Dînimizde, îmândan sonra en kıymetli ibâdet namazdır. Namaz dînin direğidir. Namaz ibâdetlerin en üstünüdür. İslâmın ikinci şartıdır. Arabîde namaza (Salât) denir. Salât, aslında düâ, rahmet ve istiğfar demektir. Namazda, bu üç ma'nânın hepsi bulunduğu için, salât denilmiştir.

Allahü teâlânın en çok beğendiği ve tekrar tekrar emrettiği şey, beş vakit namazdır. Allahü teâlânın, müslümânlara îmân ettikten sonra en önemli emri, namaz kılmaktır. Dînimizde ilk emredilen farz da namazdır. Kıyâmette de, îmândan sonra ilk soru namazdan olacaktır. Beş vakit namazın hesâbını veren, bütün sıkıntı ve imtihanlardan kurtulup, sonsuz kurtuluşa kavuşur. Cehennem ateşinden kurtulmak ve Cennete kavuşmak, namazı doğru kılmaya bağlıdır. Doğru namaz için önce kusursuz bir abdest almalı, gevşeklik göstermeden namaza başlamalıdır. Namazdaki her hareketi en iyi şekilde yapmaya uğraşmalıdır.

İbâdetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran hayırlı amel, namazdır. Sevgili Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Namaz dînin direğidir. Namaz kılan kimse, dînini kuvvetlendirir. Namaz kılmayan , elbette dînini yıkar). Namazı doğru kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin, kötü şeyler yapmaktan korunmuş olur. Ankebût sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Doğru kılınan namaz, insanı pis, çirkin ve yasak işleri işlemekten korur) buyuruldu. İnsanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namaz, doğru namaz değildir. Görünüşte namazdır. Bununla beraber, doğrusunu yapıncaya kadar, görünüşü yapmayı elden bırakmamalıdır. İslâm âlimleri, (Bir şeyin hepsi yapılamazsa, hepsini de elden kaçırmamalıdır) buyurdu. Sonsuz ihsân sâhibi olan Rabbimiz, görünüşü hakîkat olarak kabûl edebilir. Böyle bozuk namaz kılacağına, hiç kılma dememelidir. Böyle bozuk kılacağına doğru kıl demeli, bozuk olanları düzeltmelidir. Bu inceliği iyi anlamalıdır.

Namazları cemâat ile kılmalıdır. Cemâat ile kılmak, yalnız kılmaktan daha çok sevâbtır. Namazda her uzvun tevâzu göstermesi ve kalbin de, Allahü teâlâdan korku üzere olması lâzımdır. İnsanı dünyâda ve âhırette felâketlerden, sıkıntılardan kurtaracak ancak namazdır.

Allahü teâlâ, Mü'minûn sûresinin başında meâlen, (Mü'minler herhalde kurtulacaktır. Onlar, namazlarını huşû' ile kılandır) buyurdu.

Tehlike, korku bulunan yerde yapılan ibâdetin kıymeti kat kat daha çok olur. Düşman saldırdığı zaman, askerin ufak bir iş görmesi, pek çok kıymetli olur. Gençlerin ibâdet etmeleri de, bunun için daha kıymetlidir. Çünkü, nefislerinin kötü isteklerini kırmakta ve ibâdet yapmama isteğine karşı gelmektedirler.

Gençlik çağında, insana musallat olan üç düşman, ona ibâdet yaptırmak istemez. Bunlar, şeytan, nefis ve kötü arkadaştır. Genç olan kimse, bunlardan gelen kötü isteklere uymayıp, namazını kılarsa, ibâdetlerini terk etmezse çok kıymetli olur. Yaşlı kimsenin yaptığı ibâdetten kat kat fazla sevâb kazanır. Az ibâdetine çok mükâfat verilir.

Namaz Kimlere Farzdır?

Namaz kılmak, akıllı olan ve bülûğ çağına giren her erkek ve kadın müslümâna farzdır.

Namazın farz olması için üç şart vardır:

1- Müslümân olmak. 2- Akıllı olmak. 3- Bülûğ çağına girmek.

Dînimizde, akıllı olmayan ve erginlik çağına girmemiş olan küçük çocuklar, namaz kılmaktan sorumlu değillerdir. Fakat, anne ve babalar, çocuklarına din bilgilerini öğretmeli ve ibâdet yapmağa alıştırmalıdırlar. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz! Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara müslümânlığı öğretmelisiniz. Öğretmez iseniz mes'ûl olacaksınız.) Başka bir hadîs-i şerîfte de, (Bütün çocuklar müslümânlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları babaları, hıristiyan, yahudi ve dinsiz yapar) buyurdu.

O halde, her müslümânın birinci vazifesi, çocuklarına İslâmiyeti ve Kur'ân-ı kerîm okumasını, namâz kılmasını, îmânın ve islâmın şartlarını öğretmekdir. Çocuğunun müslümân olmasını isteyen, dünyâda ve âhırette rahata, huzura kavuşmasını dileyen anne ve babalar, önce bu vazifesini yerine getirmelidir. Çünkü atalarımız, "Ağaç yaş iken eğilir" demişlerdir. Yaşlanınca eğmeye, bükmeye çalışılırsa, kırılır, zararlı olur.

İslâm bilgileri ve güzel ahlâk verilmeyen çocuk, kötü yoldaki kimselere çabuk aldanır. Anne ve babasına, devletine ve milletine zararlı olur.