Vatandaş aslanlar gibi imza veriyor | Emin Çölaşan


Sevgili okurlarım, önceki gece Halk TV'de Saadet Partisi Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'nu uzun uzun izledim.
Son derece akıllı, mantıklı bir siyasetçi olduğunu gördüm.
Ülkemizin bu iktidar tarafından nasıl soyulduğunu, ahlâksızlığın nasıl zirve yaptığını çok güzel anlattı. Temel Bey'i kutluyorum.
Bir konuda çok mutluyum.
Cumhurbaşkanlığı seçimine girecek muhalefet adaylarının tamamı düzgün insanlardan oluşuyor.
İçlerinde şaibeli, lekeli, geçmişte ahlaksızlığa ve yolsuzluğa bulaşmış bir kimse yok.
Muharrem Bey açılışı dün yaptı… Bu kez iyi sonuç alacağa benzeriz, yeter ki bölünmeyelim.

* * *

Bay Devlet Bahçeli iki gün önce anlamsız ve gereksiz bir çıkış yaptı…
Karamollaoğlu, Perinçek ve Akşener'i 100 bin imza ile cumhurbaşkanlığına aday gösterme kararı veren vatandaşlarımızı açıkça ihbar ediyordu.
Hem de doğrudan Adalet Bakanı ile İçişleri Bakanı'na…
İmza vereceklerin FETÖ'cü ya da PKK yandaşı olmasından endişe ettiğini açıkça söylüyor, devleti “Göreve (!)” çağırıyordu.
“Bu durumun araştırılması” gerektiğini iddia ediyor ve muhbir vatandaşlığa soyunuyordu.
Amacı belliydi:
Üç lidere imza için sıraya girecek insanlarımızı önceden korkutmak, onlara gözdağı vermek ve oy sayılarını azaltmaktı!

* * *

Bay Bahçeli'nin bu tehdidi tutmadı. Tutmadığını dün ilçe seçim kurulları önünde imza kuyruklarına giren kalabalıklar gösterdi.
Türkiye'nin dört bir yanında, illerde ve ilçelerde kuyruklar oluşmuştu.
Bay Bahçeli'nin şimdi yapması gereken şey şudur:
Başını iki elinin arasına alıp bu saçma sözleri nasıl söylemiş olduğunu bir kez olsun düşünmek!..
Ve kendisini kimler dolduruşa getirdiyse onlardan hesap sormak!..
AKP iktidarının stepnesi bile olsa, partisini bitirip tüketmiş bile olsa, bir parti genel başkanının bu sözleri söyleyip imza kuyruğuna girecek vatandaşlarımızı bu yolla korkutmaya kalkışması ayıptır.
Türk Milleti böyle bir şeye bugüne kadar hiç tanık olmamıştı.
Anladığım kadarıyla Bay Bahçeli, yeni marifetleriyle karşımızda bundan sonra da sık sık boy gösterecek…
Ve bizler bazen gülmeye, bazen de utanmaya devam edeceğiz!

BUNLARI KİM YARATTI?
Sevgili okurlarım, dün bu yazıyı yazdığım öğle saatlerinde bir dolar 4 lira 28 kuruş, bir Euro 5 lira 12 kuruş!
Paramız pul olmayı, giderek erimeyi, zamlar birbiri ardına patlamayı sürdürürken hükümetten tık yok.
Onlar emekliye iki bin lira ikramiye gibi aldatmacalardan medet umuyor da bu saatten sonra bu oltaya kaç kişi takılır, bilinmiyor!

* * *

Recep Bey, Uzakdoğu gezisinde yandaş gazetecilere açıklama yaptı:
“Getireceğimiz imar barışıyla 14 milyon dava düşecek ve 40 milyar liralık bir kazancımız olacak!”
Demek ki neymiş, mahkemelerde 14 milyon imar davası birikmiş.
Korkunç bir rakamdır.
Peki işin bu noktaya gelmesine kim neden oldu?
Bu hükümet!
Mahkemelerde (eğer Recep Bey'in verdiği rakam doğruysa) bu 14 milyon dosya birikirken acaba akılları neredeydi?
Jetonları tam da seçim öncesinde şimdi mi düştü?

* * *

Bu iktidarın dini imanı paradır… Bir yanda imar barışından söz ederken, öbür yanda akıllarına hemen para geliyor ve bu işten devletin 40 milyar (eski parayla 40 trilyon) gelir elde edeceğini iddia ediyorlar.
Ben size açıkça söyleyeyim:
Bunların kafasında vatandaşı ve mahkemeleri rahatlatmak değil, nereden gelecekse o 40 milyarı gelir hanesine yazmak var.

* * *

Türkiye'de en büyük vurgun ve yolsuzlukların başında imar rantları, imar vurgunları gelir…
Özellikle İstanbul, Ankara gibi büyük yerleşim merkezlerinde durum böyledir.
Sıradan vatandaş gecekondusuna tapu alamazken, yandaş müteahhitler ve partililer bu açıdan malı götürür.
Sözünü ettikleri 14 milyon mahkeme dosyası işte bu nedenle birikti.
Davacıların çoğu sıradan vatandaşlar, davalılar yine onlar.
Büyük yandaşlar malı doğrudan hükümetten, ya da AKP çoğunluklu belediye meclislerinden götürür, aralarında ise sıradan vatandaş ezilir. Olan ona olur.

HEDEF KÜÇÜLTMÜŞ!
Çeşitli Avrupa ülkeleri Recep Bey'in hayallerini tek tek yıktı. Halbuki seçim öncesinde oralara gidip görkemli mitingler düzenleyecek, nutuklar atacaktı!

Ama yasaklandı…

Avrupa'ya rezil olduk.

Yine yukarıda sözünü ettiğim Uzakdoğu gezisinde gazetecilere bir şey daha söyledi:
“Avrupa'da bazı ülkelerin salon veririz vermeyiz tartışması yaptığı ortamda, biz Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızla Bosna Hersek'te buluşmaya karar verdik. Orada bir salonda bir araya geleceğiz. Dokuz on bin kişilik bir katılım bekliyoruz. Ben de gideceğim.”
AB ülkelerinde yasaklanan beyefendi şimdi hedef küçültmüş, Bosna Hersek'e fit olmuş!
Türk vatandaşları devletin olanaklarıyla Bosna'ya taşınacak, orada salon toplantısı yapılacakmış!
Türkiye'nin cumhurbaşkanı Avrupa'da yasaklanıyor, kendisine “Burada siyaset yapamazsın” deniliyor! Eskiden olsaydı kıyameti koparır, Avrupa'ya her gün posta koyardı.
Ülkemizi ne durumlara düşürdüklerine bakınız!

Kaynak.