Bu bağlamda bizim zaman algımız ile uzay zaman farkını düşünürsek, belki de evrenin herhangi bir yerinde dünyamız çoktan yok olmuştur. Tabii bu ihtimalin doğrulanması ise ancak evrenin başlangıç noktasına gidilerek gerçekleşebilir.
Başlangıç , yani büyük patlama bir itici güç olarak hareketi sağladı. Ancak bu hareketin başladığı noktada bir hareketsizlik söz konusu olabilir, yani zaman kavramanın olmadığı veya bizim zaman algımızdan daha farklı olduğu bir nokta.
Dolayısıyla bir gün olur da mevzu bahis her şeyin başlangıcı olan noktaya gidilebilirse belki de Dünya’nın yerinde olmadığı keşfedilecektir veya hareketin ne zaman biteceği ön görülecektir veya çok daha başka keşifler ile çok daha farklı sonuçlara varılacaktır. Elbette bunlar yapılan araştırmalar ve bu araştırmalar neticesinde elde edilen çıkarımlardan ibaret ve teorilere dayalı görüşler.
İnsanoğlu evreni anlamak, anladıklarını yorumlamak noktası şu an itibariye emekleme döneminde. Fakat bir gün daha fazlasını muhakkak bulacaktır.

İşte sırrın sırrı bana göre tam olarak evrendir ve biz bu sırrı henüz aydınlatabilmiş değiliz.



-Amaç, birlik bilincine ulaşmak, varoluşun birliğini anlamaktır. Sizce birlik nedir.?

Bana göre bir çeşit farkındalıktır.
Bu farkındalığı sağlamak için evrenle bir bütün halinde olduğumuzu idrak etmemiz gerek. Evrenle bir bütün olduğumuz fikri benim de benimsediğim fikirdir bu arada.
Konuya tasavvufi açıdan bakarsak daha da detaylandırmak adına, evrendeki her şeyi yaratan Tanrıdır. Ve yarattığı her şeyde tanrının tecellisi vardır.
Dolayısıyla evrene dair ve insana dair her şeyi bir bütün olarak ele almak gerek ve kaynağının yaratıcı olduğunun farkına varmak gerek.
Bu bağlamda Söz konusu izana istinaden her şey tanrının yansımasından mütevellit olduğu için doğal olarak insani özellikler de bu tecellinin izlerini taşımaktadırlar .
İyilik ve kötülük gibi insani kavramlardan kötülük Tanrıya yakıştırılamadığı için veya Tanrıdan gelemeyeceği düşünüldüğü için birlik inancına sahip bir insan, dünyevi hırslar nedeniyle kötüleşen insanlara da inayetle yaklaşır.
Benim bu konudaki görüşüm ise iyi insan – kötü insan ayrımı söz konusu değildir ; kötülük de , iyilik de insanın içinde saklıdır ve şartlara göre herhangi birisi peyda olur.
Bu bakımdan bir insan hayatı boyunca iyi bir insan olamaz. Veya tam tersi kötü bir insan olamaz.
İki davranış şekli içinde muhakkak vardır. Tabii birlik inancına sahip insan, yaratılanı yaratandan ötürü sevdiği için herhangi bir konuda kötü bir deneyim yaşasa bile o insanı hoşgörü ile karşılamaya çalışır ve bu özelliğinin o kişide dünyevi nedenlerden dolayı ortaya çıktığını kabul eder.
Tüm bunların yanında evrenle bir bütün olan insan, etrafına verdiği zararı esasında kendisine vermiş olur.
Yani söz konusu zarar döner dolaşır yine insanın kendisini bulur. Belki de Dünyaya verdiğimiz zarar neticesinde negatif anlamda değişen birçok koşul yine insanın esasında dünyaya zarar vermediğini ,kendisine zarar verdiğini gösterebilir.
Tabii tüm bunların yanında insanoğlu olarak evrenin ve evrendeki her şeyin parçası olduğumuz düşüncesini benimsemekten ziyade evrenin sahibi olarak görüyor kendini ve bu sahiplik anlayışına istinaden ötesini berisini düşünmeden yaşam kaynağına zarar veriyor.
Umarım bir gün kendimize zarar verdiğimizi idrak ederiz.


-Korkularınızı ne ile yenersiniz.?

Bu biraz da korkularımın ilintili olduğu sebeplere bağlı bir çabadır.
Bana göre korkuyu yenmek çok güçtür, ancak korkuyu bastırmak veya korkuya neden olan sebeplerden sakınmak mümkündür.
Zaten korku insanoğlunun evrimleşmesini, hayatta kalmasın, türünü devam ettirmesini sağlayan en temel dürtülerden biridir.
Mesela atalarımız besin zincirinin tepesinde olmadığı zamanlarda diğer yırtıcı hayvanlardan korunmak için, kendilerini güvende hissetmek adına mağaralarda yaşarlardı.
Özellikle gece karanlığında gözleri daha iyi gören yırtıcılara av olmamak adına saklanmaları gerekirdi.
Fakat mağaralarda saklanmalarına rağmen yine de kendilerini güvende hissetmezler, en ufak sesi dahi işitebilecek şekilde tetikte dinlenirlerdi.
Her ne kadar aradan bin yıllar geçmiş olsa da hala karanlık korkusu yaşarız ve gündüz duyduğumuz ama pek umursamadığımız sesleri karanlıkta duyduğumuzda endişe ederiz.
Çünkü atalarımız zamanında karanlıkta yırtıcı hayvanlarla mücadele etmiştir ve özellikle korku sayesinde hayatta kalmışlardır. O kadar kentleşmeden sonra hala bazı hayvanlardan korkuyor olmamızın bir nedeni de atalarından kalan gen mirasıdır.
Tabii söz konusu korku fiziki tekinsizlik hissiyatından ziyade psikolojik nedenlere dayalıysa, genelde mantıklı ve basiretli davranmaya çalışarak üstesinden gelmeye çaba gösteririm.

Bugünlük bu kadar
Damla bunu beğendi.
Blackheart - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
12 Ekim 2019
Bulunduğu yer
İstanbul
Mesajlar
440
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
10 Konu
Standart Cevap: 100. Haftanın Çok Bilmişi: ''Blackheart''
31 Mayıs 2020
20
Damla Nickli Üyeden Alıntı
[FONT="Georgia"][COLOR="DimGray"][SIZE="3"]Merhaba, yine ben.


-Kimi görmediğine inanmaz ve inanmadığı için görmez .Peki ya siz.?
-Kuantum felsefesine inanır mısınız.?
-Ve son soru, ''Düşünmek kader midir.''?

-Kimi görmediğine inanmaz ve inanmadığı için görmez .Peki ya siz.?

Sanırım ben genel itibariyle gördüğüme inanan kısımdayım, fakat bir yandan da insan doğası gereği sübjektif bakış açısına sahiptir.
Bazı zamanlar baktığı, gördüğü şeyi görmek istediği şekilde değerlendirir.
Bu bakımdan koşullara ve insanın içinde bulunduğu duruma göre görünen değişebilir , farklı yorumlanabilir.

-Kuantum felsefesine inanır mısınız.?

Konuyla alakalı herhangi bir kitap veya makale okumadım şimdilik. Kuantum fiziğinin felsefesi var mıdır emin değilim ama belirsizlik ilkesinin bilimsel deternizme darbe vurduğu bir gerçek.
Bu durumdan mütevellit insanlar felsefi çıkarımlarda bulunabilir elbette.
Sonuçta felsefe soru sorar, bilim cevap verir. Söz konusu belirsizlik ilkesi ile beraber bazı sorular -şu an için - cevaplar yetersiz kalmakta.
Detaylı bilgim olmadığından dolayı inanıp inanmadığım yönünde yorum getiremiyorum.

-Ve son soru, ''Düşünmek kader midir.''?

Bana göre insanın kaderi doğum ve ölümdür. Bu iki gerçeğin arasında yaşanılan her şey insanın kendi iradesine aittir.
Özellikle semavi dinlerde kadercilik anlayışı hakimdir ve bu anlayışın insana zarar verdiğini düşünüyorum.
Bu izan sonucu kaderi dini öğretilere göre değerlendiren insanlar, alın yazısı gereği her şeyin Tanrı’dan geldiğine inanmakta ve hayatındaki terslikleri ilahi bir gücün etkisi şeklinde yorumlamaktadır.
Dolayısıyla bu anlayışın ardında düşünme eylemi etkisiz kalmakta.
Oysa insan kaderini yalnızca kendisi çize ve hayattaki tüm seçimleri düşünceleri ile birlikte gelişir. Bu bakımdan düşünmek kaderdir.


Sorular için teşekkür ederim
Damla bunu beğendi.
  • Sayfa 2 Toplam 3 Sayfadan
  • 1
  • 2
  • 3
Konuyu 1 kişi okuyor. (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 
-
Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
Son Mesaj