Şimdi izin verirseniz bu dakikadan itibaren izlenmesi gereken bazı görüşleri arz edeceğim ve zabta geçilmiş olan bu görüşleri, izin verilirse aynen okuyacağım:

“Bugünkü zor durum içinde vatanı dağılma tehlikesi ve yok olmaktan kurtarmak için alınması gereken önlemler elbetteki saygıdeğer heyetiniz’e ait olacaktır. Ancak bu konuda da kendi araştırma ve bilgilerinize dayanarak görüşlerinizi Yüce Meclis’inize sunmayı yararlı saymaktayız. Gerek Anayasa kurallarına, gerek tarihteki birçok benzerlerine ve gerek zamanımızda aynı kötü şartlar içinde yıkılmaya yüz tutmuş olan milletlerin teşkil ettiği ibret verici olaylara göre memleketi dağılma ve yok olmaktan kurtarmak için hemen genel millî kuvvetleri esaslı teşkilât ile birleştirmekten başka çare yoktur. Bunun şekli nasıl olmalıdır? İşte sorun buradadır.

Kanunsuz ve sorumsuz kuvvetlerin zorbalığıyla devlet kuvvetlerini birleştirmeye imkân bulunsa bile bunun sürmesinin mümkün olamadığını bilirsiniz. Esasen Yüce Meclis’inizin varlığı da, her şeyden önce, yasallık ve sorumluluk esaslarının milletçe korunması gerekli görüldüğüne en büyük delildir. Bundan dolayı Yüce Meclis’inizde yoğunlaşan yüksek millî irâdeye dayanmak suretiyle yasallık ve kanunluluk ve yine saygıdeğer Heyetinizde oluşan millet vicdanının yargılamasına bağlı bulunmak yönüyle de sorumluluğunu takdir ve tespit edecek bir kuvvetin işleri görmesi zorunludur, bu kuvvetin doğal şekli ise bir hükûmettir.

Hükûmet teşkilâtının gerçek şekli, sorumsuz bir hükûmet başkanında tespit edilen hususlara dayanarak kanun yapma kuvveti göreviyle yükümlü bir denetleme heyeti ile görevde devamı, bu heyetin güvenini artırmaya bağlı bir icra kuvvetinden ve bu icra kuvvetini millî görevlere göre ayırma ve düzenlemeden ibarettir. Bu şekilde icra kuvvetleri, hükûmet başkanı tarafından seçilmiş ve kanun yapma kuvvetinin güven ve uygunluğuna dayanan bir kuvvettir ki, hilâfet ve saltanat makamının kurtarılması başarıldıktan sonra, padişahımız ve Müslümanların hâlifesi efendimiz her türlü zorlamadan azâde ve tamamiyle hür ve bağımsız olarak kendini milletin sadık kucağında gördüğü an, Yüce Meclis’inizin düzenleyeceği kanun esasları dairesinde, saygıdeğer ve yüce bir konum alır.

Yüce Meclis’iniz denetleyici ve inceleyici nitelikte bir Meclis-i Mebusan değildir. Bundan dolayı yalnız kanun yapma ve kanun koyma ile görevli olarak sorumlu bir makam, millî geleceği denetim altında bulunduracak değil, gerçekten onunla uğraşacaktır. Nitekim olağanüstü durumlar içinde bütün milletler bu prensipleri terkederek ya kanun yapma kuvvetini tatil edip icra heyetlerine fazla yetkiler verirler veyahut bütün milletin genel oylarına başvurarak kararlar alırlar. Biz halkın birliğine her kuvvetten fazla yetki veren İslâmiyet esaslarını dikkate alarak Yüce Meclis’inizi bütün işlerine milletin doğrudan doğruya el koymuş olduğu bir meclis olarak tanımak taraftarıyız.

Bu ana ilke kabul edildikten sonra daima Yüce Meclis’inizin genel heyeti işlerin ayrıntısına kadar fiilen araştırma ve oylama imkânını bulamayacağından, saygıdeğer Heyetinizden seçilecek ve vekil edilecek üyelerin buradaki hükûmet teşkilâtına göre gereken iş bölümü esasına göre memur edilmesi ve her birinin ayrı ayrı ve hepsinin ortaklaşa genel heyet karşısında sorumlu olması, amacımızı gerçekleştirmeye yeterlidir. Bu halde Yüce Meclis’inize başkanlık edecek kişinin Yüce Meclis’inizi temsil etmesi bakımından işlerin bırakıldığı saygıdeğer üyelerden oluşan heyete de başkanlık etmesi ve Yüce Meclis’iniz adına imza atmaya ve kararları onaylamaya yetkili olması ve icraya ait konularda diğer saygıdeğer üyeler gibi genel heyet yanında tamamen sorumlu olması mecburidir. Bu şekilde icra heyeti Yüce Meclis’in uygun görmesiyle vekil edilecek ve genel heyete karşı sorumlu olacak saygıdeğer üyelerden ibaret olacak ve hatta isimleri de (Vekil) olacaktır. Başkan olacak kişi gerçekten ağır bir sorumluluk altında bulunacaktır. Çünkü icra heyeti ve vekiller ile saygıdeğer heyetiniz arasında bütün sorumluluk her şeyden önce kendisine olacaktır ve bu sorumluluk hem Yüce Meclis’inizdeki, hem Bakanlar Kurulu’ndaki başkanlık makamının ikisine birden geçmiştir.

Milletin seçtiği kanun yapma heyeti ile dengesini hükûmet başkanlığı makamının teşkil ettiği birlik noktasında bulur. Hükûmet teşkilâtının bu ana kayıtlarına göre içinde bulunduğumuz buhrana ve memleketimizin özel durumlarına göre bizim için uygulanabilir olup olmadığını düşünmek zorundayız.

Bizim bu zemindeki araştırmalar sonucunda ortaya çıkardığımız görüşe göre yönetimin bu şeklini sakıncalarından dolayı uygun görmemekteyiz. Çünkü Osmanlı Devleti diğer herhangi bir devlet gibi hükümdarının siyasal gücü etrafında kurulmuş değildir. Saltanat makamı, aynı zamanda hilâfet makamı olduğundan padişahımız İslâm halkının da başkanıdır. Mücadelelerimizin birinci amacı ise saltanat ve hilâfet makamlarının ayrılmasını amaç edinen düşmanlarımıza millî irâdenin buna uygun olmadığını göstermek ve bu kutsal makamları yabancı esaretinden kurtararak hükümdarın yetkisini düşmanın tehdit ve zorlamasından hür kılmaktır. Bu esasa göre Anadolu’da geçici şartıyla bile olsa bir hükûmet başkanı tanımak veya bir padişah kaymakamı ortaya çıkarmak hiçbir şekilde uygun değildir.

Şu halde başkansız bir hükûmet meydana getirmek zorunluluğu içindeyiz. Halbuki bir birlik noktasında denk olmayan devlet kuvvetlerinin çalışma düzenini sürdürmeye bile imkân yoktur. Diğer taraftan herhangi bir makama devlet kuvvetlerini ve milleti birleştirme ve denkleştirme yetkisi vererek o makamı sorumsuz tanımak felâket nedenidir. Hâlifenin bile sorumluluğunu esas olarak kabul etmiş olan İslâmiyetin böyle hal çarelerine uygun olamayacağı bellidir.

Bu zor ve birbiriyle uzlaştırılması imkânsız esaslar içinde uzun uzadıya araştırmalar yaparak sonunda İslâmiyetin ana şartlarına başvurarak Yüce Meclis’inizde toplanmış olan ve bütün İslâm halkının da yardımına ve iznine sahip bulunan millî irâdeyi gerçekten vatanın geleceğine el koymuş tanıma ana ilkesini kabul ediyoruz. Saygıdeğer üyelerin, bu görüşleri kısaca genelge olarak, seçimine işaret olunması ve olağanüstü yetkisi kaydiyle seçilmiş bulunmaları ve seçmenlerin de çoğaltılmış ve genişletilmiş olunması, esas itibariyle bu ilkenin milletçe de tamamen kabul edilmiş olduğuna delildir. Bundan dolayı Yüce Meclis’iniz sahip olduğu olağanüstü yetkiye dayanarak karşısına çıkacak bir icra kuvvetini yalnız denetlemek ve milletin hayatî konuları üzerinde böyle bir heyetle mücadeleye mecbur kalmak gibi şu anki durumun dayanılır olamayacağı, sınırlı bir kanun yapma görevi ile değil, milletin genel yönetimini fiilen yüklenmek, memleket ve hilâfetin kurtuluşunu sağlamak ve savunma görev ve yetkisiyle kurulmuştur ve artık Yüce Meclis’inizin üstünde bir kuvvet yoktur.

İşte memleketimizin şimdiye kadar geçirdiği buhrandan, felâketlerden, kâh Avrupa’yı taklit etmek, kâh devletin işlerinin yönetimini şahsi görüşlere göre düzenlemeye ve düzeltmeye çalışmak, kâh Anayasa’yı bile şahsi tutkulara oyuncak yapmak gibi çok acı sonuçlarını gördüğü basiretsizliklerden oluşan genel uyanışa tercüman olduğumuz inancıyla şu zor ve buhranlı tarih devrinin mücadelelerini bu yolda düzeltmek taraftarıyız. Doğal olarak hüküm saygıdeğer Heyetinizindir. Yalnız karşı karşıya kaldığımız dağılma tehlikesine ve devlet ve millet işlerinin uzun zamandan beri karar makamından yoksun kaldığına tekrar dikkatleri çekerek gereksiz görüşler arasında devam edecek tartışmaların en kötü yönetimlerden daha fazla kötü etkiler doğuracağını söylemeyi de millî görev gereği görüyorum. Cenab-ı Hak başarı ihsan etsin, âmin.” (Üç dakika süren şiddetli alkışlar)