Günümüzde hutbeler, cuma ve bayram günleri cami minberlerinde halka verilen en önemli yaygın din eğitimi vasıtasıdır. Her cuma ve bayram yüzbinlerce insan camilerde Türkçe olarak okunan hutbeleri dinlemekte ve bu hutbelerle din konusunda bilgilenmektedirler.

Atatürk 7 Şubat 1923 günü Balıkesir Paşa Camii’nde güzel bir hutbe okudu ve irad ettiği bu hutbe ile günümüz hatiplerine iyi bir hutbe örneği bıraktı. Hutbeden sonra cemaat tarafından 20 soru soruldu.

Bunlar arasında hutbeler hakkında sorulan sorulara şöyle cevap verdi:“Hutbeler hakkında sorulan sualden anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin fikri hisleri, dili ve medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmemektedir.

Efendiler! Hutbe demek, nasa hitap etmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbe denildiği zaman bundan bir takım mefhum ve manalar istihraç edilmemelidir. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir.

Hutbeden amaç, halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka birşey değildir. Yüz, ikiyüz, hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak, insanları cehl ve gaflet içinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir. Geçen yıl Millet Meclisi’nde söylediğim bir nutukta demiştik ki, “Minberler halkın akılları,vicdanları için bir ilim irfan kaynağı olmuştur.” Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır. Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları her gün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur. Bu nedenle hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır ve olacaktır.”

Atatürk’ün bu işaretleri üzerine bu konu bütün yurt düzeyinde tartışıldı. Ancak bu hutbeden dört yıl sonra 17 Şubat 1927 tarihinden itibaren her camiide okunmak üzere 51 konuyu içeren Türkçe hutbe kitabını Türkiye’deki bütün imam-hatiplere Diyanet İşleri Başkanlığı dağıttı. O zamanın Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi yazdığı önsöz’de: “Hutbenin tamamen Arapça okunması, hutbelerdeki mev’izelerden müstefit olmak isteyen ve lisan-ı arabiye vakıf olmayan müslümanların (şu) dindarane emeline imkan vermemektedir” der ve hatiplere rehber olmak üzere kitabın yayınlandığını ifade eder. İşte 17 Şubat 1927 tarihinden itibaren camilerimizde bugünkü uygulama başlatılmış oldu. Hala da devam etmektedir.

Atatürk bütün bunları halkın dinini anlayarak, bilerek uygulamalarını sağlamak için yapıyordu.44 Günümüzde bu görüşler istikametinde hutbelerin hazırlanması ve hatiplerin kendilerini iyi hutbe hazırlayıp okumaları çok önemli bir husustur. Halkın minberde kendi dilinden okunan hutbeyi anlaması ve hutbeyle din konusunda bilgilendirilmesi önemlidir.