B BACA ATIKLARI [ Stack effluents ] Sanayi bacalarından yayılan gazlar ve asılı parçacıklar.
BACA DUMANI [ Plume ] Bacadan çıkan değişik biçimlerde atmosfere dağılan gözle görülebilir duman emisyonu.
BACA ETKİSİ [ Chimney effect ] Isıdaki değişmenin gazlarda yol açtığı yukarıya yönelik hareket.
BACA GAZI [ Flue gas ] Yanmadan sonra bacalardan çıkan ve azot oksitleri karbon oksitleri su buharı sülfür oksitleri parçacıklar ve birçok kimyasal kirletici madde içeren duman.
BACA GAZI KÜKÜRTÜNÜN GİDERİLMESİ [ Flue gas desulfurization ] Bir çok yöntem kullanılmaktadır. En yaygını gazların kireçtaşı çözeltisi ile yıkandığı ve oluşan çamurun ayrılarak bazı durumlarda içindeki kükürtü kazanmak üzere yeniden işleme tabi tutulduğu kireçtaşı/alçıtaşı sürecidir.
BAHÇELİ KENT [ Garden city ] Başlıca özellikleri bitişik yapı düzeni ve çevresinde yeşil kuşak olan kent imarı.
BAKİR BÖLGELER [ Wilderness ] İnsan yerleşimlerinin yada uygarlıklarının ulaşmadığı topraklar. Karaların üçte birinden fazlası hala bakir bölgedir ve bunlarınen genişleri Grönland ve Antartika' da bulunmaktadır.
BAKTERİ [ Bacteria ] Klorofilsiz tek hücreli yada ipliksi mikroorganizma; bakteri havada toprakta ve denizde ayrışan maddede oluştuğu ve bozunma sürecine yardımcı olduğu için kirlilik kontrolü açısından büyük önem taşır.
BALIK KATLİAMI [ Fish kill ] Büyük miktarda balığın topluca imhası.
BALYALAMA [ Bailing ] Çöpü sıkıştırarak katı yüksek yoğunlukta bloklar haline getirme süreci.
BANKET [ Berm ] Eğimli bir yüzeyden gelen drenajı stabilize etmeye yada denetlemeye yardımcı olan insan yapımı taraça.
BARAJ [ Dam ] Suyun doğal akışına engel oluşturarak bir nehrin yada akarsuyun akış yönünü denetlemeye yönelik duvar kıyı yada başka tür bir yapı.
BARİYER [ Barrier ] Biyotanın göçme yada günlük hareketini engelleyen etken.
BAT [ Best available tecnology ] En iyi kullanılabilir teknoloji.
BATAKLIĞIMSI ALAN [ Bog ] Yoğun ötrofikasyon sonucu su kaynaklarının zengin organik birikintilerle kaplanarak oluşturduğu alan.
BATAKLIK GAZI [ Marsh gas ] Bataklıklarda ve turbalıklarda oluşan gaz ( esas olarak metan ).
BATAKLIKLAR [ Marshes ] En azından bellli bir süre haliç ve kıyı sularıyla kaplanan kara-su alanları.
BATIRMA [ Sinking] Petrol döküntülerini denetleme işlemi; bu işlem kum tebeşir işlenmiş uçucu kül çimento tozu vb. kullanılarak petrolün fiziksel olarak batırılması ile gerçekleştirilir.
BATYAL [ Bathyal ] Göllerin ve okyanusların en derin tabakasıyla ilgili.
BDL [ Below detection limit ] Saptama sınırının altında.
BEKLETME HAVZASI [ Detention basin ] Taşkını önlemek için sel suyunu denetimli biçimde tutup bırakmaya yönelik havuz yada depo.
BEKLETME SÜRESİ [ Detention period ] Birim hacimdeki bir sıvı yada gazın akış sürecinde bir tank yada odada tutulma ortalama süresi.
BELEDİ KATI ATIK [ Municipal solid waste ] Kentsel alanlardaki konut ve işyerlerinin lağım çamurunun da dahil olduğu katı atıkları.
BELİRTEÇ ( İNDİKATÖR ) TÜRLER [ Indıcator species ] Bir ekosistemde küçük çevresel değişimlere özellikle duyarlı olması itibariyle çevre koşulları konusunda bilgi sağlayan ve çevresel tehlikelerle ilgili erken uyarılarda bulunan türler. Bunun bir örneği denizmaruludur; deniz marulunun su içinde yoğun olarak büyümesi bir ötrofikasyon süreci belirtisidir.
BENTOS [ Benhtos ] Deniz dibi bölgesinde yaşayan yada burada oluşmuş hayvan ve bitki yaşamı.
BENZEN [ Benzene ] Kanser yapan endüstriyel çözücü.
BENZEŞİM; SİMULASYON [ Simulation ] Doğal bir sürecin laboratuvar koşullarında yada bilgisayar modeli kullanılarak sınanması.
BENZİPİREN Kömür ve sigara dumanında bulunan kanser yapıcı bir hidrokarbon.
BPEO [ Best practicable environmental option ] En kullanışlı çevresel seçenek.
BERİLYUM [ Beryllium ) İnsanlar üzerinde zararlı etkilere sahip metalik bir eleman.
BESİN AĞI [ Food web ] Karşılıklı bağlantı içindeki besin zincirleri dizisi.
BESİN BÜTÇESİ [ Nutrient budget ] Belli bir yaşayan sistem açısından alınan yada kaybedilen gerekli mineral besinlerin miktarlarını belirlemeye yönelik tahmin.
BESİN GİDERME [ Nutrient stripping ] Alıcı sularda ötrofikasyonu yavaşlatmak amacıyla yada atık suyun yeniden kullanılabilmesi için uygulanan üçüncü derece arıtma.
BESİN ZİNCİRİ [ Food chain ] Her halkanın bir öncekinden beslendiği ve enerji sağladığı buna karşılık bir sonrakine besin be enerji aktardığı organizmalar zinciri.
BESİN ZİNCİRİ BASAMAĞI [ Trophic level ] Bir hayvanın besin zincirindeki yeri.
BESİNLER [ Nutrients ] Bitkilerin ve hayvanların büyümesi için gerekli maddeler.
BETA RADYASYONU [ Beta radiation ] Yüksek hızda negatif elektron radyasyonu.
BEZ FİLTRE [ Fabric filter ] Endüstrüyel emisyonlardan kaynaklanan tozu ve parçaçıkları tutan evlerdeki elektrikli süpürge torbasına benzer kumaştan yapılma aygıt.
BİDON [ Skip ] Büyük atık haznesi konteyner.
BİNA BAĞLANTISI [ House connection ] Atık suyu bir binadan sokağa yerleştirilmiş hatta ileten pis su boruları için kullanılan terim.
BİRİM MÜLKİYETİ [ Condominium ] Çok birimli yapıda bireysel mülkiyet.
BİRİNCİL HAVA KİRLETİCİLER [ Primary air pollutants ] Atmosfere doğrudan verilen hava kirleticileri.
BİRİNCİL İŞLEM [ Primary treatment ] İşlenmemiş lağım suyunun arıtmanın en yaygın biçimi: kaba ve katı maddelerin ayrıldığı ön işlem.
BİRLEŞİK ÜRETİM [ Cogeneration ] Elektrik üretiminde oluşan atık ısının ısıtmada soğutmada ve atık su arıtımında kullanılması.
BİRLEŞİK ISI VE GÜÇ [ CHP= Combined heat and power ] Elektrik ve ısının birlikte üretimi. Terim atık ısı yada hava kullanan santraller içinde kullanılır.
BİRLEŞİK KANALİZASYON [ Combined sewer ] Atık suyun ve sel suyunun toplanmasına yarayan tek bir kanalizasyon sistemi.
BİRLEŞİK TASFİYE [ Codisposal ] Genellikle yanma gerektiren entegre bir işlem yoluyla lağım çukurunun ve katı atıkların birlikte tasfiyesi yöntemi.
BİRLEŞİK ZARARLI ORGANİZMA DENETİMİ [ Integrated pest management ] Zararlı organizmaların yayılmasını biyolojik kültürel ve kimyasal yaklaşımları birleştirerek denetleme yöntemi. Özellikle en azından bir kimyasal ilaca karşı direnç kazanmış organizmalarla mücadelede kullanılır.
BİTKİ ÖLDÜRÜCÜ [ Herbicide ] Zararlı ot öldürücü ve yaprak dökücü olarak kullanılan kimyasal madde.
BİYOAKÜMÜLASYON [ Bioaccumulation ] Biyoyoğunlaşma.
BİYOBOZULMAYA UĞRAMAZ [ Nonbiodegradable ] Bakterilerin ayrıştıramadığı organik madde.
BİYODENEME [ Bioassay ] Potansiyel olarak zehirli bileşiklerin niteliğinin ve gücünün standart test organizmalarıyla etkileşimlerini gözleme yoluyla laboratuvar koşullarında denenmesi.
BİYOENERJETİK [ Bioenergetics ] Bitkilerle hayvanlar bitkilerle bitkiler hayvanlarla hayvanlar arasındaki enerji aktarımının incelenmesi.
BİYOİZLEM [ Biomonitoring ] Potansiyel olarak zararlı bir durumda bitki ve hayvan yaşamındaki farklılaşmaları değerlendirmek amacıyla doğal bir ortamın biyolojik konumundaki değişikliklerin izlenmesi.
BİYOJEOKİMYASAL DÖNGÜ [ Biogeochemical cycling ] Kimyasal elemanların fiziksel çevre ile organizmalar arasındaki döngüsü.
BİYOKİMYASAL OKSİJEN İHTİYACI [ BOD = Biochemical oxygen demand ] Organik kirliliğin bir ölçüsü olarak kullanılan ifade. Bir su veya atık sudaki organik maddelerin biyokimyasal süreçlerle tam ayrışmaları için bu işlemi yapan mikroorganizmaların suyun birim hacimi başına gereksinim duydukları oksijen miktarı. Evsel atık su işleme süreçlerinin etkinliğini ölçmede de kullanılır.
BİYOKÜTLE [ Biomass ] Belli bir alan yada hacimdeki canlı organizmaların toplam kütlesi yada miktarı.
BİYOKÜTLE ENERJİSİ [ Biomass energy ] Bir biyokütledeki organik atıklar bitkiler yada ağaç gibi organik maddelerden üretilen enerji.
BİYOLOJİK ARITMA [ Biological treatment ] Atık suyun mikroorganizmalar kullanılarak arıtılması.
BİYOLOJİK BÜYÜME (YÜKSELME ) [ Biological magnification ] Besin zincirinin ardışık düzeylerinde maddelerin artan miktarlarda birikmesi.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK [ Biological diversity ] Organizmaların çeşitlerinin alan yada hacim birimi başına sayısı; belli bir zamanda belli bir yerdeki türlerin bileşimi.
BİYOLOJİK DENGE [ Biological balance ] Hayvanlarla bitkiler bitkilerle bitkiler ve hayvanlarla hayvanlar arasındaki denge.
BİYOLOJİK POTANSİYEL [ Biotic potential ] Bir organizmanın varlığını sürdürme ve üreme yeteneği.
BİYOLOJİK KALKAN [ Biological shield ] Bir nükleer reaktörün personelini ve çevresini korumak amacıyla nötronları ve gamma radyasyonu absorbe etmek (soğurmak) için nükleer reaktörün merkezi etrafında inşa edilen koruyucu kalkan yada kalın beton duvar.
BİYOLOJİK YAĞ DÖKÜNTÜ DENETİMİ [ Biological oil spill control ] Sudaki yağ tabakalarını ayrıştırmak için bakteri kültürlerinin kullanılması işlemi.
BİYOM [ Biome ] Belli bir doğal ortam ve iklimdeki bütün canlı organizmalardan oluşan karmaşık topluluk.
BİYOMETRİ [ Biometry ] Biyolojik sorunların incelenmesinde istatistik yöntemlerin uygulanması.
BİYOSFER [ Biosphere ] Gezegenimizin ve atmosferinin yaşam kaynağı bütün bölümlerini içeren alan.
BİYOSİDLER [ Biocides ] Organizmaları öldürme yeteneğine sahip kimyasal maddeler; sterilize ediciler.
BİYOTA [ Biota ] Belirli bir bölgede yada çevrede bulunan bitki ve hayvan yaşamının bütünü.
BİYOTİK [ Biotic ] Bir çevredeki bitkiler hayvanlar ve mikroorganizmalar ile ilgili.
BİYOYOĞUNLAŞMA FAKTÖRÜ [ Bioconcentration factor ] Organizmalarda bazı kimyasal maddelerin birikme mertebesini ifade eden bir ölçü. Genellikle bu kimyasal maddeler besin zinciri içinde artarak bulunurlar. Örnek: DDT.
BOD [ Biochemical oxygen demand ] Biyokimyasal oksijen ihtiyacı.
BOP [ Blow -out preventer ] Kaçak önleyici.
BORU ÇIKIŞI ARITMA [ End-of-pipe treatment ] Emisyon boru hattının bitiminde kullanılan arıtma tesisi.
BORU HATTI [ Pipeline ] Değişik maddeleri uzak mesafeler ileten pompalama donanımı vanaları ve diğer makinaları ile birlikte boru şebekesi.
BOŞALTIM [ Discharge ] Çevreye bırakılan bütün kirleticiler için kullanılan terim. Gaz boşaltımlar emisyon sıvı boşaltımlar ise sıvı atık (effluent ) diye de adlandırılır.
BOZULMA [ Impairment ] Bir doğal kaynağın kirlenmesi süreci.
BOZULMAMIŞ ALAN İnsan etkinlikleriyle değiştirilmemiş doğal alanlar.
BÖLGE ISITMASI [ DH = district heating ] Belirli bir sayıdaki konut yada işyerine ısıtma sağlamak üzere merkezi olarak kurulan sistem.
BÖLGELEME [ Zoning ] Belli amaçlarla bölgelere ayırarak toprak imarının denetlenmesi.
BRÜT TABAN ALANI [ Gross floor area ] Bir binanın taban alanı toplamı.
BSO [ Benzene soluble organics ] Benzende çözülebilen organik maddeler.
BUHAR [ Vapor ] Atmosfer ısı ve basıncında sıvı yada katı durumda bulunan maddelerin gaz hali.
BUHARLAŞMA HAVUZU [ Evaporation pond ] Lağım suyu tasfiyesinde kullanılan sığ ve yapay havuz; bu sistemde atık geniş araziler dağıtılır ve buharlaştırılır.
BULANIKLIK [ Turbidity ] Suda ve havada asılı bulunan maddelerin neden olduğu güneş ışınlarının ortama girme ve bitkilerin büyüme düzeylerini denetleyen içme suyu kalitesi açısından çok zararlı ortam koşulları.
BUV [ Backscattered ultraviolet ] Geri saçılmış morötesi.
BÜTÜNSELCİ [ Holistic ] Parçalarla bütünler arasındaki organik yada işlevsel ilişkiyi vurgulayan ve bir konuyu karşılıklı bağımlılık ilişkisi içindeki parçaların bütünlediği tek bir sistem olarak gören yaklaşım.
BÜYÜME TEORİSİ [ Growth theory ] Kentlerde ve bölgelerde yerleşim büyüme ve toprak kullanımı modelleri konusunda kent bilimcilerinin oluşturdukları teoriler.
Bunu hiç unutma Evlat ! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı;devam edegelen sömürgeceliği ,döktüğü kan,akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur . . .
Aliya İzzetbegoviç
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.