Hz. Ali'ye Neden Allah'n Aslanı Denir?


Hz. Ali'nin zaman zaman ortadan kayıp olması Hz. Mu*hammed'in dikkatini çekmiştir.
ALEVİ İNANCINA GÖRE, bir gün Cebrail Aleyhisselam tarafından Hz. Muhammed'e Miraç'a gitmesi buyurulur. Hz. Muhammed Miraç'a giderken önüne heybetli bir aslan çıkıp, kükremeye başlar. Hz. Muhammed'i bir heyecan ve korku sarmaya başlamışken, bir nida gelir: "Ey Muhammed, parmağındaki yüzüğü aslanın ağzına at ve geç." Hz. Muhammed parmağındaki yüzüğü aslanın ağzına atar ve aslan sakinleşir. Yoluna devam edip göğün en yüksek katına ulaşır, orada dos*tuna kavuşur ve birlikte 90 bin söz konuşulur. Bunun 30 bini şeriat üzerinedir, 60 bini ise Ali'de sır olmuştur.
Cennette Hz. Muhammed'e BAL-SÜT ve ELMA'dan olu*şan bir yemek gelir. Bu yemeğin insana yüzlerce yararı vardır. Bal peteği, insanın mayasını; sütün memesi, ana rahmini; el*manın kabuğu, derisini anlatır. TANRI, SÜTÜ SEVGİYE, BALI AŞKA, ELMAYI DOSTLUĞA bağışlamıştır.
Hz. Muhammed Miraç'dan dönerken yolu bir kulübeye düşer. Yürüyüp kapısını çalar, içerden bir ses "Kim o?" diye sorar. "Ben Peygamberim" deyince, "Bizim bir Peygamberi*miz var, Muhammet, o da içimizde, başka Peygamber buraya sığmaz" denir ve içeriye alınmaz. Bu durum üç kez tekrarla*nır. Hz. Muhammed çaresiz geriye dönüp giderken, kendisine bir nida gelir: "Dön içeriye girmeyi dene". Hz. Muhammed dönüp kapıyı çalar "Kim o" denildiğinde "Yoktan var olmuş, bir yoksul oğluyum" der.
Kapı sonuna kadar açılır ve "Ey kapıların açarı, hoş geldin, uğur getirdin, gelişin kutlu olsun" denir.
O mecliste Kırklar kadınlı erkekli oturup söyleşiyorlardı. Hz. Muhammed sorar; "Sizler kimlersiniz?" "Biz kırklarız." "Peki, sizin ulunuz kim?" "Biz hepimiz eşitiz, bir bütünün parçalarıyız." "Ama biriniz eksik!" "O bizim Selman'dır. Onu da aramızda bil."
Hz. Muhammed ispatlamalarını ister. Bunun üzerine Hz. Ali kolunu uzatır, desdur denilip koluna bıçak vurulur, kan ak*maya başlar. Hepsinin kolundan aynı anda kan akmaya başlar, bir damla kan da pencereden içeriye damlar. Bu taşraya giden Selman'ın kanıdır.
Hz. Ali'nin kolu bağlanır, kanı durur. Hepsinin kolundan akan kan da durur.
O anda Selman içeriye girer. Beraberinde getirdiği üzüm tanesini Hz. Muhammed'in önüne koyar: "Ey yoksulların hiz*metkarı, bu üzümü al, hepimize eşit bir şekilde paylaştır" der. Hz. Muhammed küçük bir üzüm tanesini nasıl kırk kişiye bö*lüştüreceğini düşünmeye dalınca yine kendisine bir nida gelir: "Ey Muhammed, üzümü bir kabın içinde ez, şerbet olsun, her*kese eşit bir şekilde dağıt." Hz. Muhammed aynısını yapar, bunu içen kırklar kendilerinden geçip, semah dönerler. Kırk*ların semahı ilahi bir nur içinde sürer. Semah ederken Mu*hammed'in başındaki imamesi yere düşüp 40 parçaya bölü*nür. Her biri bir parçasını alınca; Hz. Muhammed sorar: "Pi*riniz kim?" Kırklar: "Pirimiz Şah-ı Merdan Ali'dir. Rehberi*miz Cebrail Aleyhisselam'dır." derler. Bunun üzerine Ali'nin orda olduğunu anlar ve Ali'yi yanına çağırarak yer gösterir. Hz. Muhammed o anda Miraç'a giderken aslanın ağzına attı*ğı yüzüğün Ali'nin parmağında olduğunu görür, Miraç gecesi Cebrail tarafından beline sarılan kuşağı çıkarıp Hz. Ali'nin be*line bağlar. Birinci düğümü Tanrı'nın, ikinci düğümü Cebra*il'in, üçüncü düğümü de kendi adını anarak atar. Ve "La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah, Aliyun Veliyullah" diyerek yerine oturur.
Ali'ye "Sen benim kardeşimsin. Tıpkı Musa ile Harun gi*bi. Bundan sonra sen de seni izleyenlerin ve inananların beli*ne bunu bağla" buyurur. Bunun üzerine Hz. Ali önce Selmanı Farisi'nin, sonra Kamber'in ve üçüncü olarak Süheyla'nın beline kuşağını bağlar. Kırklar orada kendilerine kardeş seçer, kemer bağlar ve semah dönerler. Alevilikte Kırklarda oluşan bu kardeşlik bugüne değin devam edegelmiştir. Musahiplik töremiz, iki soyun ve böylece iki ocağın kıyamete değin kar*deşliğidir. Musahip andı içen kişiler Hz. Ali ile Hz. Muham*med'in yoluna girmişlerdir.
Musahiplik oluşumu ile Aleviliğin örgütlenme tohumu atıl*mıştır. Bu oluşuma dahil olanlar bazı ağır koşulları da berabe*rinde getirmiş olurlar. Örneğin musahip kardeş olanlara veri*len sözlerinden dönemeyeceklerine dair yemin verdirilir. Pir onlara söylenen sözlerin olmazsa olmaz olduğunu, uymaları gerekenleri anlatır. Örneğin;
"Siz gidemezsiniz kış var. Aşılmaz yüksek dağlar var. Geçitsiz ırmaklar var. Bu belleri aşamazsınız, bu selleri geçe*mezsiniz, çok büyük engeller var. Çok zor ortam var.
Demirden leblebidir yenilmez, ateşten gömlektir giyilmez. Gelme, gelirsen dönme. Gelenin malı gider, dönenin canı gi*der. Öl ama ikrar verme. Öl ikrarından dönme. Hal böyledir, bu halleri size demiş olayım, bu şartlan kabul edenler, Tanrı'nın birliğine inanarak Muhammed-Ali'nin yoluna girmiş olurlar" der.
Bir önemli nokta da, bu şartları kabul edenlerin oturdukları bölgenin halkından da onay almaları gerekmesidir. Halk eğer bu iki canın olgunlaştığını, kendilerinden razı olduklarını, ser verip sır vermeyeceklerine inandıklarını söyler, rızalık verirse geçerli olur musahiplikleri. Musahipliğin en son yemini evli olmaları eşlerinin de rızalığının olması dolayısı ile, dört canın bir gömleğe girerek ölmeden önce nefislerini öldürmeleri anla*mına geliyor ki, bu yemin ölünceye kadar devam eder.
Anlaşılan Alevi olmak, talip olmak, Muhammed-Ali yolu*na girmek pek kolay değildir.
Bu yola girenler hiç bir zaman yollarından dönmemişler*dir. Bir çok katliam ve baskılar yaşamalarına rağmen yolları*nı sürdürmüşlerdir. Yaşanan Sünni ve Şii Müslümanlığın dı*şında Pir, Rehber ve Talip üçlemesi ile bir inanç biçimi oluş*turulduğundan bu inanç biçimi günün şartlarına göre genişle*tilmiştir. Örneğin, Kerbela vakasından sonra Kerbela şehitleri için tutulan yas-ı matem ve anma törenlerinde, ve gittikçe ağırlaşan şartlarda yaptıkları cem törenlerinde, baskı ve katli*amlardan korunmak için alınan tedbirler sonucu 12 hizmet doğmuştur. Örneğin gözcülük bu şartların getirdiği bir durum*dur; haneye dışardan gelebilecek tehlikeyi görüp haber ver*mek gözcünün görevidir.
Her can Cem'e giremez. Eğer biri çevresine zarar vermiş, yalan söylemiş, dolandırıcılık yapmış, yüz kızartıcı suçlar iş*lemişse ve gelip Cem'e katılmak istiyorsa, önce özünü dara çekmek suretiyle yaptığı işlerden dolayı tövbe etmesi ve halk*tan özür dilemesi gerekir. Halk da bu özürü kabul ederse an*cak o zaman Cem'e alınır.
Bir başka özellik de, hiç bir makam ve rütbe gözetilmeksi*zin, kimseye ayrıcalık tanınmaksızın Cem'e girilmesidir. Tıp*kı Kırklar Meclisi'ndeki üzüm tanesinin Hz. Muhammed tara*fından ezilip şerbet yapılarak herkese eşit dağıtılması gibi Cem'e gelen lokmalar da o şekilde eşit dağıtılır. Her talip olan kişi, önemli özürü dışında en az yılda bir sefer görülmek için Görgü Cemi'ne girmek zorundadır.
Bu inanç biçimi, Sünni inancına dayalı kurulan Emevi Devleti ile, Abbasi Devleti ve Osmanlı Devleti'nin korkulu rüyası haline gelmiştir. Halkı böylesi bir yol ve inanç sistemi dışında tutmak için bir çok çirkef iddiaya başvurulmuştur. Ör*neğin, Sünni Müslümanlara göre, İslam'ın şartlarını yerine getirmedikleri, namaz kılmadıkları ve oruç tutmadıkları, Kur'an'a inanmadıkları gibi iddialar ve Cem ayinlerinde mum söndü yaparak ana bacı tanımadıkları gibi iftiralarla Alevile*rin katledilmeleri dince vacip sayılmıştır. "Kim ki bir Alevi'yi öldürürse cennetle müjdelenmiştir", denmiştir.
Alevilik, Hz. Muhammed'in ölümünden sonra Hz. Ali ta*raftarlarına verilen addır. Hatta Alevilikte bazıları daha ileri giderek manevi gelişmenin Hz. Muhammet'ten Hz. Ali'ye de*ğil, Hz. Ali'den Hz. Muhammed'e aktarıldığını ileri sürmek*tedirler. Bu inanışa göre Hz. Muhammet peygamberlik sırrı*na Hz. Ali velilik sırrına sahiptir. Oysa velilik Nebilikten üs*tündür. Bununla birlikte Hz. Muhammet'le Hz. Ali bir vücut*tur. Hz. Ali'deki bu yüksek vasıflar dolayısıyle onun yanını tutanlar ve onu benimseyenlere Alevi denir.
Hz. Muhammed de yaşamı boyunca Cemlere katılmıştır. Hatta ikinci bir kargaşaya yol açmamak için Cem'deki gözcü*lük görevi onun tarafından uygulamaya konulmuştur. Çünkü Emeviler ve Kureyşiler her ne kadar Müslüman oldularsa da Hz. Muhammed onlara güvenmemektedir. O nedenle Kadir-i Hum'da yaptığı Veda Hutbesi'nde Ali'yi yanına alarak, "Bu Ali'dir. Ali herkesten önce İslamlığı kabul etmiş, İslamlığın kökleşmesi için hiç bir fedakarlıktan çekinmemiştir. Ali be*nim sevgili amcamın oğludur. Ali'nin eti benim etimdir. Ali'nin kanı benim kanımdır. Ali'nin ruhu benim ruhumdur. Her kim ki Ali'ye yardım eder, Allah da ona yardım eder. Her kim ki Ali'ye düşmanlık eder, bana düşmanlık etmiş olur. Ben kimin mevlası isem, Ali de onun Mevlasıdır" demiş, böylece kendisinden sonra Ali'yi İslam halifesi olarak tayin ettiğini bildirmiştir. Oradaki onbinlerce kişi sıraya girerek Ali'ye biatta bulunmuşlardır, Ali'ye biat edenlerin başında Ömer ile Os*man da vardır.
[/CENTER]