ROMANTİZM


On altıncı yüzyılda başlayan ve on sekizinci yüzyıl sonuna dek süren Klasik Okul, şiirin kaynağını eski çağda, Yunan ve Roma uygarlığında arıyor; ozanlar yapıtlarına komedya, tragedya, epitr, satir, fabl gibi isimler veriyorlar. Şiir dili tumturaklı ve yüce kavramları işliyor. Dizeye, Yunan ölçüleri egemen. Biçim çabası başta geliyor, ozanlar eski biçimlerle yazıyorlar. Şiirlerin teması yaşama övgü; ama bu övülen yaşam, sokaktaki adamın değil, soylunun, derebeyinin, soylular içinden çıkan yiğitlerin, kişilerin yaşamı. Dinde reform, din savaşlarına yol açmış; yazın da dinin propaganda aracı olmaya yönelik. Kısacası yüzyıla, soylular (aristocrates) ve din adamları (ruhban sınıfı) egemen; şiir de soyluların sanatına, soyluların beğenisine yönelmiş.

Ekonomik gücü elinde bulunduran Fransız burjuvazisi 1789'da devrim yaparak siyasal erki ele geçirir. Soyluların ve ruhban sınıfının saltanatına son verir. Krallığı kaldırıp Cumhuriyet yönetimini kurar.

Yüzyıla ve topluma burjuvazi (kentsoylular) ağırlığını koyunca toplumsal değişime koşut olarak sanat akımı da değişir. Klasizmin tahtına Romantizm oturur ve yeni akım eski akımın kurallarını ortadan kaldırır.



* Artık yalnız soyluların yaşam öyküleri değil, her şey şiirin konusudur.

* Tumturaklı, klâsik şiir dilinin yerini gelişigüzel bir sesle yazılan, kişisel duyguları, kentsoylunun duygularını yansıtan diri ve canlı bir halk dili alır.

* Soylu kişilikler şiirden sürülür; bireyin imgelemi, düş gücü ve duyarlılığı, "ben"in kendinden geçişi ve kişisel lirizm egemen olur.

* Ozanlar biçime değil, öze ağırlık verir.

* Yunan ölçüsünün yerini on iki heceden oluşan ulusal Fransız ölçüsü, aleksandrinler alır. Zengin uyaklar gözden düşer.

* Romantik şiirin lirizminde doğa ve insan kaynaşır.

* Sanat özgürleşir; tiyatro, klasik trajedinin kurallarını bir yana atar.

* Romantizmin şiirde kurucusu kabul edilen Hugo, tekdüze kuralcılığın yerine, daha yumuşak olan düzgün anlatımı koyar.

* Şiir, insanın duygularını olduğu kadar, yoksulluğunu ve toplumsal sorunlarını da kendine dert edinir.

Lamartine, Hugo, Musset, Vigny, Nerval ve ilk dönemlerinde Gautier ve Baudelaire romantizmin ünlü ozanlarıdır.