Bundan tam 171 yıl önce iki gemi İngiltere'den yola çıktı ve bir daha asla geri dönmedi. Bugün "Fraklin'in kayıp yolculuğu" olarak bilinen bu vaka, aradan geçen onca zamana rağmen bir sır olmayı sürdürüyor...
Hikaye, İngiliz donanmasında subay olan başarılı kutup kaşifi Sir John Franklin'in yeni bir göreve çıkmasıyla başlıyor.
1845 yılında bir sabah, 134 kişilik mürettebat HMS Erebus ve HMS Terror isimli gemilerle İngiltere'nin Greenhithe Limanı'ndan yola çıkıyor. Zamanın en yeni teknolojilerini barındıran gemilerde, uzun sürmesi planlanan bu keşif için tüm ekibe üç yıl yetecek erzak bulunduruluyor.
Seferin ilk üç aylık sürecinde beş kişi ekipten çıkarılarak evine gönderiliyor ve geriye 129 kişi kalıyor. Tam olarak bu noktadan sonrası ise günümüze kadar bir sır olmayı sürdürüyor.
Konu hakkında yıllar boyunca pek çok tartışma yapılıyor, ortaya pek çok fikir atılıyor ancak çoğu araştırmacı gemilerin kutupta buza saplandığını tahmin ediyor. 1850 yılında Amerikalı ve İngiliz araştırmacılar tarafından sefer bölgesinde ortaya çıkarılan üç mezar, Franklin'in ekibine ait tek kanıtı oluşturuyor.
1854 yılında ise İskoç kâşif John Rae, bölgede yaşayan Eskimoları bularak tayfaya neler olduğunu anlamaya çalışıyor.
Rae, bir süre sonra bölgenin yerlilerinin Franklin'in ekibine ait bazı eşyalara sahip olduğunu görüyor ve Eskimolardan insan kemiklerinin bulunduğu noktaları öğreniyor. Bulduğu kemiklerin çoğu kırılmış ve zarar görmüş olduğu için Rae ekibin yamyamlar tarafından öldürüldüğü sonucuna varıyor.
1980 ve 90'larda yapılan araştırmalar yamyamlık ihtimallerini doğruluyor ancak bunu yapan bölgenin yerlileri değil.
Çünkü ele geçirilen kemikler üzerinde bıçak izleri bulunuyor ve bu da tayfanın kendi içinde açlığını gidermek için yoldaşlarının etini yediğini gösteriyor.
John Torrington'ın ölümünün 138 yıl sonrasında bulunan bedeni ise olaylara çok farklı bir yön kattı.
Antropolog Owen Beattie, Torrington'ın bedenini 1984 yılında keşfettiğinde, cesedin mükemmel bir biçimde korunduğunu görerek tayfaya ne olduğunu araştırmaya başladı.
Torrington'ın baş ucunda üzerine yazı kazınmış bir levha bulundu. Bu levhada Torrington'ın 1 Ocak 1846'da yaşamını yitirdiğinde yalnızca 20 yaşında olduğu yazıyordu.
Üzerinde, düğmeleri deniz kabuğundan yapılmış gri renkli bir pamuklu gömlek ve keten pantolon olan Torrington, bir odun yongasının üzerinde uzuvları bağlanmış bir şekilde yatıyor, gözleri aradan geçen 138 yılın ardından hâlâ canlılığını koruyordu.
Torrington üzerinde yapılan otopsi, genç adamın tıraşlı bir yüze ve uzun kahverengi saçlara sahip olduğunu gösteriyor.
Yapılan otopsi ayrıca genç adamda hiçbir travma ya da yaralanma izi bulunmadığını ortaya koyuyor. Beyinde saptanan otoliz, Torrington'ın bedeninin ölümden sonra sıcak tutulduğunu gösteriyor.
1.65 metre boyu ve yalnızca 40 kilogramlık ağırlığıyla bugün hâlâ Beechey Adası'nda yatmakta olan Torrington'ın ölüm sebebinin besin yetersizliği olduğu düşünülüyor.
İddialardan bir diğeri ise genç adamın kurşun zehirlenmesi sebebiyle öldüğü yönünde ancak ölüm sebebi kesin olarak bilinmiyor.
Torrington'ın da aralarında bulunduğu 129 kişi bu seferde yaşamını yitirdi. Gemilerden bir tanesi 2014 yılında, diğeri ise 2016 yılında bulundu.
Torrington ve yanında yatan John Hartnell ve William Braine adlı iki adamın cesetleri çıkarıldı ve mezarları öldükleri adaya inşa edildi.
Bu sır dolu seferde hayatını kaybeden üç adam, bugün Beechey Adası'nda zamanda donmuş şekilde yatmayı sürdürüyor.
Onedio.com
Farkedmez
Üyelik tarihi
13 Nisan 2016
Bulunduğu yer
Tel'aran'rhiod
Mesajlar
20.014
Seslenildi
1781 Mesaj
Etiketlendi
96 Konu
Tarihin En İlginç ve Ürkütücü Mumya Hikayesi: John Torrington Vakası
22 Kasım 2016
- Paylaş
- Share this post on
- Digg
- Del.icio.us
- Technorati