Sağlık Bakanlığı ‘1 Aralık Dünya AIDS Günü’ nedeniyle yazılı açıklama yaptı. İlk kez 1980’li yıllarda tanımlanan HIV enfeksiyonunun yayılmaya devam ettiği kaydedilen açıklamada, “Hastalık; korunmasız cinsel temas, ortak paylaşılan enjektörler, damar içi madde kullanımı, gebelik ve doğum sırasında anneden bebeğe ve kan transfüzyonu gibi nedenlerle bulaşabilmektedir. Bu geçiş yolları nedeni ile HIV enfeksiyonu, erişkinlerin yanı sıra, tüm yaş gruplarında görülebilmektedir. Hastalığın tam anlamıyla tedavisi bulunmamakla birlikte uygulanan ilaç tedavileri ile HIV/AIDS hastalığından ölüm azalmakta ve kişiler yaşantılarına devam edebilmektedir. Bununla birlikte uygulanan ilaç tedavisi ile bulaşıcılık azalmakta, gebelik sırasında uygulanan tedaviyle HIV virüsü taşıyan anneden bebeğe hastalık bulaşması engellenebilmektedir. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2014 yılı raporuna göre; dünyada 2014 yılı içinde yaklaşık 2 milyon kişinin HIV enfeksiyonuna yakalandığı, 36,9 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 1,2 milyon kişinin AIDS nedeni ile öldüğü belirtilmektedir. Ülkemizde, 1985 yılından günümüze kadar bildirimi yapılan HIV/AIDS vaka sayısı toplam 11.109’dur. Vakaların yüzde 75’i erkek, yüzde 25’i kadın olup yüzde 16,2’si yabancı uyruklu kişilerden oluşmaktadır. Vakaların en fazla görüldüğü yaş grubu 25-29 ve 30-34 yaş grubudur. Bulaşma yoluna göre dağılımına bakıldığında vakaların yüzde 52’si cinsel yolla bulaşmaktadır. Yüzde 1,9’u bulaşma yolu damar içi madde bağımlılığı olarak bildirilirken yüzde 44’ünün bulaşma yolu bilinmemektedir. 2015 yılı 30 Kasıma kadar bin 445 HIV, 80 AIDS vakası bildirilmiştir. Bu vakaların yüzde 14,7’si yabancı uyruklu olup, yüzde 83’3 erkektir. 2015 yılında bildirimi yapılan vakalarda; 25-29 ve 30-34 yaş grubunda olanlar diğer yaş gruplarına göre daha fazla sayıdadır” denildi.
HIV enfeksiyonunun önlenebilir bir hastalık olduğu ve korunma önlemlerinin tedaviden çok daha etkili ve ucuz olduğu belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi: “En sık görülen bulaşma yolunun cinsel temas ve bunların çoğunun da heteroseksüel ilişki olması nedeni ile korunma önem taşımaktadır. Tek eşliliğin yanı sıra, riskli cinsel temasta doğru kondom kullanımı, hastalığın cinsel yolla bulaşmasına karşı en güvenli ve basit korunma yollarıdır. Diğer bir bulaşma yolu olan kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunma amacı ile 1987 yılından beri ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması HIV geçiş riskini en aza indirmektedir. Ayrıca, dövme ve piercing gibi uygulamaların temiz ve steril koşullarda yaptırılması, vücuda takılan delici, kesici özellikli takıların ortak kullanılmaması, tek kullanımlık steril enjektör kullanılması HIV bulaşma riskini azaltmaktadır. Hastalık, virüsü taşıyan kişilerle birlikte oturmak, yemek yemek, aynı iş yerinde çalışmak, aynı okulda okumak, el sıkışmak, tokalaşmak, telefon, kitap, defter gibi araçları, ortak duş-banyo alanlarını ve tuvaletleri kullanmakla bulaşmaz. Ülkemizde; HIV/AIDS hastalığının yayılımının önlenmesi hedefiyle toplumda ve yüksek riskli davranışta bulunan gruplarda korunma ve önleme çalışmalarına öncelik verilmesi, HIV ile yaşayan kişilere yönelik ayrımcılık ve damgalanmanın önlenmesi, şüpheli teması olan kişilerin HIV/AIDS hastalığı, bulaşma, korunma yolları konusunda bilgilendirilmesi ve doğru yönlendirilmeleri, HIV ile yaşayan kişilerin tedaviye kolay ve kesintisiz biçimde ulaşmasının sağlanması, sosyal destek, bakım olanaklarının iyileştirilmesi ve yaşam kalitelerinin arttırılması için çalışma yürütülmektedir. Bakanlığımız, etik kurallar ve insan haklarını gözeten yaklaşım doğrultusunda ve DSÖ öneri ve uygulamaları takip edilerek, konunun tüm taraflarını kapsayacak bir bakış açısı ile çalışmalarını işbirliği ve dayanışma içinde sürdürmeye devam etmektedir. Virüsle savaşmanın en etkili yolu, ondan korunmaktır.”