Sevgili okurlarım, yarım saat sonra ne olacağı bilinmeyen bir ülkede yaşıyoruz. Bunun son örneğine dün tanık olduk.
İktidarın küçük ortağı olan beyefendi çıktı ortaya, “Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimi 26 Ağustos günü yapılmalıdır” buyurdu.
Bu sözleri büyük ortağı ve kendisinin patronu Recep Bey'den onay almadan söylemiş olması biraz zordur!
Bugün görüşeceklermiş! Şimdi ortaya çıkan tablo şudur:
Seçimlerin kasım 2019'da yapılması artık söz konusu olamaz. Erkene alınacaktır da tarihi acaba ne olacaktır.

* * *

Partisini uçuruma sürükleyen, partisini defalarca hezimete uğratan bu küçük ortak şimdi yine sığındı iktidarın gölgesine ve kendince ahkâm kesiyor.
AKP, kendisinin gündeme getiremediği önemli bir konuyu, bu vatandaşı kullanarak gündeme taşıyor.
Bay Bahçeli'nin bu marifetlerini (!) günün birinde tarih elbette yazacaktır.

* * *

2002 yılında memlekette DSP-ANAP-MHP koalisyonu vardı.
Kendisi Başbakan Yardımcısı idi.
Günün birinde “Erken seçim” feryatlarıyla piyasaya çıktı.
Erken seçim yapıldı, partisi yüzde 10 barajının altında kaldı ve Meclis'e giremedi. Kendisinden hesap soran da olmadı! Genel başkanlık görevini büyük bir pişkinlikle sürdürdü…
Ve 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP'yi iktidar yapmayı başardı!
Meclis'e AKP ve CHP girebilmişti. AKP oyların sadece yüzde 34'ünü almasına karşın, milletvekili kelle sayısının yüzde 66'sını kazanmış ve tek başına iktidar olmuştu.

* * *

Şu ülkemizin haline şimdi kısaca bakalım:
Döviz kurlarındaki artış ve paramızın değer kaybı sürüp gidiyor.
Vatanın her şeyi haraç mezat satılıyor. Fabrikalar, barajlar, limanlar, arsa ve araziler, her şey…
Piyasa mahvolmuş, en büyük şirketler bile iflas ediyor.
Sabit maaşı olan büyük kitleler ayın sonunu getiremiyor. Her kesim perişan durumda…
Ve Bay Bahçeli'den tık yok.

* * *

İşsiz sayısı resmi rakamlara göre 3 milyon 409 bin. Gerçek rakam 5 milyondan fazla.
Türkiye Cumhuriyeti her gün boğucu ve sıkıcı bir biçimde sadece birkaç konuyla yönetiliyor:
Etkisiz hale getirilen PKK'lı terörist sayısı, FETÖ ve Suriye olayı ile birlikte sağa sola, neredeyse bütün dünyaya posta koymalar!
Din ticareti, din sömürüsü…
OHAL, baskı ve sansür.
Başka bir konu yok!
İşsizlik, döviz kurları, enflasyon, ulusal varlıklarımızın yandaşlara peşkeş çekilmesi falan onları hiç mi hiç ırgalamıyor.
Toplum bıktı artık.
İnsanlar sıkıldı, illallah dedi.

* * *

İktidar işte bu ortamı gördüğü için çıktı piyasaya ve erken seçim feryatlarını Bay Bahçeli'nin ağzından başlattı…
Çünkü seçimin Kasım 2019'da yapılması durumunda başlarına neler geleceğini anladılar…
Ve Bay Bahçeli, Recep Bey'in sözcülüğüne bir kez daha soyunup erken seçim istedi.
Burada yanıtı henüz bilinmeyen iki soru var:
Bay Devlet Bahçeli'yi bu konuda kışkırtıp öne süren acaba Recep Bey mi olmuştu?
Ona “Sen ön al, ötesine karışma. Gerisini ben getiririm” mi demişti?

* * *

Varsayalım Recep Bey bugün kendisiyle yapacağı görüşmede “Hayır” dedi.
Bay Bahçeli o zaman ne yapacaktır?
Bu durumda en “Onurlu” davranış elbette ki “Öküz öldü ortaklık bozuldu” diyerek küçük ortaklığını sona erdirmesi, Recep Bey'e verdiği bu anormal desteği geri çekmesidir…
Biraz sıkar ama!..
Zira kendisinin ve partisinin siyasal geleceğini çoktaaan Recep Bey'in insafına ve acıma duygularına terk etmiş durumdadır.

* * *

Evet, bunlar özellikle ekonominin bu yükü daha fazla kaldıramayacağını gördüler.
Kendi aralarında “Ekonomi batarsa biz de batarız” demeye başladılar…
Ve Bay Bahçeli'yi bu yüzden piyasaya sürüp erken seçim istettiler!
Bu şahsı her zaman olduğu gibi dün bir kez daha kullandılar.
Oynanan tiyatronun nedeni açıktır:
Harç bitti yapı paydos!