Siyaseti sarsan olay | Rahmi Turan


9 Kasım'da önemli bir CHP'linin, Külliye'ye gidip AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüğünü yazmıştım. Tarih 20 Kasım idi.

Siyasi çevrelerde büyük gürültü koptuğu haberi bana geç ulaştı, çünkü tedavi nedeniyle bir süredir Londra'da bulunuyorum. İki gün telefonlara cevap verecek zamanım olmadı.

SÖZCÜ İnternet Sitesi'nin yöneticisi Mustafa Çetin bana cuma gecesi ulaştı ve Türkiye'deki havayı anlattı. O zaman saray ziyaretçisinin adını açıklamak şart oldu.

Mustafa Çetin'e, “Haber kaynağım bana o CHP'linin Muharrem İnce olduğunu bildirdi” dedim.

İstanbul ile Londra arasında 3 saat fark var. Mustafa Çetin'le gece geç vakit görüştüğüm için açıklamam gazetenin baskısına yetişmedi ve haber SÖZCÜ İnternet Sitesi'nde yayınlandı.

Olay çok büyütülüp, CHP'liler de dahil, her kesimden ağır eleştiriler gelince, adı geçen kişinin Muharrem İnce olduğu iddiasını açıklamak zorunda kaldım.


Saray'a daha önce de birçok siyasetçi gitmiştir. Bunların arasında CHP'li olanlar da vardır.

Erdoğan'ın hem parti başkanı, hem de Cumhurbaşkanı olarak her kesimden siyasetçi ile görüşmesinden daha doğal ne var?

Buna rağmen, Muharrem İnce'nin Külliye'yi ziyaret ettiği haberi Türkiye çapında bir olay haline getirildi.

★★★

Bir süredir tedavi amacıyla Londra'da bulunuyor, gazetedeki yazılarımı da aksatmamak için gayret sarf ediyorum.

Hastane, doktor, tedavi koşuşturmaları arasında, güvendiğim, inandığım ve kardeşim gibi bildiğim gazeteci arkadaşımdan, “Muharrem İnce'nin Saray'da Erdoğan'la görüştüğü” haberi gelince önce:

“Bu tür haberler hemen tekzip edilir, yalanlanır, sonra zor durumda kalırız” diyerek tereddüdümü belirttim. Haber kaynağım olan 20 yıllık arkadaşım:

“Yok ağabey; haber yüzde yüz, hatta yüzde bin doğru, tekzip edilmesi mümkün değil” diye güvence verince gazeteci heyecanım öne çıktı.

Tabii hata yaptım. Çünkü haberi destekleyen belge istemem gerekirdi.

Her haberde kanıt arardım ama bu defa bunu yapamadım. Doktor, hastane, tedavi girdabı arasında ve zaman darlığında haberin belgesini istemek aklıma gelmedi. Ayrıca, bunda haber kaynağıma güvenmemin de rolü büyük.

★★★

Haber dallanıp budaklandı. Televizyonlarda yaylım ateşine tutuldum!

Gelişen olaylar sonunda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan:

“İspat etsinler, ben Cumhurbaşkanlığı koltuğumu bırakırım!” diye çok kesin konuştu.

Muharrem İnce de “İddiaların benimle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Haberin CHP Genel Merkezi'ndeki bazı kişilerden kaynaklandığını biliyorum” diye net konuşunca olayın seyri değişti.

Bu açıklama yazısını yazmak benim için görev oldu.

Haber kaynağım!
Büyük baskılara rağmen, meslek anlayışım gereği, haber kaynağımı açıklamıyordum… Fakat o arkadaş Odatv'ye:

“Haber kaynağı ben değilim. Bunu söyleyenleri mahkemeye vereceğim” diye demeç verince gerçeğin açıklanması gerekti.

Sevgili Talat Atilla… Ne vardı durup dururken “Haber kaynağı ben değilim” diye açıklama yapmak?

Bunu çok garip buldum ve içtenlikle söylüyorum, ayıpladım!

Ne yazık ki, kuralı Talat Atilla kardeşim bozdu, ben de üzülerek gerçeği açıklamak zorunda kaldım:

Evet, “Muharrem İnce, Saray'da Erdoğan'la görüştü” şeklindeki haberimin kaynağı Talat Atilla'dır.

Güvendiğim bir arkadaşım, kardeşim ve başarılı bir meslektaşım olduğu için ona inandım.

Burada bir gerçeğin de altını çizmek gerekir. Talat Atilla'ya da haberin başka bir kaynaktan geldiği kesin. Açıklar mı, bilemiyorum. Bu onun vereceği karara bağlı…

Bana gelince, güvendiğim, inandığımdan, ondan belge istememek gibi bir hatada bulunduğum için kendimi affetmiyorum!

Ahmet Hakan efendiye…
Saray'a giden CHP'li haberi hakkında TV'lerde ağzı olan konuştu. Kendi düşük seciyelerini belli ettiler. Tümüne, kullandıkları ifadelerin hepsini misliyle iade ediyorum.

Bunların arasında Ahmet Hakan'ın ayrı bir yeri var. O değer verdiğim bir meslektaşımdı, meğerse değersizin biriymiş…

Ahmet Hakan beni eleştirebilir. Bu onun hakkıdır. Fakat iftira atmak, işkembeden sallamak hakkı değildir.

Ahmet Hakan yazısında benim yıllar önce TAN Gazetesi'nde “Sakallı bebek” diye palavra bir haber yaptığımı iddia etti. Kulaktan dolma, iftira niteliğinde bir söylentiye dayanarak yazı yazmak Ahmet Hakan gibi birine hiç yakışmadı!

Ona tavsiyem: Haberin çıktığı gazetenin künyesine baksın. Benim adım var mı, yok mu görsün ve utanması varsa utansın!

GÜNÜN SÖZÜ
Başkalarının her hatasını affet ama kendi hatanı affetme!