Şizofren Saatler
Sabahın kör saatlerinde güneşin yönünü şaşırdığı bir gündeyim..
Dünya tersine dönüyor sanki..
Gelişinle gidişin arasındaki matematiksel hesaplamaların sağlamasının bile doğru çıkmadığı o çok kısa zaman dilimine, nasıl uzun bir ömür sığdırabildiğimi düşünüyorum.
Seni evrendeki tüm canlı ve cansız şeylerden üstün tutan Tanrısal aşkımın nasıl bu kadar canımı acıtabilidiği gerçeğini yalanlarımın pembesel rengiyle karalıyorum !

Adını yazıyorum boş sayfalara,
Birde hayalini çiziyorum odamın duvarlarına..
Uykuların haramsallaştığı mevsimsel bir bunalım bu ! Ya da Aşk'sal.. Tanrı'sal belki..

İnançlarımı irdeliyor aklım..
Hiç olmayanla, hep var olanlara karşı bu sonsuz güveni nasıl kazandığımı kurcalıyorum..
Genetik olmalı !

Seni seviyorum.. Seni seviyorum..
Hep aynı cümle.. Yine aynı cümle..
Peki hep aynı mı boyutu sevginin ? Yerimde mi sayıyorum ?
Kaç kez seviyorum seni ? Bir insan kaç kez sevebilir aynı kişiyi ?
Kilosu varmıdır aşkın ya da ne bileyim kaç adettir sevmek ?
Kaç ihanet koymalı teraziye, aşk ağır bassın diye ?

Saat 05.05 batıl inançlar edinesim geliyor aniden "BENİ DÜŞÜNÜYORSUN"..
Bu saatte hemde, hiç uyumadın yahut işe geç kaldığını sanıyorsun şuan, beyaz gömleğinin düğmelerini yanlıs iliklerken aklına geliveriyorum işte..
Ne güzel şeymiş şu hayalperestlik !
Kulağım çınlıyor, kesin adımı anıp gülümsedin..
Yere düşüyorum elimdeki nimeti.. Bize geleceksin, karnın aç.

Yağmur yağmaya başlıyor, çok ayıp ediyor bulutlar !
Beni terk ederken takındığı tavrı takınıyor doğa,
Şiddetle karışık küfür ediyor.

Masanın üzerinde unuttuğum antidepresanlara takılıyor gözüm.
Önemli birşey değil sadece aşkımı yatıştırıyorlar biraz.
Uyuyorum ama rüyalarımda da seviyorum seni..
Doktorlar anlamıyor ki aşığın halinden.

Sanırım ölmeliyim, uyumalıyım yani..
Sana yazamadığım zamanlar ölü gibi hissediyorum sadece.
Toprak bile almaz zaten beni bu titrek ellerimle..

Hee birde, artık gelsen diyorum..

Kime sorsan tanır zaten seni.. Sakın adımı söyleme kimseye herkese sen diye tanıttım beni..

Nursen Yıldırım.