Mustafa Kemal’in Harp Akademisinde öğrenimini tamamladığı günler...Dostlar halkası yavaş yavaş genişlerken, Lütfi Müfit (Özdeş), Cafer Tayyar (Kanatlı), Ali Fuat (Cebesoy), babası Fazıl Paşa, Zeyrekli Kazım (Karabekir) bu özel kadroya alınırlar.
İlk kez gizli, el yazması bir gazete çıkarır genç Akademili. Gizli
konferanslar da devam eder. Padişahı eleştirip, üst düzey yöneticiler takımını didik didik ufalarlar.
Yukarıda adını saydığım gençler, daha da adını duymadıklarımız,
olayların içine böyle böyle girerler. Kimi kıyısından, kimi köşesinden... Kadro giderek büyür.
Ama Zübeyde Hanım korkular içindedir. Oğlunun nelerle uğraştığını
kavrayamaz, bağlayamaz:
‘’Mustafa’m, sen neler yapıyorsun?’’ sorusu yanıtsız kalır hep...
Ya da
‘’Sen merak etme, iyi şeyler yapıyoruz.’’ gibi yanıtlarla geçiştirilir.
“Mustafa’m, yoksa sen yedi evliya gücündeki padişahımıza mı
karşısın?’’ gibi sorulara ise ”Çakır oğlu‘’, sadece gülerek, yanaklarından öperek, sarılarak yanıt veriyor annesine...
Şimdi bu gençlerin hemen hepsi aynı okullarda okudular. Aynı
koşullarda ya da yakın büyüdüler. Yıllardır aynı konuları konuşuyor,
paylaşıyor, tartışıyorlar. Ama yine de, Zübeyde Hanımın sorularıyla aynı anlama gelen sorular var onların da içinde, bazen dayanamayıp açıkladıkları!...
Neler söylüyor bu genç adam arkadaşlarına?
-Padişahlık yıkılmalıdır, yıkılacaktır, diyor.
-Ordu yeniden kurulmalıdır, diyor.
-Balkan ordularının birleşmesi bizim için tehlikelidir, diyor.
-Yeni bir yönetim biçimi, yeni bir ordu, yeni bir toplum, diyor.
Bunlar onun emelleri. Ama onun emellerine, arkadaşlarının hayalleri
bile ulaşamamıştır anlaşılan. Bu Fatih’in yakınlarına söylediği bir gerçekti vaktiyle. Biri doruklara yükselirken, öbürleri yamaçlarda çabalıyordu.
Bir akşam Selânik’te, Beyaz Kule gazinosunda, bu emeller
doğrultusunda heyecanlı tasarımlar açıklanırken coşkusunu saklayamayan genç Mustafa bir arkadaşına:
‘’Seni harbiye nazırı yapacağım, seni de hariciye nazırı...’’ diye bildirdi.
Böyle mevki ve makam dağıtmaya başlayınca, bunun hoş bir şaka olduğunu sanan biri, bu şakaya yanıt vererek:
‘’Peki bizi bu makamlara getirebilmek için sen ne olacaksın? Yoksa padişah mı?’’ diye sorunca, o, ciddiyetle ve kahkahalarla:
‘’Yoo, hayır! Ondan da önemli.’’ yanıtını verdi.
Bu olmayacak duaya, şakayla karşılık amin diyenler, ürküp susanlar...
Ama o akşam ciddiye almadıkları bir gerçek! Çok da haksız sayılmazlar.
Ama benim anlayamadığım, günün birinde, o neşeli akşam
sofralarında, arkadaşlarına verdiği bu cür’etli sözlerin hemen hepsi bir bir gerçekleşmeye başlayınca, aynı arkadaşlar acaba neden bozuluyorlar, şaşırıyorlar, öfkeleniyorlar ve korkuyorlardı?
O, bu yakın dostlarına hiç yalan söylememiş ki... Her şey ortada işte!
-Nezihe Araz
Kaynak: Nezihe Araz; Mustafa Kemal’in Ankara’sı, İstanbul, 1994, s. 77-78.
Banoğlu; s. 86-87.
Damla
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
İzmir.
Mesajlar
45.994
Seslenildi
8368 Mesaj
Etiketlendi
235 Konu
O Geleceği Planlamıştı | Atatürk Günlüğü
21 Ekim 2016
O Geleceği Planlamıştı | Atatürk Günlüğü
- Paylaş
- Share this post on
- Digg
- Del.icio.us
- Technorati
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
Years and years.