Kitabın Konusu

Türklerin Anadoluya gelişlerinden itibaren Hristiyan Dünyasının tepkileri; Haçlı Seferleri, Arap ve Yunanlıların tutumları; balkanlardakigelişmeler, Anadolunun direnişi;Kapıkulularının yarattığı dengeler; İmparatorluğun önce doğu ile batı ( Akdeniz Dunyası Ve İran), sonrada Ortadoğu;Kradaeniz ve Hint Okyanusundan gelen dalgalar rasında yaşadığı gerilimler ve nihayet çöküşün öyküsü anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti

Osmanlı kültüründeki medrese unsuru İslamın skolastik yorumu olan Gazali felsefesini benimseyerek yaratıcı düşünceyi yok ediyordu. Yerleşik Osmanlılar göçebe Türklerden açıkça nefret etmişlerdi. Okumuşların da yabancılaşması ne kadar gerçekse geniş kesimlerin tutucu eğilimleri ve genel ataletleri de o kadar gerçektir.

Yahudiler II.Bayezit zamanında kıtap basma izni aldılar ama Türkçe; Arapça kıtap çıkarmaları yasaktı. Yayın hakkıermenilere 1567, Rumlara 1627, Türklere ise 1727 de verildiki en büyük kısıltmalar Türkler üzerindeydi. İbrahim Mütefferika sadece 17 kitap bastıktan sonra matbaası kapatıldı ve 42 yıl kapalı kaldı.Ilk Rum gazetesi 1790, Sırp gazetesi 1791 de yayınlandı.

Osmanlılar 14. Ve 15. Yy.da Timur hariç bütün hasımlarıyla kolayca başa çıkabilmişlerdir. Bizansın güç kaynakları kurumuş. Balkan Fdeodalleri zayıf kalmış,orta Avrupa devletleri ise yeterlibir güçoluşturamamışlardır. Haçlı ittifaklarının sevk ettikleriordulsr ise Niğbolu ve Barna da olduğu gibi perişan rdilmişlerdi. Rusya ise henüz bir güç olarak gözükmemişlersdi. Osmanlılar II. Padişah Orhan donemınde Rumeli Ye geçmişler III. Pdişah Murat donemınde ise merkezi kurumları pekiştirmeye yönelmişlerse merkezleşme ve boğazlar sorununu gerçek anlamıyla çözen Fatih Sultan Mehmet’di. Bütün bu gelişmeler içerisindeciddi stratejik tercihlerle karşı karşıya kalan ilk padişah Yıldırım Bayezit idi. Bayezit’in istihbaratı o kadar zayıftı ki sözde kendi egemenliği altındakı topraklarda Timur’un nerede oplduğu hakkında en ufak birfikriolmadan dönüp durmuş. Ordusunu yolda perişan etmiştir. Timur Bayezitin Türk halkının kimliğini neredeyse Rum kimliğine büründürdüğü için kınamıştı. Bayezit gerçekten giderek daha heterojen hale gelen birdevletin başında, giderek Sırp karısının ve Hristiyan danışmanların etkisine girmekteydi. Ankara savaşını izleyen fetret devrinde ilerde yaşanacak anarşinin ip uçları bulunabilir.

Fatih iyibireğitim almış, Yunan ve Latin klasiklerinin hiç değilse bazılarına aşina olmuş tek sultandır. İstanbulun fethinden sonraki durum bir çok bakımdan Doğu İmparatorlunu n yeniden kuruluyşunu ve kurucusu büyük Justinyanus devrini hatırlatıyordu. Ortadoks Hristiyanlığın Batı Roma üzerindek,I nüfüzü, hakları ve iddiası tekrar doğmuş, ortadoksların katolik hristiyanlığına karşı müdafaa müslümanların sorumluluğuna geçmişti. Fatih gibi bir şahsiyet devletin idariyapısını asğlamlaştırmak vedaha istikrarlı bir toplumun temellerini atmaya çalıştı. Fatih kardeş katliamı fermanını yayımladı. Böylece tahta çıkazak olan sultan yıllar surecek olan that kavgalarından kurtuluyor ama tahtında köleleri ve kapıkulları ilebaşbaşa kalıyor. Onların oyuncagı olmaktan kurtulamıyordu. Bursa ve İstanbul kardeşlerin ve kardeş çocuklarının mezarları iledolarken Sultanlr kendilerini destekleyecek bir zadegan sınıfına mahrum kalıyorlardı. Fatıh aileyi tasviye ederek bu gelenekler de bağını koparıyor ve mutlakiyetçiliği güçlendiriuordu. Uzun dönemde vahim sonuçlar uyandıracak ikinciuygulaması ise hristiyanların konumunu ayrı kiliseleredayanarak “millet” sistemiiçerisinde kurumsallaştırılmasıydı.

Çok uluslu bir imparatorluğun tüm dinleri hoşgörüile karşılamasıyla hristiyan nufusunun enerjisiniimparatorluk için kullanabilecekti. Fakat kiliseler zaman içerisinde Rusya başta olmak üzere imoaratorluğun düşmanları ile birleşti. Merkezleşma için yeni gelenekler yaratmaya mecburdu vebunu sözkonusu şekilde yaptı. Machiaveli ”savaş sanatı” isimlieserinde; “birdevletin varlığı ordusunun mükemmelliğe dayanıyorsa politik durumlar askeriörgütün en iyişekilde organizeedilmelidir”.

Ülke cephe örgütü tarafından yöneltiliyor.merkezde ikinci derecede bir vekiller heyetikslıyordu.hiç bir büyük yerleşi,k toplumds savaş örgütü bu dercede hakim bir toplumdsal konuma sahip olmamıştır. 1596da Osmanlılar Haçovada batılılarakarşı son büyük meydan muharebesinikazandılar. 1759 dan sonra (müttefiklersayesinde yürütüle Kırım savaşı sayılmazsa) 1897 Yunan harbine kadar hiçbir savaşı kazanamadılar.

Yeniçerilerdevlet içindedevlet olunbcaeğitimve disiplinin ön şartı olan askeriitiat düzeni ortadan kalktı.tımarlar veeyalet askerleriise daimi profesyonel birliklerin yerinitutamadı.yavuz ve Kanuni güçbela yeniçerilerle başa çıktılar amabir çoködün vererekonların ahlak yapısını büsbütünbozdular(fatih’in de yeniçerilerin kendisini tanımaları için rüşvet verdiğibiliniyor). Yavuz döneminde Suriye Osmanlı idari sistemine alınmış fakat Mısır her zaman belli bir özerkliğesahip olmuştur. Askerlik tarihibilgisiosmanlılarda hiçbir zaman sistemleşmezken Avrupalılar 16.yy a Büyük Roma komutanlarının seferlerini ezbere biliyorlar ve analiz ediyorlardı.

Osmanlılar Türk terimini kaba ve cahil bir insan içinkullanırlardı.onlara göre Türkkelimesi sadece Türkistan halkına ve Horasan çollerinde durgun bir hayat ytaşayan başı boş sürülere yöneliktir. İmparatorluğn bütün halkı Osmanlı İsmiile çağrılır ve Avrupalıların kendilerine neden Türk dediğini anlayamazlardı. Bu kelimeyi en ağır bir hakaret saydıkları için imparatorluktaki yabancilar kimseye Türl diye hitab etmezleerdi. Ş.mardin’ e göre; Türk sözü aşiretten olmak anlamına geldiğiiçin kötüleyicibir anlam taşıyordu.

Büyün büyükdevletler denizciliği ekonomik vestratejik öneminden dolayı desteklerken Osmanlı devletinin bunu yapmamasının iki temel nedeni vardır. Ekonomik olaylara salt mali açıdan bakmak; askeriaçıdan da donanmayı kara ordusunun yakın sulardaki uzantısı olarak gormek. Kadırgalardan daha suratli olan kalyonlar hasımlarını açık denizlerdeaffetmiyorlardı.okyanus dalgalarına dayanıklı olmayan bu gemileri top ateşleriile perişan ediyorlardı. Osmanlının büyük ve agır top merakı da açık ve dalgalı denizlerde avataj sağlamıyordu.

Alıntı