Mavi Tilki Kitap Özeti Sijon

Sijon Mavi Tilki Romanının Özeti

Mavi Tilki Kitabının Geniş Özeti

Mavi Tilki (Sijon) Kitabının Konusu

Mavi Tilki Kitabının İçeriği Sijon



Bir tilki avıyla başlayan kitabın birkaç satırdan oluşan uzun sayfaları boyunca, kâh av peşinde avcı kâh avın kendisi oluyorsunuz: Mavinin en alacalı rengine sahip dişi bir tilki ya da tilkiyi arayan avcı.

Bitirdikten sonra geriye hikâye yerine belirgin olmayan hisler bırakan roman, okuyucunun aklına uykusuz bir rüya gibi kazınıyor.

Kitabı okurken, karla kaplı dümdüz patikada, “av” merasimini izlemeye başlayan bir mutekit oluyorsunuz önce; sonra bir kelime çıkıyor karşınıza, nihayet avın ta kendisi olup kendi kutsal töreninize başlıyorsunuz.

Bugüne kadar av mı avcı mı olduğunuzu sorgulamaya sebebiyet veren bir iç hesaplaşma başlıyor tam o sırada.

Bilmece ve yapboz

İzlanda edebiyatının önde gelen isimlerinden olmasının yanı sıra Björk’ün söz yazarı olarak bilinen yazarın, herkesin av ve avcı olduğu; teslim olmak ve kaçmak arasında yaşanan kargaşadan ibaret olan ilk kitabı bir hayli kalabalık aslında.

Hem bir anının içine dalmışcasına seyrettiğiniz; hem de kendi ruhani merasiminizde av mı yoksa avcı mı olduğunuzu sorgulatan ilk sayfalardan sonra, karşınıza esas hikâye olarak çıkacak bir ölüm duruyor sayfaların arasında.

Romanın devam eden sayfalarında karşınıza önce saçmalayan bir adam çıkacak ardından kıyıya gemi enkazı içinden çıkan balık yağı fıçıları taşıyacaksınız. Sözkonusu olan temsili avdan aslında hiç uzaklaşmamış olan öykü, kimi için çekici olsa da benim için ezici ve yorucuydu. Hikâyenin devamında ise enkazın birebir var olduğu kendi iç meselelerinize kulak asmayıp sizi aynı sorulara çağıran ve cevabı verilen bir bilmece ile yapılmış bir yapboz bekliyor olacak. Siz farkında olmadan bu cevaplara dalıp anlamlı bir öykü kurmaya çalışsanız da aklınız benim gibi tilki avında kalacak.

Kitabın başındaki av sahnesi ile beklentilerim hayli yükseldiğini ve adım adım canlanan öykünün daha nasıl başkalaşabileceğini hayal edemezken karşıma çıkan sıradan hikâyeyi kabul etmek zor oldu. Ara sıra tilkinin geri dönmesi ve hikâyenin yine o enfes başlangıca dönmesi biraz teselli verse bile yeterli olmadı.

Hikâye tilki avının araya girmesiyle adımlarınızı yavaşlatabilir ama kesmez. Hikâye, ara sıra av ile devam eder:

Fırtına yaklaşıyordur ve siz başınızı kaldırıp“üst üste yığılmış bulut kümelerine” baktığınız hâlde bunu umursamamışsınızdır.

Bir tabut, içinde cesedinden fazlası ve eksiğiyle, toprağın altına gömülmek üzere altı adamın sırtında bir yola koyulmuştur.

Bu sırada karla kaplı bembeyaz patikada yürüyen avcı, tetiği çeker. Dişi tilki, gökyüzünü bin parçaya bölen bir feryatla karların üzerine düşer.

Avcının çektiği tetiğin sesiyle yarılan gökyüzü, karların tepelerden düşmeye başlamasıyla yeryüzüne yapışır. Geriye salt ışık kalır.