Yazarın öldürülmesinin ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından Sabahattin Ali‘ye ait eşyalar teşhis için yakın arkadaşlarına gösteriliyor. Onlardan bir tanesi de edebiyatımızın bir diğer ismi Aziz Nesin.

Aziz Nesin, polisteki ifadesini anlatıyor.

“1948 Mayısının bir günü evime gelen polis savcılıktan istendiğimi söyledi. Gittim.”


“Savcı, bir paket içinden ince altın çerçeveli bir gözlük çıkardı.”


“Gözlüğün çerçevesi ve camları kırıktı. ‘Bu gözlüğün kimin olduğunu biliyor musunuz?’ dedi. Hemen tanımıştım. Sabahattin Ali’nin gözlüğü…”


“İşin içyüzünü anlayamadığım için, belki yanılabilirim diye, “Bilmiyorum…” dedim.”


“Savcı bu sefer paketten bir dolmakalem çıkardı: ‘Bu dolmakalem kimin biliyor musunuz?’ “Bilmiyorum.”


“Kana bulanmış Puşkin’in Almanca bir kitabını, sonra yeşil mürekkeple yazılmış bir defter gösterdi. El yazısını görünce, ‘Bu yazı Sabahattin Ali’nin…’ dedim.”


“Hep yeşil mürekkep kullanırdı, el yazısını da tanırım. Savcı, açık kahverengi, damalı spor kumaştan ceket ve golf pantolonu gösterdi.”


“Elbise kan içindeydi. Çok iyi bildiğim Sabahattin’in elbisesiydi. ‘Sabahattin’in elbisesi…’ dedim.”


“Savcı ağladığımı görünce açıkladı…”


“Bulgaristan sınırında köylüler bir ceset bulmuşlar, üstünden bunlar çıkmış. Sabahattin Ali’nin olduğu tahmin edildi. Yakın arkadaşlarına eşyalarını gösterip soruyoruz. ‘Bir cinayet mi?’ diye sordum. ‘Hiçbir şey bilmiyoruz’ dedi. Başına odunla vurulup öldürüldüğü anlatılıyor. Tahkikatın selameti açısından bundan kimseye söz açmamanızı rica ederim.”