Osmanlılar, XIV. asırda Avrupa’da kullanılmaya başlanan ateşli silahları kısa sürede tanıyarak kendi ülkelerine transfer ettiler.


Osmanlılar 1451-1481 yılları arasındaki Fatih Sultan Mehmed Han döneminde, ateşli silahlarda ve bilhassa topçulukta, dönemin en ileri teknolojisine sahip oldular. Osmanlı topçularının ileri derecedeki balistik bilgisi, ortadan ayrılabilen iki parça topları kuşatma ve sahra topları,havan topları,dört beş metre uzunluğunda, yüz kilodan ağır gülleler fırlatabilen ve yirmi tona yakın ağırlığı olan çok büyük çaplı toplar, zamanın tekniğine ve bilgisine oranla fevkalade sayılabilecek harika savaş araçlarıydı. Osmanlılar, başta İstanbul’daki Tophane-i Amire’de olmak üzere, belli başlı merkezlerde büyük çaplarda toplar dökerken, bir yandan da top götürmenin mümkün olmadığı yerlere, bakır ve tunç gibi top yapım malzemesini götürerek top döktüler. Osmanlıların uyguladığı bu sistem, Osmanlıların silah sanayiinde Avrupa’dan ileri seviyede olduklarını göstermektedir.

Nitekim Fransa’nın, 1493 yılındaki İtalya Seferi’nde, engebeli arazi yüzünden toplarını nakletmekte büyük güçlüklerle karşılaştığını ve harekatın geciktiğini, oysa Sultan II. Murad Han’ın bundan 43 sene önce Akçahisar kuşatmasında, Fatih’in ise, 15 sene önce İşkodra kuşatmasında toplarını kale önünde dökerek bu meselenin üstünden kolayca geldiklerini görmekteyiz. Osmanlı topçuluğunun kısa zamanda bu derecede gelişmesinde başta padişahların, özellikle Fatih Sultan Mehmed Han’ın hem kendisinin bizzat ilgilenmesi ve hem de bu işle uğraşan kişileri yüksek ücretle himaye etmesi, ateşli silahların savaşlardaki önemini ve belirleyici gücünü oldukça erken dönemde kavramalarının büyük payı bulunmaktadır.

Diğer taraftan Osmanlıların bu hususta mali sıkıntılarının olmaması da, önemli faktörlerdendir. İlk dönem padişahlarının, devleti genişletme çabalarıyla geçen mücadelelerinde savaşmak zorunda oldukları Avrupa ve Balkanlar’daki mahalli senyörlerin ve hanedanların sığındığı kaleleri yıkmak ve ele geçirmek için daima kuşatma savaşı yapmak durumunda kalmaları sebebiyle, kuşatma topları Fatih’in saltanatının sonuna kadar geçen zamanda, büyük önem kazanmış ve gelişme göstermiştir.

Zaten, yükselme döneminde olan Osmanlılar, Hristiyan milletlerin daima tazyik ve meydan okumaları karşısında silahlarını devamlı olarak geliştirmek, yenilemek ve düşmanın silahlarıyla dengelemek zorundaydılar. Ayrıca Osmanlıların Balkanlar’da ve kısmen de Anadolu’daki oldukça zengin maden yataklarına erken dönemde sahip olmaları ve bunun yanında iyi bir hazineye malik bulunmaları büyük avantaj idi. Sultanların bu imkanları zorlamaları, olumlu yöne kanalize ederek iyi değerlendirmeleri, bu silahların kısa zamanda etkili bir şekilde Osmanlı ordusunda yer almasını sağlamıştır.

1430’lu yıllarda, Osmanlı ordusunda büyük çaplarda toplar olduğuna dair kayıtlar, çok sayıda yetenekli top ustalarının da bulunduğunu göstermektedir. Zira Osmanlılar, ateşli silahların kullanımında Hristiyan top yapım ustalarını kendi askeri kuruluşları ile bütünleştirirken, kendi askerlerini deaynı hizmetler için yetiştirmeye itina göstermişlerdir. Mesela, Türk asıllı topçu ustaları Haydar, İsmail, Muslihiddin ve Saruca gibi isimler buna dair ilk örneklerdir. Coltado isimli bir İspanyol topçusu, 1592 yılında yazdığı eserinde Osmanlı topunun orantısız ve kusurlu olduğunu söylemekte, fakat yüksek kaliteli madenden yapıldığını belirterek övmektedir. Osmanlı topunun ilk dönemlerdeki üstünlüğü emsallerine nispetle kalitesinin pek farklı olmamasına rağmen neticeye çabuk ulaşmak için ebatlarının büyüklüğündeydi. Halen Londra Kulesi Müzesi’nde bulunan 1464 yılında yapılmış, ortadan ayrılabilen iki parçalı Osmanlı topunun kimyasal analizi, eritme ameliyesinin kusurlu olmasına rağmen, iyi bronzdan dökülmüş olduğunu göstermektedir. Yine İstanbul’daki Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde bulunan Kanuni Sultan Süleyman Han dönemine ait bir tunç topunun kimyasal analizi aynı şekilde sonuç vermiştir.

Osmanlıların, erken devirlerden itibaren Avrupa’dan ateşli silahları aktarmada gösterdikleri istekli tavra, diğer İslam devletlerinde rastlanılmamaktadır. Mesela, Osmanlıların 15. yüzyıl başlarından itibaren kullanmaya başladığı tüfek, Memluklarda 1489’dan tarihinden sonra, İran’da ise Uzun Hasan zamanındadır. Diğer yandan ateşli silahları Osmanlılardan önce tanıyan ve Avrupa devletleriyle eskiden beri temasta olan Memluk Devleti Portekiz saldırılarına karşı Osmanlılardan 1511 yılında, bir miktar ateşli silah yardımı almıştır. Ancak daha sonra Osmanlılarla karşı karşıya kalınca da Rodos hakiminden barut ve tüfek, Frengistan’dan da yararlı topçular ve tüfekçiler getirtmişlerdir.

Alıntı