Türk Ceza Kanunu'nda Ceza Türleri

5237 s. Türk Ceza Kanunu, eskinin mührünü kazırcasına, 765 s. Kanunu yürürlükten kaldırmış ve mevcut olan tartışmalara çözüm aramak yerine, tüm ceza hukuku sistemini etkileyen yeni tartışmaları başlatmış, ceza hukuku düşüncesinde tekelleşmeye yol açmıştır. Öyle ki, uygulamada, denene bakılırsa, artık kanunun ne dediğine değil de, kanunun hazırlık çalışmalarına katılanların ne dediğine bakılmaktadır.

Tabii, madem yürürlükteki kanun budur, bu kanun esas olmak üzere, yeni uygulamalar yapılacak ve yeni bir doktrin oluşacaktır. Bu bağlamda, ne kanunun hazırlık çalışmalarına katılanların dediklerinin, ne tarihi kanun koyucunun kanunun gerekçesinde söylediklerinin, öznel birer görüş olmanın ötesinde, ciddi herhangi bir değeri bulunmaktadır. Hukukçunun işi yorumdur. Yorum, inceleme ve araştırmada herkes için ortak payda, Ceza Kanununun kendisidir. Hukukçu, kuramcı ve uygulamacı olarak, sadece Ceza Kanununa mecburdur. Böyle olunca, hukukçuyu bağlayan sadece kanunun iradesidir.
Bu gerçek karşısında, biz, burada, Ceza Kanununda cezalar ve güvenlik tedbirlerinin nasıl düzenlendiğini, kapsamının ve sınırlarının neden ibaret olduğunu ortaya koymak, ortaya konan sonuçların tartışılmasını sağlamak, böylece yeni doktrin ve uygulamanın oluşmasına katkıda bulunmayı düşünüyoruz. Elbette, amacımız, tartışmaları bitirmek değil, başlatmaktır.
Ancak, bugün, yeterli düşünce birikimi olmadan, başkalarının düşüncelerine yer vermenin, tartışmanın bir yararının olmadığını düşünüyoruz. O nedenle, değerlendirmelerde, Kanunun gerekçesi dışında başka bir kaynağa gitmek, en azından, bu aşamada, pek gerekli görülmemiştir.
Burada 5237 s. Türk Ceza Kanunda cezalar ve güvenlik tedbirleri ve cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi incelenmeye çalışılmıştır.

CEZALAR

1. Genel olarak
Kanun, 2. maddesi hükmünün gereği olarak, “ Yaptırımlar “ başlığını taşıyan Üçüncü Kısmında, 765 s. Kanunun müeyyide sisteminden tamamen farklı bir müeyyide sistemi getirmiştir. Kanun, suçların cürüm ve kabahat olarak ayrılmasını kaldırdığından, zorunlu olarak tek bir ceza sistemine yer vermiştir.
Kanunun ifadesine bakıldığında, “suçun karşılığında uygulanan yaptırım olarak “, yani ihlale tepki olarak cezalar, kişiyi hürriyetinden yoksun kılan ve mal varlığında nakdî eksilme meydana getiren yoksunluklardır. Gerçekten, Kanun, “ Cezalar “ başlığını taşıyan 45. maddede, söz konusu bu yoksunlukları “ hapis” ve “ adlî para cezası” ismi ile ifade etmiştir. Öyleyse, ceza hukuku düzeninde, cezalar, hapis cezası ve adlî para cezasıdır.
765 s. Kanunundan farklı olarak, Kanun, cezalar arasında, ayrıca, kiminin ferî ceza dediği, ceza mahkumiyetinin sonucu olarak hukuku bağlayıcı cezalara ceza olarak yer vermemiştir. Her ne hikmetse, Kanun koyucu, gerekçede " aslî ceza ve ferî ceza ayırımını" kaldırdığını ifade etmiş, hukuku bağlayıcı cezaları, ceza saymayıp, ben yaptım oldu diyerek, güvenlik tedbiri saymış ve tedbir kalıbında düzenlemeye çalışmıştır. Zaten kendi içinde çelişkili olan düzenlemenin, maalesef, isabetli olduğunu söyleyemiyoruz. Tarihî kanun koyucu, kendince aralarında bir nitelik farkı görmesine rağmen, doktrinde tartışılan kuramsal esaslarını anlamamış, ceza ve güvenlik tedbirini birbirine karıştırmış; ceza mahkumiyetinin sonucu olması gereken yoksunlukları, geçerli bir nedene bağlı olmaksızın, keyfi olarak, esasen ceza mahkumiyetinin sonucu olarak görülmesi mümkün olmayan güvenlik tedbiri kalıbı içine sokmuştur. İleride yeri geldiğinde bu konuya tekrar dönülecektir.
Kanun, “ kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar “ adı altında, ihlale tepki olarak, adlî para cezası yanında, kişide yoksunluk yaratan birçok başka cezaya yer vermiş bulunmaktadır. Düzenleme; yeni bir şey getirmemiş, zaten niteliği tartışmalı olan mülga 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun4. maddesi hükmünü kısmen değiştirerek buraya aktarmıştır. Kanunun, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar dediği kişi hürriyetini kayıtlayan tedbirler, tıpkı hapis cezası, adlî para cezası gibi, ihlale tepki olduklarından, ismine ister ceza densin ister denmesin, ceza müeyyidesidirler.
Öte yandan, Kanun; suç karşılığında, sadece hürriyeti bağlayıcı ceza öngördüğü gibi, bu ceza yanında, seçenekli olarak, para cezasına da öngörmüş bulunmaktadır. Hatta, Kanun, özellikle kazanç elde etmek amacı ile işlenen suçlarda ( reati di lucro ), hürriyeti bağlayıcı ceza ile birlikte para cezası verilmesini mümkün kılmıştır.

2. Hapis cezaları
Hapis cezaları, Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Müebbet hapis cezası, Süreli hapis cezasıdır. Anayasanın 19. maddesi anlamında kişi hürriyetini kayıtlayıcı nitelikte olan Cezaların ortak özelliği, Anayasanın 17., 38. maddeleri anlamında, insanî, şahsî, bölünebilir olmalarıdır.
İnfazın kanuniliği ilkesi gereğince, hapis cezalarının yerine getirilmeleri usul ve esasları, infazla güdülen amaç, 5275 s. Kanunun 3, 6 ve 7. maddelerinde gösterilmiştir. Eğer ceza ve güvenlik tedbirinin infazı idari değil kazaî bir faaliyetse ve faaliyet Cumhuriyet savcısı ve hakim eliyle yürütülüyorsa, bu faaliyet ancak kanun ile düzenlenir. Kanuna dayalı olarak çıkarılsa bile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazının tüzük ve yönetmelikle ve genelgelerle düzenlenemeyeceği kanaatindeyiz. Bu ve benzeri düzenlemelerin Anayasanın 2, 6, 9, 17, 38, 115, 124, 138, 139, 140. maddeleri hükümlerine aykırılık oluşturduğunu düşünüyoruz.
Süreli hapis cezası, süreli ve kısa süreli hapis cezası olarak ayrılmaktadır.
Kısa süreli hapis cezasının özelliği, yerine geçen başka bir müeyyide tedbirine çevrilebilir olmasıdır.

2.1. Ağırlatılmış müebbet hapis cezası
Kanun, ağırlatılmış müebbet hapis cezasını, 47. maddede düzenlemiştir. Ağırlatılmış müebbet hapis cezası, hükümlünün hayatı boyunca devam eder.
Ancak, hükümlü, 5275 s. Kanunun 107. maddesi hükmü gereğince, iyi hal göstermesi kaydıyla, otuz yıl, birden çok cezanın bulunması halinde otuz altı yıl sonunda koşullu salıverilebilir. Tabii, koşullu salıverilme, hükümlülük halini ortadan kaldırmaz.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının uygulanması esas ve usulleri 5275 s. Kanun, 25. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

2.2. Müebbet hapis cezası
Kanun, müebbet hapis cezasını 48. maddede düzenlemiştir. Bu ceza hükümlünün hayatı boyunca devam eder.
5275 s. Kanun, hapis cezalarının infazı bağlamında olmak üzere, müebbet hapis cezasının uygulanması usul ve esaslarını belirlemiştir. 5275 s. Kanuna göre ( m. 107/ 1, 2, 3/b ), hükümlünün, iyi hal göstermesi halinde, koşullu salıverilmesi mümkündür. Bu süre, hükümlünün bir tek mahkumiyetinin bulunması halinde 24 yıl, birden çok mahkumiyetinin bulunması halinde otuz yıldır.

2.3. Süreli hapis cezası
Süreli hapis cezası, süreli ve kısa süreli olmak üzere, kanunda, 49. maddede, iki fıkra halinde düzenlenmiştir.
2.3.1. Süreli hapis cezası, kanunda belirtilmeyen hallerde, bir yıldan az yirmi yıldan fazla olamaz. Kanunda belirtilen hallerde, cezanın süresi, belirtildiği kadardır.
Cezasının yerine getirilmesinin usul ve esasları 5275 s. Kanunda düzenlenmiştir.
Hükümlü, hükümlü, hükmedilen cezanın üçte ikisini iyi halle geçirdiğinde, koşullu salıverilmeden yararlandırılabilir ( 5275 s. Kanun, m. 107/1, 2 ). Kuşkusuz, hükümlünün hükümlülük durumu, salıverme ile ortadan kalkmaz; kasten işlenmiş olan suçlarda, mahkumiyetin kanuni sonuçları (m. 53 ) verilen ceza süresince devam eder.

2.3.2. Kısa süreli hapis cezası
Kısa süreli hapis cezasını hükmedilen ceza belirlemektedir. Hükmedilen ceza bir yıl ve daha az süreli hapis cezası ise, bu, hürriyeti bağlayıcı ceza kısa süreli hapis cezasıdır ( m. 49/ 2 ).
Kısa süreli hapis cezasının özelliği, kanunun 50. maddesinde öngörülen müeyyide tedbirlerine çevrilebilmesidir. Öte yandan, kısa süreli hapis cezalarında, Kanunun 53/1. maddesi hükmü uygulanmaz.
Cezanın çektirilmesi usul ve esasları, 5275 s. Kanunla düzenlenmiştir ( m. 3, 6 ). Hükümlü, iyi hal gösterdiğinde, koşullu salıverilmeden yararlanabilir ( m. 107/2 ). Ayrıca, Kanun, 110. maddesinde, kısa süreli hapis cezası hakkında uygulanabilecek özel infaz şekillerini düzenlemiştir.

2.3.1. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar
ve Taksirli suçlarda hapis cezasının adlî para cezasına çevrilmesi
Anayasanın 38. maddesi, Kanunun 2. ve 45. maddeleri karşısında, 50. maddesinde hürriyeti bağlayıcı cezalara seçenek olarak getirilen yoksunlukların niteliği, türleri, hükmedilmesi usul ve esaslarının tartışılmasını zorunlu kılmaktadır.
Öte yandan, Kanun, taksirli suçların, uzun süreli de, adlî para cezasına çevrilebileceğini öngörmüştür. Böylece, Kanun koyucu, taksirli suçlarda, süresine bakılmaksızın para cezasına çevrilebildiğinden, kendi koyduğu kurala bir istisna getirmiş olmaktadır ( 50/4 ).

2. 3.2. Seçenekli yaptırımların hukuki niteliği
Anayasanın 38., Kanunun 2. maddesi hükmü normun muhatabı herkes için mutlak emirdir. Bu emir, cezanın kanunla konulmasıdır. Ceza Kanunu, ihlale tepki olarak ihlalin muhatabına bir yoksunluk yüklüyorsa, tarihi kanun koyucu, kendisi ile çelişerek, ceza ismini vermese bile, bu yoksunluk cezadır.
Bu açıdan baktığımızda, Ceza Kanunu, "Yaptırımlar" başlığını taşıyan Üçüncü Kısım "Cezalar" başlığını taşıyan Birinci Bölüm 50. maddede hürriyeti bağlayıcı ceza yerine geçen kişinin hakkını kısıtlayan yoksunluklara yer vermiştir. Kanunun 45. maddesin hükmünün "lafzına" veya "sözüne" rağmen, sistematik bir çelişki yaratmak istemiyorsak, 50. maddede sayılan yoksunlukları, hürriyeti bağlayıcı ceza değil, ama kişinin hakkını kayıtladığından ceza müeyyidesi saymak zorundayız. Kanun, 45. maddede, hürriyeti bağlayıcı cezaya ve nakdî cezaya yer vermiştir. Kanun 50. maddede ayrıca nakdî cezaya yer vermekle, hukuk düzenimizde hürriyeti bağlayıcı cezalar yanında, nakdî cezaların ve kişinin hakkını kayıtlayan kanunla muayyen başka tür cezaların da olduğunu kabul etmiş olmaktadır.
Kanunun 50. maddesinde ihlale seçenekli tepki olarak yer alan yoksunluklar, yürürlükten kalkmış bulunan 647 s. Cezaların İnfazı Hakkında Kanundan alınırken, tarihi kanun koyucu, Cezanın kanuniliği ilkesi ile, infazın kanuniliği ilkelerinin farklı olduklarının farkında olmamış, yürürlükten kaldırılan kanunda ceza hukukunda ceza sisteminin uru olan bir hüküm, hiç düşünülmeden, 5271 s. Kanuna monte edilmiştir.
Kanunun, 2. maddesi ve Anayasanın 38. maddesi karşısında, " Yaptırımlar" ile sadece ceza müeyyidesini ifade ediyorsa, 50. maddede hürriyeti bağlayıcı ceza yerine öngörülen yoksunluklar cezadır. Eğer, bu terim ile hem cezalar, hem de güvenlik tedbirleri kastediliyorsa, 50. maddede yer alan yoksunluklar, güvenlik tedbiri değildirler, katıksız cezadırlar, çünkü cezalar arasında yer almaktadırlar.
Bu durumda, Ceza Hukukunda, ceza sistemini kendi içinde tutarlı ve anlaşılır bir hale getirmenin tek yolu, 45. maddede suç karşılığında uygulanan hürriyeti bağlayıcı cezalar ve nakdî cezalar arasına, 50. maddede öngörülen ve Anayasanın ifadesi ile "kişinin haklarını" kayıtlayan yoksunlukları da ceza müeyyidesi saymaktır. Burada, aksini düşünmek, Hamurabi Kanunlarının bile bir sisteminin olduğunun düşünülmesi karşısında, ceza hukuku düzeninin, ve ona ismini veren bir himaye cihazı olarak, bir ceza müeyyidesi sisteminin olmadığını iddiaya kalkışmak olur ki, herhalde, bu, bağışlanmaz bir hata olur.
50. maddede, hürriyeti bağlayıcı ceza yerine geçen cezalar, kanunla konulmuşlardır. Bunlar, ihlalde bulunan muhatabına, Devletin mahsus organları eliyle ve zorla uygulanmaktadırlar. Kanunun 50/1, f maddesi hükmünde öngörülen " gönüllü olmak koşuluyla " hükmü kuralın bir istisnası değildir, çünkü fail, bu madde hükmünde belirtilen yoksunluğa gönüllü katlanmak istemediğinde; hakkında, ihlalin karşılığı hürriyeti bağlayıcı ceza verilecek ve uygulanacaktır. Öyleyse, ortada, kısa süreli hapis cezasına seçenek olarak getirilen cezaların veya kanunun ifadesiyle yaptırımların cebriliğini gideren bir durum bulunmamaktadır.