Damla Nickli Üyeden Alıntı


Hakkımda ki düşünceleriniz için, öncelikle çok teşekkür ederim. ^^

-Adil olmak oldukça zor zanaatır, (kime ne neye göre diyebilirsiniz.) Sizce adalet nedir.? Bir tarafa adil olduğunuz da, diğer bir tarafa adil olmuyor olabiliyorsunuz. Sizce adalet göreceli midir.? Ek olarak; ''Ben adaletliyim, bu platform adalet üzerine yürüyor diyen birileri, gerçek mana da adaletli midir. Yoksa sözden ziyade, icraat mı önemlidir. Bu icraat (denge)nasıl olmalı.?
-Bana bir şarkı armağan edin desem.?

Dipnot: Tasavvuf üzerine de sorularım gelecek.

Merhabalar @Damla , rica ederim. ilk sorunuzdan üç soru çıkardım, o bakımdan aşağıdaki şekilde cevap yazmak daha uygun olur sanırım.

Adalet nedir?


Adalet, adil olanın sağlanmasıdır ve dediğiniz üzere tesis etmek oldukça zordur. Bu durumda adil olan nedir? şeklinde bir soru peyda oluyor ve işler bu noktada oldukça karmaşık hale dönüşüyor.
İnsanoğlu tarih boyunca kurduğu tüm medeniyetlerde adil bir yönetim biçimini tesis etmek için çaba harcamıştır ve bu çabalar da tarih boyunca insanoğluna yön vermiştir. Çünkü adalet duygusu kurumsal bir duygudan ziyade bireysel bir duygu olarak genlerimize işlemiştir. Herhangi bir nedenden dolayı adaletsizliğe maruz kaldığını düşünen bir insan , değersiz ,çaresiz , öfkeli ve sitemkar hissedebiliyor. Bu durum da insanoğlunun adalete olan ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Ve hatta o kadar ciddi bir ihtiyaç ki, sadece kendimiz için değil, bir başkası için de adaleti gözetmeye çalışıyoruz. Çünkü adaletsizliğin iç dünyamızdaki yıkımının ne kadar güçlü ve sarsıcı olduğunu biliyoruz.

Tabii bir paragraf yazı yazmama rağmen adaletin ne olduğunu hala açıklayamıyor oluşum da tanımının ne kadar zor olduğunu gösteriyordur 😊 Ben, adaletin insanoğlu ile geliştiğini ve sürekli olarak yenilendiğini düşünüyorum. İnsan, medenileştikçe ,beynini kullandıkça adalet de insanoğlu ile gelişmeye devam edecektir. Dolayısıyla herhangi bir kalıba sokamıyorum. Çünkü adaletin temelinde akıl olduğu için adaleti kodladığımız birçok unsur da temelin yapı taşlarını oluşturuyor.

Geçmişten günümüze birçok filozof ve devlet adamı adaletle ilgili fikirlerini ifade etmişlerdir ama çok azı Mevlana’nın seviyesine ulaşmıştır. Mevlana , birden fazla adalet tanımı yapmıştır. Bu bakımdan affınıza sığınarak sözü Mevlana’ya bırakıyorum. Kendisinin adalet tanımı hem evrensel hem de felsefidir :

‘’Adalet nedir? Bir şeyi yerli yerine koymaktır. Adaletsizlik nedir? Bir şeyi layık olmadığı, kötü bir yere koymaktır.’’
‘’Adalet nedir? Ağaçlara su vermektir. Adaletsizlik nedir? Dikene su vermektir. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır. Her su emen kökü sulamak değildir. Yani hakkı hak sahibine vermektir. Bir şeyi lâyık olmayana vermek ise adaletsizliktir.
Adaletsizlik nedir? Bir şeyi konmaması gereken yere koymak. Bu hâl de sadece belâya felakete kaynak olur.’’
‘’Adalet demek, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Külâh da başa aittir’’



Adalet Göreceli midir?

Yukarıda da bahsettiğim üzere adaletin temelinde akıl vardır ve temelinde akıl olduğu için her devirde insanla birlikte gelişen kavramlarla kodlanmaya çalışılmıştır. Din , kültür , etik , eşitlik , vicdan, ahlak gibi kavramların da dikkate alınmasıyla her bölgede adalet anlayışı farklılaşıyor ve bu bağlamda göreceli bir kavram haline dönüşüyor. Dolayısyla adalet görecelidir ,çünkü göreceli konularla kodlanmıştır. Ve hatta yakın gelecekte, özellikle semavi dinlerin gündemi zayıfladığında, etik anlayışının, eşitlik anlayışının vb. daha da gelişeceği zamanlarda, adalet kavramı değişimlere, gelişimlere uğrayacaktır.



Adalet dengesi nasıl olmalı?
Adalette dengeyi sağlamak için genelde hukukun üstünlüğü ve hukuk karşısında herkesin eşit olduğu ilkesi benimseniyor ama bu da pek yeterli olmuyor. Çünkü geçmişten günümüze değin siyasi felsefede adalet, temin edilmesi ve dengede tutulması en zor kavramlardan biri olmuştur.
Eşitlik ilkesinin de dengeyi bir noktaya kadar kurabildiğini şu örnekle açıklamaya çalışayım :
İkimiz aynı iş yerinde çalışıyoruz ve aynı işi yapıyoruz diyelim. Örnek bu ya, sadece 8 saat dinlenme hakkımız var.
Ben 8 saatte gayet iyi bir şekilde dinlenebildiğim halde size 8 saat dinlenme süresi yetmeyebilir ve bana nazaran iş yerine daha yorgun gelebilirsiniz veya daha çok yorulabilirsiniz. Bu durumda eşitlik söz konusu ama adalet söz konusu değil. Çünkü anatomilerimizin farklılığından dolayı bu eşitlik bana daha çok fayda sağlamıştır.
Veya öğle yemeğinde ikimize de birer tabak yemek verildiğini farz edelim. Siz bir tabak yemekle doyabiliyorken bana bir tabak yemek yetmeyebilir ve sizin kadar enerji toplayamayabilirim. Bu durumda yine eşitlik söz konusu ama adalet söz konusu değil.
Dolayısıyla adalette denge ancak belli başlı konularda sağlanabilir, bazı konularda sağlanamaz. O bakımdan nasıl olabileceği hakkında bir tanımlama yapamayız diye düşünüyorum.


Bana bir şarkı armağan edin desem?

Size dinlediğimde mutlu hissettiğim güzel bir şarkı armağan ederim elbette : Eğer ıslıkla eşlik etmezseniz çarpılabilirsiniz ama dikkat edin






Güneş sonsuza dek parlayacak.



Dipnot: Tasavvuf üzerine de sorularım gelecek

Elbette, elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım