Sayma kavramının kendisiyle ya da tek tek sayılarla ilgili değişik kültürlerde, farklı çekincelerin ya da tabuların bulunması genel olarak bakıldığında pek ender bir durum değildir. Bu, çoğu kez sayma kavramına ya da sayılara yönelik aslında birbiriyle ilgisiz gibi görünen yakıştırmalardan kaynaklanır. Örneğin bazı kültürlerde ilk bakışta bilinemeyecek kadar nesnenin bulunduğu bir durumda, bunların özel olarak sayılarının belirlenmeye çalışılması yani sayılması kötü bir durum olarak algılanabilir. Ya da özel bir sayının bulunduğu durumlardan kaçınılma davranışı da o sayıyla ilgili kötü bir durumun varolacağı düşüncesiyle ilişkilendirilerek ortaya çıkabilir.


Asya’da böyle bir durumun var olup olmadığı konusunda herhangi bir fikrim yoktu. Ancak, Kore’deki sokak satıcılarından birşeyler almaya çalıştığım zaman ortada bazı gariplikler olduğunu farkettim. Şekerli hamurdan yapılan yuvarlak, kıtır kıtır, tatlı bir yiyecek satan bir satıcıdan iki tane bu bahsettiğim şeylerden vermesini istedim. Fakat iki tane parası alıp bana üç tane verdi. Sonradan gördüm ki fiyat listesinde sadece 1 tane ve 3 tane için fiyatlandırma yapılmıştı, yani iki tane alma şansınız yoktu. Bu çok garip olmayabilir aslında, bu tür ticari stratejiler her yerde uygulanır, ama sorun şu ki çok satıp kâr edeceği için bunu yapmıyordu. Çünkü iki tane ile üç tanenin fiyatı aynıydı ve iki tane isteyenlerin üç tane almaktan başka şansı yoktu! Bunu çok önemsememiştim ama bir durumla daha karşılaşınca durum ilginç gelmeye başladı. Bu kez yine bir sokak satıcısından dört tane küçük çon almak istedim. İşte o yasak kelimeyi söylemiştim. Kadın hayretle sordu; dört tane mi? Evet dört tane. Korece söyledim, İngilizce söyledim, parmakla gösterdim ama kadın hâlâ tereddütlüydü ve bir kez daha sordu; dört tane mi? Sonunda ısrarcı olduğumu görünce pakete dört tane koyup verdi, ancak ordan ayrılırken kadının bana doğru bakarkenki yüz ifadesi şöyle gibiydi; ‘zavallı çocuk, ne yaptığının farkında değil’. Dahası, marketlerden aldığınız ve içinden küçük paketler çıkan şeylerin neredeyse hepsinde tek sayıda paket vardı. Çift sayıda olanına ben hiç rastlamadım. Peki bütün bunlar ne anlama geliyordu?


Sonrasında biraz araştırdım ve durumun ne olduğu hakkında bir fikrim oldu. Meğer bütün mesele Çin karakterlerinin okunuşlarından kaynaklanıyormuş. Japonca ve Korece’de kendi dillerine ait sayıların yanı sıra bir de Çin karakterlerinin okunuşlarından kaynaklanan sayılar vardır. Korece’de Çin kökenli dört sayısı 사 (sa) diye okunur, bunun Çin karakterlerindeki karşılığı ise 四 (sì) sembolüdür. Ancak Korece’de, tümüyle dört rakamının okunuşuyla eşsesli olan ve çok farklı bir anlama gelen bir kelime daha vardır ve bunun Çin karakterlerindeki karşılığı da 死 (sǐ) sembolüdür. Bunun anlamı ise ‘ölüm’ demektir. İşte bu nedenle Kore’de ve diğer Doğu Asya ülkelerinde 4 rakamı ölüm ile ilişkilendirilir ve birçok yerde bu rakamın içinde bulunduğu durumlardan kaçınılmaya çalışılır.


Örneğin binalardaki asansörlerin büyük çoğunluğunda 4 rakamı yoktur, ya atlanır ya da onun yerine F harfi bulunur. Bazı durumlarda binalarda dördüncü kat yoktur. Hatta Hong Kong’daki bazı yüksek katlı apartmanlarda 40 ve 49 arası tüm katlar atlanmıştır ve 39. kattan 50. kata geçilir. Bayramlarda ya da aile üyelerinden birisi hastayken özellikle 4 rakamını anımsatan şeylerden uzak durulmaya çalışılır. Ayrıca 4 rakamıyla ilişkili olarak 14, 24 ve 42 rakamlarından da kaçınılma davranışları görülebilir. Özel olarak Japonya’da 49 rakamına karşı da bir uzak durma davranışı vardır. Japonca’da 4, shi ve 9, ku olarak okunur ve bunun ‘Shinu made Kurushimu’ ifadesini hatırlatması nedeniyle 49 rakamına iyi gözle bakılmaz. Bu ifadenin anlamı ise ‘ölene kadar acı çekmek’tir.

Bu arada bilindiği gibi Kore’de ölümün simgesi aynı zamanda beyaz renktir. Yani, birisine hediye olarak dört tane beyaz renkli bir şey verdiğinizde hiç ummadığınız bir tepkiyle karşılaşabilirsiniz. Çünkü bu, çifte ölüm isteği anlamına gelir.

Alıntı