Türk devrimlerinin en özlü ifadesini Atatürk'ün şu sözlerinde buluruz:

"Uçurumun kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş…. Ondan sonra içerde ve dışarda saygı ile tanılan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet… Ve bunları başarmak için arasız inkılaplar… İşte Türk inkılaplarının kısa bir deyimi…"

Atatürk'ün açıkladığı gibi, Türk milleti eriştiği devrim hareketinde yaptığı hamleler ve yenilikler sayesinde bütün gelenek ve görenekleriyle çürümüş bir toplum düzenini yıkmış, onun yerine kişiye gerçek değerini veren ve milleti refaha götüren ileri bir düşünüş ve modern müesseseler getirmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu teokratik bir devletti, İslam ideolojisine dayanıyordu. Bütün devlet müesseseleri bu ideolojiye göre düzenlenmişti. Halbuki İstiklâl Savaşından sonra millî sınırlara dayanan yeni Türk Devleti, gerek düşüncede, gerek müesseselerinde ve toplumda yenilik yapmak zorunluğunda idi. Bunun için de eski, fena, zararlı olan değerleri atıp yeni, faydalı ve iyi olan değerleri alması lâzımdı:

Bu yeniliklerin gerçekleşmesi dinin devletten ayrılmasiyle mümkün olabilirdi. Çünkü devlet laik olduğu takdirde, din Osmanlı İmparatorluğu devrinde olduğu gibi yapılan devrimlerin karşısına bir engel olarak çıkamayacaktı. Fakat kökü çok eski ve derin olan bu sistemi yıkmak kolay değildi. Bu nedenle Mustafa Kemal, ihtiyatlı hareket etmiş, sonunda yeni Türkiye Devletini laik bir devlet haline getirmiştir.

Alıntı