Oğuz GEREN

13 Şubat 2013, Çarşamba 01:52:25

TARİHİ ÜÇ KARAKTER, TARİH OLAN ÜÇ KARAKTER

Karakin Pastırmacıyan, Şerif Hüseyin ve Kral Faysal

KARAKİN PASTIRMACIYAN KİMDİR

Karakin Pastırmacıyan Efendi ya da Armen Garo (9 Şubat 1872 - 23 Mart 1923), Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnak) liderlerinden, 1896 Osmanlı Banaksı Baskını elebaşısı, 1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusan Erzurum üyesi, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti'nin ABD elçisiydi.

Karakin Pastırmacıyan Efendi 1872 yılında Erzurum'da doğdu. Babası Harutün Pastırmacıyan, dedesi ise Kaçatur Efendi'ydi. 1894 yılında Fransa'daki Nancy Üniversitesinde Ziraat mühendisliği bölümünde okudu. O sıra Ermeni Devrimci Federasyonu'na katıldı. 1895 yılında Zeytun Ermeni isyanlarına katılmak için Osmanlı Devleti'ne geri döndü. O dönemde kendine gerilla adı olarak Armen Garo adını aldı. 1896 yılında Hasyik Tirakyan'la birlikte Osmanlı Bankası Baskını'nı planladı. Baskın sırasında Papken Suni ölünce baskının liderliğini üstlendi. Rusya ve Fransa'nın arabuluculuğuyla baskın sona erdi ve yargılanmadan serbest bırakılarak eylemci arkadaşlarıyla birlikte Marsilya'ya getirildi. Fransa Hükûmeti bu kişilerin Fransa'da kalmalarına izin vermeyince İsviçre'ye gitti. 1900 yılında Cenevre Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı ve Tiflis'e gitti.

24 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet'in ilanı üzerine Erzurum'daki Taşnaklı Ermeniler Pastırmacıyan'a telgraf çekerek yeni kurulan 1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusanın'da Erzurum'u temsil etmesini istediler. 4 yıl İstanbul'da bu görevi yaptıktan sonra tekrar Doğu Anadolu Bölgesine geri döndü. 1914 yılının Ağustos ayında Erzurum'da toplanan Ermeni Kongresi'ne katıldı. 1. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine diğer Taşnaklı arkadaşlarıyla birlikte Rusya'nın yanında Osmanlı Devleti'ne karşı Ermeni Gönüllü Tugayları'nı örgütledi. 1915 yazında Van Ermeni İsyanı'na katıldı.

Karakin Pastırmacıyan 1918 yılında yeni kurulan Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti'nin ABD elçisi tayin edildi. 1923 yılında Cenevre'deyken kalp hastalığından öldü.

ŞERİF HÜSEYİN VE KRAL FAYSAL:

Filistin Bayrağı, ilk olarak Şerif Hüseyin tarafından 1916'daki Osmanlı Devleti'ne karşı yapılan Arap ayaklanmasının sembolü olarak tasarlanmıştır.
Osmanlı’nın 1914 yılında 1 Dünya savaşına girmesi ile birlikte kendi seçildiği toprakların geleceği için arayışlar içinde idi. Ama pek belirli etmiyordu tavrını. Osmanlı mebusu olarak 1916 yılı başlarında Şam’ı en son ziyaretinde bölgedeki Arap milliyetçileri ile görüşmüş ve “o anın beklenmesini” istemişti.
Hakkında bilgiler verdiğimiz kişi Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal 1916 yılı başlarında gerçekleyen gizli görüşmeler sonrasında Mısır’daki İngiltere Seferi kuvvetler kumandanlığının istekleri doğrultusunda hareket etmeyi, harcamaları için para ve silah almayı kabul etmişti .
Aynı yıl içinde İngilizlerin Cidde limanına denizden saldırılarına emrindeki Arap isyancılar ile destek vermişti ve arkasından başlayan Medine kuşatmasına katılmış, Hz Muhammed’i ve kenti savunan Fahreddin Paşa kumandasındaki Türk askerlerine kurşun ve bomba atılmasına yardımcı olmuştu.

Devamlı temas halinde bulunduğu kişi ise ünlü İngiliz Casus Lawrence idi. İngilizlerin Filistin ileri harekatına da tam destek verdi, İngiliz kumandan Allenbi’nin 11 Aralık 1917 tarihinde Kudüs’e girişini alkışlayanlar arasında idi. Lafın gelişi “kendisini Hz Peygamber soyundan gösteriyor” ve kendisinde hikmetler olduğu fikirlerini de yayıyordu.

Ekim 1918 başlarında İngiliz askerleri ve Emir Faysal’ın kumandasındaki Arap isyancılar Şam kentini muhasara ve ele geçirmişlerdi. Şam Hastanesinde aç ve ilaçsız ama yaralı çok güç şartlar altında bulunan Osmanlı Askerlerine eziyet ve işkencenin yapılması hatta tekmelenmesi dövülmesine bile karşı çıkmadığı gibi destekleyici olmuştu.

Aynı günlerde Şam’a gelen Lawrence elindeki fotoğraf makinası ile karşısında bulunan iki kişinin gülümsemesi ve omuz omuza vererek dostluk gösterisi yapmasının görüntüsünü fotoğraf karesine aldı. Hayalleri ve beklentileri arasında Osmanlı’nın terk ettiği topraklarda yani Suriye dahil daha aşağılarda Arabistan yarımadası ve Hint Okyanusuna kadar uzanan geniş alanda Büyük Arap Devleti’nin hükümdarı olmak istiyordu.

3 Ocak 1919 tarihinde Dünya Siyonist hareketinin lideri Haim Weizmann ile karşılıklı çıkarları ve işbirliği dostluğu esas alan anlaşmaya da imza atmıştı. Bu anlaşma ile Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerini ve milli vatan sahibi olmaları görüşlerini kabul etmişlerdi. Arkasında Büyük Britanya (İngiltere) Devleti’nin olduğuna inanıyordu. Osmanlı’nın terk ettiği Arabistan topraklarının yeni oluşumunun esaslarını belirleyen 1919 tarihli Paris Barış Konferansı’na katıldı Paris’te iken yine görüntüye yansıyan bir kare fotoğraf daha çektirdi.

Burada bir binanın giriş merdivenlerinde önde ve ayakta görülüyor. Hemen arkasında sağ tarafta Casus Lawrenceduruyor, yine Faysal’ın arkasında Fransız kumandan Pisani’nin kendine özgü başında şapkası var ve bu fotoğrafın verdiği mesaj ise her ne olursa olsun Faysal, arkasındaki büyük ülkeler olan Fransa ve İngiltere’nin istekleri ve destekleri doğrultusunda ayakta duruyor. Paris Konferansından çıkan en önemli sonuç ise Faysal’ın1917 tarihli Balfur Deklarasyonunu kabul etmesidir.

7 Mart 1920 tarihli Suriye Meclisi’nin toplantısında Faysal “Büyük Suriye Kralı” olarak seçildi. İşte bu aşamada baltayı taşa vurdu . Çünkü Suriye üzerinde Fransa’nın mandater hakları vardı. Fransız ordusu Faysal’ın isteklerini red etti.

Faysal’a destek veren Arap silahlı unsurlar 24 Temmuz 1920 tarihli Maysalum savaşıyla yenilgiye uğratıldı.Faysal Suriye’den kovuldu.

İşte bu aşamada Faysal, kendisini İngiltere’nin kucağına attı. İngiliz İstihbarat Servisinden Irak devletinin sınırlarını çizen Gertrude Bell’in verdiği fikirler doğrultusunda İngiltere Mandaterliğini (hakimiyetini ve çıkarlarını) kabul etmesi şartıyla Irak kralı olması kabul edildi.

Irak’ta göstermelik halk oylaması yapıldı. Faysal 5-96 oy çoğunluğu ile Irak Kralı seçildi. 1921 yılı içinde Faysal resmen Irak Kralı idi. Faysal Irak Kralı olarak tahta oturduğunda bir kare fotoğraf daha çektirdi. Orta yerde başında Arapların kendine özgü kenarları birbiri ile bağlantılı örtüsü ve onun altında askeri kıyafeti vardı. Koltuğa oturmuştu ama etrafta ona dikkatle bakınan İngiliz subayları vardı .Irak Devleti bu şartlar altında doğdu. Orta yerde ve tarih sahnesinde Faysal adında bir Irak Kralı vardı. Kendi halkının inançlarının kültürünün ve iradesinin sağladığı güç ile Kral olmamıştı. O sadece ve sadece efendilerinin emrinde göre yapan bir “kukla” idi Tahta bacakları ile yürüme zorluğu çeken bir insan.

Yukarıda verdiğim iki tarihi karakterin ortak yönü nedir?

Ne olduğu gün gibi ortada.. Kendi etnik kimlikleri üzerinden batılı emparyalistlerin maşası olup sözde bağımsız devlet kurma hayalinde olan ve bu uğurda oluk oluk Türk kanı dökmekten hiç çekinmeyen çetelerin liderleri olmasıdır.

Peki neden durup durup dururken bu iki şahsiyeti yıllar sonra yazdım dersiniz?

Nedeni yine gün gibi ortada... yine birileri yine birilerini sözde bağımsız devlet olma hülyası il coğrafyamızda son 30 yıldır Türk kanı akıtmaya başladı ve bu akan kanın miktarı artacak..

Umarım tez zamanda ulusumuz bu oyunun farkına varır.

Zira bu niyetler asla bitmeyecek.

Yeni nesil Pastırmacıyanlar, Şerif Hüseyinler, Kral Faysallar hatta Damat Ferit Paşalar türedi.

Aklımızı başımıza almaz isek, türemeye de devam edecek.