Vücut Geliştirme Psikolojisi – Erkekler Neden Vücut Geliştirir

“Erkekler neden kaslarını geliştirmek isterler?”
“Vücut geliştirme arzusunun temelinde hangi psikoloji yatar?”
“Gerçekten de, vücudu gelişenin beyni gelişmez mi?”
“Vücut geliştirmeye kafayı takanlar, asosyal ve narsist tipler midir?”
“Bu sporu yapanlar neden kasıla kasıla yürürler ve kaslarını sergilemek için daracık kısa kollu kıyafetler giyerler?”
Neden bugüne kadar hiç yazılmadı böyle bir yazı? Belki de, vücut geliştirmecilerin çoğu, kendi psikolojilerini ifşa etme cesaretini bulamamıştır…

Bütün bu soruların cevaplarını sadece vücudunu geliştirmekle kalmayıp, bu branşta şampiyon olarak işi sonuna kadar ilerletmeyi başarmış birisi olarak sizlere vermek istiyorum.

Vücut geliştirenlerin hangi motivasyonla bu işe başladıklarını, temel psikolojilerini ve toplumun onlara bakış açılarını sizleri biraz da güldürerek anlatabilirsem, bu belki de bir ilk olmanın onuru olacak benim için.

Erkekler Neden Vücut Geliştirir?
Toplum içerisinde böyle bir soru sorduğunuz zaman, alacağınız cevaplar da çoğu kez halkımızın düz mantığına göre olur. “Adam dövmek için” “kadın tavlamak için” en sık rastlayacağınız iki yanıttır.

Aslında bu düşünceler, ifade ediliş tarzıyla çok basit kaçsalar da, doğruluk payları yok değildir, bunlar erkeklerin dünyasında insanlık tarihinin başlangıcından itibaren geçerli olan kavramlardır.

“Adam Dövmek İçin”

Doğadaki tüm canlılar kendilerini koruyabilmek, hayatta kalabilmek ve neslini devam ettirebilmek için daima güçlü olmak ve güçlü görünmek zorundadır.

Bazı hayvanların rakipleriyle kavga ederken daha başta gözdağı vermek için şişindikleri, tüylerini kabarttıkları bilinir. Hatta kedilerin köşeye sıkıştırıldıklarında kamburlarını çıkartarak tüylerini üç katı kabarttıklarını ve cüsselerini büyük gösterdiklerini görmüşsünüzdür.

Bu da aslında erkeklerin hem kaslarını geliştirerek fiilen güçlü olmak, hem de dışarıdan bakıldığında güçlü görünmek isteğindendir. Yani bu yönüyle vücut geliştirme psikolojisini hayatta kalma iç güdüsünün tetiklediğini söylemek yanlış olmaz.

Artık orta çağda olmadığımızı, fiziksel gücün ve yaptırımların yerini polis, hukuk gibi kavramlara bıraktığına katılmakla beraber, bunun her zaman geçerli olamayacağını, etrafımdan ve kendimden örneklerle görüyorum bazen…

Geçenlerde bir gün, trafikte normal bir hızda seyrediyordum. Beni sıkıştırmakla kalmayıp yolumu kesen ve bana son derece rahatsızlık veren bir trafik serserisinin, arabadan indiğimizde bana attığı ilk bakışta “yok bir şey abi” diyerek hızla geri dönerek arabasına bindiğini, yani sözlü kavgaya dahi girmekten nasıl kaçındığını görmeliydiniz.

Çünkü, toplumdaki bu tip adamlara göre vücut geliştirmek adam dövmek içindir. Oysa bana göre sadece saldırgana karşı caydırıcı bir güç. Anlayacağınız üzere kaslı bir vücut bazen çok barışçıl bir amaca hizmet eder, yani olası bir çok kavgayı önler.

Oysa ki, size varsayımsal olarak vereceğim ikinci örnekte ironiyi fark edeceksiniz:

Diyelim ki söz konusu saldırgan, kasları elbiselerinin altından pek o kadar da belli olmayan ama dövüş sporlarıyla, mesela boksla uğraşan biriyle karşılaşmış olsa ve talihsiz bir şekilde kavgadan kaçınmasa idi, hafif siklet profesyonel bir boksörden, herhangi bir vücut geliştirmecinin atabileceğinden çok daha ağır bir dayak yiyecekti.

Ama görsel olarak, kaslı bir vücut çok daha caydırıcı bir unsurdur. Bu bir gerçek.

Elbette sporun her çeşidi güç ve sağlık getirir. Burada özellikle dikkatinizi çekmek istediğim detay, vücut geliştirme sporunun sadece güç kazandırmayıp aynı zamanda gücü sembolize eden bir görselliği olmasıdır.
Sık rastladığımız bir sahnedir, şaka yollu “ben çok güçlüyüm” diye pazılarını gösteren arkadaşlarımız. Hatta bazen bunu sevimli küçük oğlan çocukları da yaparak bizi güldürür. Ben şimdiye kadar günlük hayatta “güçlüyüm” diye sırık atan ya da uzun mesafeye sıçrayan birisini görmedim…

“Kadın Tavlamak İçin”

Halkın bu şekilde ifade ettiği, bana göre karşı cinsten ilgi görmek, beğenilmek ve arzu edilmek için vücut geliştiren kişilerin çoğu, kendileri dahi sporu bu sebeple yaptıklarının farkında olmayabilirler.

Aşağıda size vereceğim örnekler bilim insanları tarafından izlenmiş, kanıtlanmış, belgeselleri çekilmiş ve psikologlar, antropologlar tarafından da onaylanmış gerçeklerdir.

Doğadaki tüm canlıların dişileri, üremek ve sağlıklı çocuklara sahip olup kendi neslini devam ettirmek için, baba adayı olarak sürüdeki en güçlü ve en sağlıklı erkekleri seçme eğilimindedirler.

Sürüdeki lider aslan, güçlü maymun, tüyleri en güzel ve görkemli tavus kuşu, dişileri en çok etkileyendir.

Dişiye kur yaparken yelelerini kabartan erkek aslan, tüylerini açan erkek tavus kuşu ve kaslarını sergileyen erkek insan (kas filan yoksa bile en azından karnını içeriye çekmeye çalışır!) psikolojik derinliğinde birbirinden en küçük bir farkı olmayan canlılardır.

Doğada değişmeyen kural: En güçlü olan ve en azametli görünen kızı kapar! Çok basit.

Bu arada, çevremizde kaslı vücuttan hazzetmeyen, hatta itici bulduğunu söyleyen bir çok kızın sonradan atletik yapılı yakışıklı gençlerle evlendiğini görmüşüzdür. Hatta buna kendilerinin bile şaşırdığını söylerler, işte bu iç güdüdür.

Buraya kadar olan sözlerle çok kişiyi kızdırdığımın farkında olarak, hemen onları rahatlatayım. Çağımızda kadınların çoğu öncelikle zeki, statü sahibi ve ilgili erkekleri tercih ediyorlar.

Ama bunun arkasından yine de takılmadan duramayacağım: ya bir adamda ikisi de varsa? Eyvah! değil mi arkadaşlar?
Kimse kusura bakmasın, ama artık kadınlar günümüzde giderek daha zor beğenir hale geldiler.

Nazik gazeteci Clark Kent’i yedekte tutup, yakışıklı süper kahraman Süpermen’e hayran olan Luis Lane, aslında ikisinin de aynı adam olduğunu öğrendiği anda hayatının erkeğini bulduğunu anlamıştı. Şimdi bütün kadınlar, aynı adamda ikisini birden istiyorlar…

“Vücudunu Geliştireceğine Kafanı Geliştir Oğlum…”

Yıllar önce, spor salonlarının İstanbul’da bile parmakla sayılabilecek kadar az olduğu bir dönemde, Kadıköy’de Herkül Kulüp adında bir spor salonu vardı. Bu salonun özelliği, her kesimden insanı burada görebilme imkanınızın olmasıydı. Profesöründen taksi şoförüne, yarışmaya hazırlanan gençlerden, iş adamlarına kadar farklı yaş ve statüden bir çok insan, hep birlikte saygılı ve eşit olarak spor yaparlardı, kimse kimseyi rahatsız etmeden… Bu arada dostluklar kurulur, bir aile gibi dozunda şakalaşmalar olurdu.

Daha entelektüel ve kariyer sahibi abilerimiz, yarışmalara hazırlanan biz gençlere “Oğlum, vücudunuzu geliştireceğinize kafanızı geliştirin” diye takılırlardı. Kendilerinin kas geliştirmek gibi bir hedeflerinin olmadığını, sadece zinde olmak ve biraz da göbek eritmek gibi bir düşünceyle spora geldiklerini belirtmeyi de ihmal etmezlerdi.

Bu sözler, bizim genç beyinlerimizde bir çok soru işaretine sebep olurdu. İnternetin var olmadığı, bilginin zor erişildiği bir dünya hayal edin. İşte böyle bir dönemde bizim, ister istemez “acaba söyledikleri gerçek mi, vücudumuz ne kadar gelişirse beynimiz o kadar küçük mü kalır?” soruları kafamızı kemirip dururdu.

Günlerden bir gün, tenha bir saatte antrenman yapmak için salona gitmiştim. Saat itibariyle soyunma odası da boştu. L Şeklinde olan soyunma odasının bir köşesinde giyinirken, görünmeyen diğer taraftan iki kişinin alçak sesle konuştuklarını duydum. Köşeden kafamı uzatınca şöyle komik bir sahneyle karşılaştım: “Kafası gelişmiş” öğretim görevlisi abimiz aynanın karşısında kollarını kaldırmış cılızdan hallice pazılarını, yine kendisi gibi saygın meslek erbabı orta yaşlı arkadaşına gösterirken, biraz daha pazı çıkartmak için ıkınıp sıkınmaktan yüzü kıpkırmızı olmuştu. Bir yandan da “nasıl baksana, gelişme var mı” diye soruyordu.

İşte o an, benim zihnimde bir milattır.

Vücut geliştirme kavramı, hayat boyu kalıcı ve kesin olarak aklımda netleşti. Demek ki, cahil veya kültürlü, biz erkeklerin dünyasında hiçbir şey değişmiyordu. Profesör ya da kabzımal olsun, kas tutkusu erkeklerde vazgeçilmez, içgüdüsel, dolayısıyla karşı konulamaz bir şeydi.

Aksini iddia eden erkekler olabilir. Bu kişiler ya, ulaşamazlığın kendilerini bile inandırdıkları bir kabullenme içindedirler, ya da teknoloji çağının gittikçe çoğalan “döner koltuk üzeri – beyin” figürü olmuşlardır çoktan.


Burada, sohbetimize konu olan “vücut” kavramının, abartılı, had safhada gelişmiş, kas yığını bir vücut olmadığını önemle belirtmek istiyorum sizlere.

Bence, göbeğin ve bel yağlarının olmadığı ve kasların hafifçe belirgin olduğu fit bir vücut, bir erkek için estetik olarak olduça güzel ve yeterlidir.

Arkadaşlar, insan beyni çok zengindir. Kafamızın içerisinde birbirinden farklı bir sürü düğme vardır. Hepsi de bizleri geliştirmek içindir.

Koca bir yaşamı, bunlardan bazılarına basmadan geçirirseniz çok yazık olur.

Bu düğmelere basın. Beyninizi, zekanızı, entelektüel kapasitenizi geliştirin, vücudunuzu en estetik şekilde geliştirin, sanat zevkinizi geliştirin, duygularınızı geliştirin.

Sadece kas kütlesinden oluşan bir aptal olmayın. Ya da sadece beynini geliştirmiş bir hantal olmayın.

Aradaki dengeyi kurabilenler için, gerçekten de: “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.”