Gün öyle bir gün ki, baba evladından kaçar, evlat annesineden…
Ne mal fayda verir insana, ne de çoluk çocuk.
İnsan amelleriyle başbaşa…
Gün öyle bir gün ki, mahşer gibi değil; mahşerin ta kendisi.
Her insanın mutlaka göreceği, yaşayacağı bir gün.
O gün ile aramızda sadece ölüm var…
Anlatan Hazreti Peygamber;
Allah mahşer günü öncekileri ve sonrakileri tek bir düzlükte toplar.
Bakan onlara bakar, çağıran onları işitir.
Güneş onlara yaklaşır.
Gam ve sıkıntı insanların tahammül edemeyecekleri dereceye ulaşır…
Öyle ki insanlar: “İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musunuz?
Bizlere şefaat edecek birini bilmiyor musunuz?” demeye başlarlar.
Birbirlerine: “Babamız Adem var” derler ve O’na gelirler.
“Ey Adem! Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı.
Kendi ruhundan sana üfledi. Bütün isimleri sana öğretti.
Meleklerine senin önünde secde ettirdi.
Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?” derler.
Adem Aleyhisselam: “Bugün Rabbim öyle bir gazaba gelmiş ki;
bundan önce ne bir böyle gazaba gelmişliği var ne de bundan sonra gelecek.
Aslında şefaate benim yüzüm yok.
Çünkü cennette iken Allah beni o ağaca yaklaşmaktan men etmişti. Ben bu yasağa asi oldum.
Nefsim…Nefsim…N efsim…
Benden başkasına gidin. Nuh Aleyhisselam‘a gidin.” diyecek.
İnsanlar Nuh Aleyhisselam‘a gelecekler.
“Ey Nuh! Sen yeryüzü ahalisine gönderilen Resullerin ilkisin.
Allah seni çok şükreden bir kul; Abden şekûrâ diye isimlendirdi.
İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?
Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?” diyecekler.
Nuh Aleyhisselam da şöyle diyecek:
“Bugün Rabbim öyle bir gazaba gelmiş ki;
bundan önce ne bir böyle gazaba gelmişliği var ne de bundan sonra gelecek.
Benim bir dua hakkım vardı. Ben onu kavminin aleyhine, beddua olarak yaptım.
Nefsim…Nefsim…Nefsim…
Benden başkasına gidin. İbrahim Aleyhisselam‘a gidin.”
İnsanlar İbrahim Aleyhisselam‘a gelecekler.
“Ey İbrahim! Sen Allah’ın Peygamberi ve arz ahalisi içinde yegane Halilisin.
Bize Rabbin nezdinde şefaat et. İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?” diyecekler.
İbrahim Aleyhisselam onlara:
“Rabbim bugün öyle bir gazaba gelmiş ki;
bundan önce ne bir böyle gazaba gelmişliği var ne de bundan sonra gelecek.
Şefaat etmeye kendimde yüz de bulamıyorum.
Nefsim…Nefsim…N efsim…
Benden başkasına gidin. Musa Aleyhisselam‘a gidin.”
İnsanlar Musa Aleyhisselam‘a gelecekler.
“Ey Musa! Sen Allah’ın Peygamberisin.
Allah seni risaletiyle ve hususi kelamıyla insanlardan üstün kıldı.
Bize Allah nezdinde şefaatte bulun.”
Musa Aleyhisselam da:
“Bugün Rabbim öyle bir gazaba gelmiş ki;
bundan önce ne bir böyle gazaba gelmişliği var ne de bundan sonra gelecek.
Esasen Rabbim nezdinde şefaate yüzüm de yok.
Çünkü ben öldürülmesiyle emrolunmadığım bir cana kıydım.
Bugün ben mağfirete mazhar olursam bu bana yeter.
Nefsim…Nefsim…N efsim…
Benden başkasına gidin. İsa Aleyhisselam‘a gidin.” diyecek.
İnsanlar İsa Aleyhisselam‘a gelecekler.
“Ey İsa! Sen Allah’ın Peygamberisin.
Meryem’e attığı bir kelamısın. Ve kendinden bir ruhsun.
Üstelik sen beşikteyken insanlarla konuşmuştun.
Rabbin nezdinde bize şefaat et.”
İsa Aleyhisselam da diğer peygamber kardeşleri gibi:
“Bugün Rabbim öyle bir gazaba gelmiş ki;
bundan önce ne bir böyle gazaba gelmişliği var ne de bundan sonra gelecek.” diyecek.
Nefsim…Nefsim…N efsim…
Benden başkasına gidin. Muhammed Aleyhisselam‘a gidin.” diyecek.
Ve insanlar bana gelecekler.
“Ey Muhammed! Sen Allah’ın Peygamberisin.
Bütün peygamberlerin sonuncususun.
Allah senin geçmiş, gelecek bütün günahlarını mağfiret buyurdu.
Bize Rabbin nezdinde şefaatte bulun.
Şu içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?” diyecekler.
Bunun üzerine ben Arş’ın altına gideceğim.
Rabbim için secdeye kapanacağım.
Derken Allah, benden önce hiç kimse için açmadığı methü senaları benim için açacak.
Ben onlarla Rabbime methü senalarda bulunacağım.
Sonra:
“EY MUHAMMED!
BAŞINI KALDIR VE İSTE.
İSTEDİĞİN SANA VERİLECEK.
ŞEFAAT TALEP ET. ŞEFAATİN YERİNE GETİRELECEK.” denilecek.
Ben de başımı kaldıracağım:
“Ey Rabbim! Ümmetim.”
“Ey Rabbim! Ümmetim.”
“Ey Rabbim! Ümmetim.”
“EY MUHAMMED!” denilecek.
ÜMMETİNDEN HESABI OLMAYANLARI
VE KALPLERİNDE HARDAL TANESİ KADAR İMAN BULUNANLARI
CENNET KAPILARINDAN İÇERİ AL.” denilecek.
Gün öyle bir gün ki, baba evladından kaçar, evlat annesineden…
Ne mal fayda verir insana, ne de çoluk çocuk.
İnsan amelleriyle başbaşa…
Gün öyle bir gün ki, mahşer gibi değil; mahşerin ta kendisi.
Her insanın mutlaka göreceği, yaşayacağı bir gün.
O gün ile aramızda sadece ölüm var…