27 Aralık 1919 Ankara'nın Başkent Oluşu | Atatürk Günlüğü


Von Der Goltz Paşa ‘nın Başlattığı Tartışma.
''Başkentin İstanbul’dan Anadolu’ya naklini ilk defa öneren Mareşal von Der Goltz’dur. Meşrutiyet’ten sonra (1908 – 1910) ikinci gelişinde katıldığı Askerî Şûra toplantısında şöyle diyordu :
“Başkenti İstanbul’dan Anadolu’ya örneğin Konya’ya nakledin, çünkü İstanbul çalışmaya, iş görmeye elverişli bir yer değildir. Doğa, cenneti yeryüzüne indirmek istemiş ve İstanbul’u seçmiş, o Boğaziçi, o Çamlıca, o Adalar, cana can katar. Günün yarısı yolda geçer kalanı da ziyaretçilerinizle”
O, bu sözleriyle misafiri geldiği için toplantıdan ayrılan ve dönüşünde Sarıyer vapuruna yetişmek için müsaade isteyen Nâzım Paşa’ya takılıyor ve gülüyordu. Asıl nedeni, stratejik yönden İstanbul’un başkent olmaya elverişli olmayışıydı.
O, “ulaştırma yollarının uçlarında ve sonlarında başkent olmaz. Ortasında bir başkent arayın” diyor ve İstanbul’u başkent yapan hiçbir devletin orada uzun süre güçlü ve varlığını kanıtlayıcı olarak kalamadığını ekliyordu.
Doktor Jacke de “İfham” ve “Vazife” gazetelerindeki yazılarıyla Goltz Paşa’yı destekliyordu. “Vazife” gazetesi Başyazarı Ahmet Ferit Bey de destekleyenlerin başında idi. İstanbul’un başkent kalmasını savunanların başında da Ali Kemal Bey vardı. O da Osmanlı saltanatını devletler arasındaki genel dengenin koruduğunu, İstanbul’un demirden bir manevî savunmaya sahip bulunduğunu, yenilsek de düşman ordularını kapılarından sokmayacağını, Osmanlı mülkünün Avrupa uygarlığına açılan penceresi olduğunu savunuyordu.


Ankara ‘nın Başkent Oluşu.

Atatürk, Nutkunda da belirttiği gibi Heyet-i Temsiliye’nin batı illerine, İstanbul’a yakın olmasını istiyordu. Batı illerimizin bir kısmı Yunanlılar tarafından işgal edilmişti. Tehlike buradaydı. Genel durumu idare eden sorumluların en önemli hedefe ve en yakın tehlikeye, ondan zarar görmeyecek bir mesafede bulunmaları kuralına uyulmalıydı. Ankara bu koşulları taşıyan ve İstanbul’la demiryolu bağlantısı olan uygun bir kentti. Bu nedenle, Erzurum ve Sivas Kongrelerini yaparak verilecek mücadelenin esaslarını saptayan ve bu direnişi ulusa mal eden Mustafa Kemal bazı arkadaşlarının onaylamamasına karşın Ankara’ya geldi.
Kurtuluş Savaşı boyunca Ankara’nın oynadığı siyasî ve stratejik rol Atatürk’ün bu kararının ne kadar yerinde olduğunu saptamıştır.

27 Aralık 1919 günü Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Dikmen sırtlarında çok kalabalık bir heyet tarafından büyük gösterilerle karşılanarak şehre gelindi. Bütün Ankara ayakta idi. Halkın bu heyecanını gören İngiliz, Fransız mümessilleri, Paşa’nın yalnız olmadığına, ulusun O’nun peşinde yürüyeceğine inanmışlardı. Paşa otomobilinden indikten sonra Vilâyet Konağı’nın kapısı önünde ilk konuşmasını yaptı.
Mustafa Kemal Paşa, bugün de valinin oturduğu odada ilin ileri gelenleriyle tanıştıktan sonra kendileri için hazırlanmış olan Ziraat Okulu binasına yerleşti.

28 Aralık 1919 günü Ankara halkıyla yaptığı konuşmada ülkenin siyasî ve askerî durumunu anlattı. İstanbul Hükûmeti’nin ısrarıyla düşman işgali altındaki bu şehirde toplanacak meclise katılmak üzere giderken Ankara’ya uğrayan milletvekillerinden Meclis’te bir “Müdafaa-i Hukuk Grubu” kurulmasını istedi ve “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Programını”, “Misak-ı Millî” halinde özetledi. Ankara’da hazırlanan bu müsvedde program, sonradan İstanbul Meclisi’nde “Misak-ı Millî” adıyla kabul edilmiş ve yayınlanmıştır. Fakat Mustafa Kemal’in tahmin ettiği gibi İstanbul’un işgaliyle bu Meclis’in ömrü sona ermiş ve O’nun aldığı önlemlerin en önemlisi, olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara’da toplanması kararı olmuştur.
Ankara’nın Millî Mücadele’deki önemli yeri ve rolü, bu devir tarihinin, hiç kuşkusuz, en özel değer taşıyan olaylarından ve millî inkılâp hayatımızın başlıca dönüm noktalarından biridir.
Heyet-i Temsiliye, Ankara halkının millî davaya olan inancına duyduğu güvenle Millî Mücadele’yi buradan sevk ve idare etmişti.

23 Nisan 1920’de, Türk milletinin gerçek temsilcilerinden kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti de milletin alın yazısına idare ve devletin bağımsızlığını koruma savaşını yine Ankara’da sürdürdü ve sonuçta zafer kazanıldı.
Lozan Antlaşması’na bağlı protokol gereğince 2 Ekim 1923’te anlaşma devletlerinin orduları İstanbul’u tamamen boşaltmış, 6 Ekim 1923 günü de Türk ordusu bu büyük ve tarihî şehrimize, milletin coşkun sevinç gösterileri içinde girmişti.
İstanbul’un kurtarılışı, devlet merkezinin, yine bu asırlık imparatorluk payitahtına kaldırılmasında türlü, fakat kişisel bakımdan yarar görenlere bu yolda söz söylemek fırsatını verdi. Tartışma safhasına geçmek ve yanlış anlama ve eğilimlere yol açmak istidadını taşıyan bu düşünceler karşısında Türk İnkılâbı’nın her şeyden üstün yarar ve gereklerine uygun hükmü vermek gerekiyordu.

9 Ekim 1923 günü Malatya Milletvekili İsmet İnönü ve on dört arkadaşı, Meclis Başkanlığı’na sundukları bir önergeyle, Ankara’nın yeni devlete başkent yapılmasını istediler. Çünkü Ankara, Kurtuluş Savaşı’nın özeği, beyni ve simgesi olmaktan başka niteliklere de sahipti. Lozan’da Boğazlar için kabul edilmiş olan ilkeler, ülkenin güçlenme ve gelişme kaynağını Anadolu’nun bağrında yaratmak gereği, iç ve dış güvenlik kaygılarıyla diğer zorunluluklar, Ankara’ya yeni devletin doğal başkenti özelliğini kazandırıyordu.
Ayrıca Kurtuluş Savaşı’na başından beri canla başla destek olan Anadolu halkı, Ankara başkent yapılarak, ödüllendirilmiş olacaktı. Bu nedenlerle bazı milletvekillerinin karşı çıkmaları etkili olmamış, öneri, 13 Ekim 1923’te yasallaşmış ve 16 gün sonra da 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilân edilmiştir.

Hükümet merkezinin İstanbul’dan Ankara’ya, büyük bir limandan bin türlü çıkarın çatıştığı, türlü tehdide açık bir kentten, Anadolu’nun ortasında yüksek bir yaylaya taşınması gerçekten üzerinde durulmaya değer bir olaydı.
Bu yeni başkentte hükümetler tehditlerden uzak, memleket meselelerini sakin bir şekilde gözden geçirebilir, refah ve kalkınmanın koşullarını daha rahat bir şekilde hazırlayabilirlerdi. Ankara halkı da, tarihten gelen bir alışkanlık ve deneyimle büyük bir ticarî atılım yapabilirdi.
Yaptı ve başardı. ''


Kaynak: NUSRET BAYCAN
ATATÜRK KÜLTÜR DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1 Kemal Atatürk, Nutuk I, Kültür Bakanlığı Yayınları: 378, İstanbul 1980, s. 404.
2 Kemal Atatürk, a.g.e., s. 434.
3 Kemal Atatürk, a.g.e., s. 434.
4 Kemal Atatürk, a.g.e., s. 514.
5 Kemal Atatürk, Nutuk II, Kültür Bakanlığı Yayınlan: 389, İstanbul 1980, s. 419.