Cennet Papağanları ve Yetiştirilmeleri



Ne zamandır, boş vakitlerimde kendisiyle ilgilenip günün yorgunluğunu ve stresini bir nebze de olsa azaltmamda bana yardımcı olacak evcil bir kuş edinmeyi düşünüyordum. Uzunca bir arayıştan sonra, özellikle sevimlilikleri ve renkleriyle dikkatimi çeken cennet papağanlarından satın almaya karar verdim. Söylenenlere göre bu tür, diğer kuşlara göre insana daha geç alışıyor ve muhabbet kuşu, sultan papağanı gibi hemcinslerine kıyasla insana en uzak, en yabani kuşlar arasında yer alıyormuş. Ben yine de bu riski göze alarak, Kızılay'daki "petshop"ların yolunu tuttum ve dükkan sahibinin 2-3 aylık olduğunu söylediği, hâli vakti yerinde görünen bir cennet papağanını kafesi, tülü, yemi, ilaçları, tünekleri gibi temel malzemeleriyle birlikte satın aldım.
"Yeşil" adını verdiğimiz papağanımız ilk iki-üç hafta boyunca yeni yerini yadırgadı ve son derece tedirgin hareketler sergiledi. Açıkçası bunda bizim de payımız vardı. Zira ilk bir ay boyunca, bulunduğu yeni ortama alışabilmesi için kafesinden çıkartılmaması gerekiyormuş, ki biz sabırsızlığımız sonucu bunun tam tersini yaptık ve neredeyse iki güne bir kafesinden çıkardık. Üstelik kafesine tekrar sokabilmek için saatlerce peşinden koşturduk ve hayli korkmasına sebep olduk. Tüm bunların sonucunda doğal olarak bize alışma süresi uzamış ve tedirginliği daha da artmış oldu. Uzaktan bakınca dahi kafesinin en uzak noktasına saklanmaya başlamıştı artık.
Ardından, birkaç hafta boyunca Yeşil'i kendi hâline bırakmaya ve sadece uzaktan seyretmeye karar verdik. Gün geçtikçe yeni yerine alışmış gibi görünüyordu. Tahminlerimiz doğru çıktı ve o andan itibaren bize eskisi gibi yabancılık göstermemeye başladı. Artık kafesine yaklaştığımızda bizden korkmuyor ve hatta (yorgun olduğu zamanlarda) elimizde, avcumuzun içerisinde uykuya dalıveriyordu. Anahtar kelimelerin "beklemek" ve "sabretmek" olduğunu da bu şekilde anlamış olduk. Şu an itibariyle, Yeşil ile birlikteliğimizin ikinci ayını doldurmuş bulunmaktayız, fakat yine de bize tam olarak alışabildiğini söyleyemem. Eskisi kadar olmasa da, hâlen çekingenliği devam etmekte.
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 800x598 and weights 214KB. Cennet papağanımız Yeşil ve kafesi

Yeşil, her sabah, çalar saat misali bizi uyandırmakta ve yanına yaklaştığımızda ise, bizimle sohbet edercesine ötmekte. Bazen yanından uzaklaştığımızda daha kuvvetli bir ötüşle adeta bizi çağırdığını hissediyoruz. Bu derece birbirimize alıştık artık, fakat yine de, kafesinden çıkar çıkmaz odanın en yüksek noktasına, avizenin üstüne konup oradan bizi seyretmekden alıkoyamıyor kendisini. Evde misafir olduğu sırada, o da sohbete dâhil olmak ya da "Ben de buradayım." demek istermişçesine ötmekten de geri kalmıyor. Bazen kendisine marul, lahana gibi yeşillikler ikram ediyoruz ve o da afiyetle tüketiyor bunları. Aşağıdaki videoda da izleyeceğiniz gibi, evdeki çiçekleri de afiyetle midesine götürebiliyor zaman zaman. Dikkat etmekte fayda var.
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 800x598 and weights 177KB. Yeşil'in favori mekânı: avize

Tüm bu tecrübelerimizin ardından, evinde kuş beslemek isteyenlere naçizane tavsiyelerim şunlar olacaktır: Öncelikle, işe sabretmekle başlayın. Kuşların, özellikle cennet papağanlarının sihirli değnek dokunmuşçasına bir anda size alışmalarını beklemeyin. Bunun için uzunca bir süreye ihtiyacınız olacak. Her gün düzenli olarak kendileriyle ilgilenmeye ve yemini, suyunu eksik etmemeye çalışın. Aç bırakarak onları cezalandırmak bir işe yaramaz, fakat elinizden yem vermeye çalışmak, size alışmasında yardımcı olabilir. Sakin ve yavaş bir şekilde, kafesinin dışındayken elinizle beslemeye çalışabilirsiniz. Kafesinden çıkardıktan sonra, kafesine tekrar girmesini istiyorsanız, kafesin kapısını açık bırakıp kendisinin girmeye çalışmasını bekleyebilirsiniz. Kuşlar, genellikle acıktıklarında kafeslerine girme ve karınlarını doyurma ihtiyaçları hissederler, ki bizim cennet papağanımız da aynen böyle yapmakta.