Maske oyunları | Emin Çölaşan


Sevgili okurlarım, birkaç gün önceki yazımda piyasada satılan maskeleri eleştirmiş ve “Bunlar tül gibi kumaştan üretiliyor ve hiçbir işe yaramıyor. Uzmanlar bu maskelerin hiçbir yararı olmadığını söylüyor” demiştim.

O yazıdan sonra maske üreticisi iki firmadan hediye maskeler geldi!

İkisi de maskelerin ekinde birer mektup göndermişti. Biri şöyle diyordu:

★★★

“Maalesef, belirttiğiniz gibi bu maskeler, üreticilerin çoğunun sadece maliyeti, tüketicilerin çoğunun ise sadece ceza yememeyi düşünmesi sonucu piyasayı sarmış durumdadır…

Çoğu firma sıradan tela kumaşla üretim yapmakta, daha önce testlerden geçmiş olan numunelerle testlerini tamamlayıp, çoğunluğu akredite olmayan sertifikasyon kuruluşlarından belge dahi almaktadır…

THY bile sınıf dışı olan bu maskeleri seferlerinde dağıtmaktadır.

Ulaşımda, okullarda, bankalarda, marketlerde ve her yerde kullanılacak maskelerin hem satışı, hem de üretildiği tesisler devlet tarafından mutlaka ciddi olarak denetlenmeli ve vatandaş maske konusunda bilinç sahibi kılınmalıdır.

Belli standartlar altında maske üretimi yapılması kesinlikle yasaklanmalıdır…”

★★★

Mektubuyla birlikte bana maskeleri de gönderen hiç tanımadığım firma sahibini arayıp teşekkür ettim.

Söyledikleri çok ilginçti:

“Emin Bey ben çeşitli ticaret alanlarında uzun yıllardan beri çalışan biriyim. Meslek odalarında önemli görevler yaptım.

Kaliteli maskeler üretmek için yurt dışından makineler ithal ettik.

Fakat bu maske olayı piyasaları sarınca büyük yanılgımı anladım.

Ben zannederdim ki Türkiye'de en büyük terörün kaynağında PKK, İBDA-C, Işid gibi kuruluşlar var.

Oysa öyle değilmiş!

Şimdi görüyorum ki, bu ülkede en büyük terör gıda ve tekstil sektörlerinde imiş.

Henüz farkına varamadığımız bu terör insanımıza ve ülkemize büyük zararlar veriyor…”

★★★

İkinci üreticinin mektubu ise özetle şöyle:

“27 ağustos 2020 tarihli yazınızda ‘Tül gibi ama balon gibi şişen (!) maskeler' diyorsunuz. Tespitiniz çok doğru. Mevcut maskelerin hemen hiçbiri istenen standartlarda değil. Kullanmanın veya kullanmamanın çok bir farkı yok.

Hatta insanlara koruma hissi veren ancak korumayan yanıltıcı özelliği nedeniyle bunlar çok daha tehlikeli.

Bu, tüfeğinde mermi olduğunu zanneden, ama boş bir tüfekle savaşa giden askerin başına gelenden farklı değil… Yani milyonlarca insanımız hiçbir koruma özelliği olmayan bu maskeleri kullanmak zorunda bırakılıyor…”

★★★

Sevgili okurlarım, adına korona denilen bela Türkiye'de de giderek yaygınlaşıyor. İşin daha da acı tarafı, ölüm rakamları dahil pek çok şey milletimizden gizleniyor.

Sağlık personeli rahatsız, herkes işin daha da beter hale gelmesinden korkuyor. Yeterli önlemler ne yazık ki alınmıyor veya alınamıyor.

Dün bir doktordan aldığım mesaj: (Başına iş açılmasın diye hem onun, hem de görevli olduğu kuruluşun ismini vermiyorum.)

“Merhaba. Medyada yer alan kovid olayını takip eden bir doktorum. Acil servis uzmanıyım. Bakan Bey'in belirttiği ölüm sayıları için şunu biliyoruz: Yoğun bakımda ya da servislerde kovid olduğu netleşmemiş hastalar var.

Bu hastalar servislerde veya ara yoğun bakımlarda kovid tedavisi alıyorlar.

Öldüklerinde bunları ölüm bildirim sistemine kovid olarak girdiğiniz takdirde ‘Onaylanmış testi yok' denilerek kovid olarak kabul edilmiyorlar.

Anlayacağınız, doktor arkadaşlar bu yüzden ölüm nedenini farklı giriyorlar.

Yani bir günde kovidli 26 hasta ölüyorsa, kovid şüpheli belki 70 hasta ölüyor ama bunların ölüm nedeni farklı girildiği için ortaya çok düşük rakamlar çıkıyor ve halka bunlar (düzmece rakamlar) yansıtılıyor.”

★★★

Ortalıkta herkesi tehdit eden ölümcül bir salgın var…

Ve Türk Tabipler Birliği'nin de sürekli vurguladığı gibi, açıklanan ‘İyimser' rakamların çoğu gerçek değil.

İktidar kendi siyaseti ve oy beklentileri nedeniyle bu konuda bile gerçekleri saptırıyor.

Kime de demeli acaba!