İki ülke arasında devam eden çeşitli sorunları ve toprak anlaşmazlıkları çözmek amacıyla 1994 yılında imzalanan barış antlaşmadır.

İki ülke arasında yaşanan sorunlardan dolayı toplamda 18.3 milyar dolarlık bir kayıp meydana gelmişti. Bu barış antlaşması İsrail ile Filistin Ulusal Yönetimi arasında devam eden Ortadoğu Barış Süreci'nin bir kolu olmuştur. Antlaşma 26 Ekim'de Arava Vadisi'nin (en:Arabah) güney sınırlarında imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Ürdün Mısır'dan sonra İsrail ile ilişkilerini normalleştiren 2. Arap ülkesi olmuştur.



Görüşmelerin arka planı

Filistin Ulusal Yönetimi ile İsrail arasında imzalanan 1993 tarihli Oslo I Antlaşması Ürdün–İsrail Barışı'nın da zeminini hazırladı. Bu sayede uzun zamandır Ürdün ile İsrail arasında iyi giden ilişkiler resmiyete dökülmüş oldu. Ürdün–İsrail ilişkileri Ürdün Kralı Hüseyin'in Batı yanlısı politikaları ve aralarında ciddi sınır sorunu olmaması nedeniyle diğer Arap devletleriyle karşılaştırıldığında nispeten sorunsuzdu.

İsrail–Ürdün arasında 1948 Arap-İsrail Savaşı'ndan itibaren var olan gergin ilişkiler Süveyş Krizi'nden sonra Filisitinli fedailerin Ürdün'den yaptığı saldırıların azalması ile yumuşamaya başladı. 1967 Savaşı ile İsrail'in Ürdün denetimindeki Doğu Kudüs ile beraber Batı Şeria'yı işgal etmesi ile ilişkilerde gerginlik yaşansa da 1970 yılında Ürdün'ün FKÖ'yü ülkesinden atmak için başlattığı Kara Eylül olayları adı verilen mücadelede İsrail Ürdün'e destek vermişti. Olaylar karşısında Suriye Ürdün'e ordu gönderirken İsrail Hava Kuvvetleri ise yaptığı uçuşlarla Suriye'ye gözdağı vermişti. 1973 Arap-İsrail Savaşı'nda Ürdün savaşa müdahil olmak istememiş ancak zor durumda kalan Suriye'ye savaşın sonlarında yardım etmişti.

Müzakereler

1988 yılında Ürdün İsrail ile yapılacak bir barış için Batı Şeria'yı geri alma şartından vazgeçti.

Oslo I Antlaşması'nı takiben İsrail başbakanı İzak Rabin ile İsrail dış işleri bakanı Şimon Peres Ürdün ile barış istediklerini açıkladılar. Dönemin ABD başkanı Bill Clinton da Haşimoğulları'ndan Kral Hüseyin'e barış yapması için baskıda bulundu ve eğer barış yapılırsa Ürdün'ün borçlarının silineceğini vaat etti. Bir araya gelen Rabin Hüseyin ve Clinton 25 Temmuz 1994'te Washington Bildirgesi'ni imzaladılar. Bildirgede iki ülke arasındaki savaş durumunun sona erdiği ve BM Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 338 sayılı kararlarının temel alınacağı adil bir barışçı görüşmenin yapılacağı belirtildi.

İmzalama

Washington Bildirgesi'nin sonrasında başlayan barış görüşmelerinde sorunlardan biri İsrail'in kontrol altında tuttuğu Arava Vadisi'ndeki 400 km²'lik toprak parçasıyla ilgiliydi. Diğer önemli bir sorun ise Ürdün Nehri sularının paylaşımıydı. İsrail Celile Gölü'nden çıkan Ürdün Nehri sularını Degania Barajı'nda biriktiriyor ve buradan ulusal su şebekesine aktarıyordu. Bu sorunlar İsral'in Arava'daki toprağın büyük bir kısımını Ürdün'e vermeyi kabul etmesi ve yine İsrail'in Ürdün'e her yıl 50 milyon m3 su vermeyi taahhüt etmesiyle sorun çözüldü. Bunun yanında Ürdün ve İsrail Yarmuk Nehri sularını da paylaşacaklardı. Bu paylaşıma göre Ürdün suların dörtte üçünü alacaktı.

Bu sorunlu konuların yanında Ürdün–İsrail ilişkilerinin normalleşmesi iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin tesisi iki ülkenin birbirlerinin egemenliklerine saygı duyması teröre karşı iş birliği ve Filistinlilerle yapılacak bir barışta Kudüs'teki kutsal mekanlarla ilgili Ürdün'e koruyucu statüsü verilebileceği konularında anlaştılar.

26 Ekim 1994 tarihinde Ürdün başbakanı Abdülselam El Mecali ve İsrail başbakanı İzak Rabin Arava Vadisi'nin güney sınırlarında İsrail–Ürdün Barış Antlaşması'nı imzaladılar.




wikipedia