YARDIMCI DOĞAL GAZ [ SNG = Subtite natural gas ] Herhangi bir kaynaktan elde edilen doğal gazın özelliklerini taşıyan gaz.
YARILANMA MÜDDETİ [ Half-life ] Bir radyoaktif izotopun atomlarının yarısının parçalanması için gerekli olan süre; kirletici etki süresi açısından tarım ilaçları ve diğer kirleticiler için de bu terim uygulanır.
YAŞ YAPISI [ Age structure ] Nüfusun yaş gruplarına göre sınıflandırılması.
YAŞAM DÖNGÜSÜ [ Life cycle ] Bir canlının yumurta döllenmesinden ölüme kadar geçirdiği değişik aşamalar.
YAŞAM KUŞAKLARI [ Life zones ] Genellikle bir örnek iklim ve toprak özelliklerine sahip alanlar ve bunun bir sonucu olarak da tür bileşim ve çevreye uyum bakımından son derce bir örneklik gösteren biyota.
YAŞAM MEKANI [ Biotope ] Belirli bir bitki ve hayvan topluluğu için elverişli nitelikteki nispeten bir örnek çevre koşullarının oluşturduğu sınırlı bir bölge.
YAŞAM ORTAMI [ Habitat ] Bir organizmanın yada organizma grubunun yerleştiği fiziksel çevrenin görece bir örnekliliği ve ilgili bütün biyolojik türlerin sıkı etkileşimi ile belirlenen doğal çevre. Yaşama ortamı çöl tropik orman çayırlık alan kutup tundrası yada buz denizi olabilir.
YAŞAYABİLİR [ Viable ] Canlı üreyen sistemler.
YAYILIM ALANI [ Range ] Biyolojik biçimlerin coğrafi dağılımı.
YEDEK (ENERJİ) ÜRETİM KAPASİTESİ [ Reserve generating capacity ] Beklenmedik enerji taleplerini karşılamaya yönelik fazladan enerji üretme kapasitesi.
YENİDEN İŞLEME [ Recycling ]Özellikle kağıt cam ve plastik gibi yararlı ürünlerin üretilmesi için atık materyalin yeniden kullanılır hale getirilmesi işlemi.
YENİLENEBİLİR ( DOĞAL ) KAYNAK [ Renewable resource] Kendini doğal biçimde yenileyen yada insan müdahalesiyle yenilenebilen ağaç hava yada su gibi doğal kaynaklar.
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI [ Rnewable energy sources ] Güneş enerjisi rüzgar enerjisi jeotermal enerji su enerjisi biokitle enerjisi gelgit enerjisi ve üretici nükleer enerji reaktörleri gibi kendiliğinden yenilenebilir kullanmakla eksilmeyen enerji kaynakları.

YENİLENEMEZ KAYNAK [ Nonrenewable resource ] Sınırlı olarak bulunann mineral gibi doğal kural olarak cansız kaynak.
YERALTI SU DÜZEYİ [ Water table ] Taban yatağında biriken yer altı suyunun düzeyi.
YER ALTI SUYU [ Groundwater ] Yerüstü [yüzey] su kaynaklarından sızıntı yada yağmur yoluyla yenilenen yer yüzeyinin altında yutaklanan su oluşuları.
YER ALTI SUYU KİRLİLİĞİ [ Groundwater pollution ] Yer altı suyu kirliliğinin başlıca kaynakları lağım suyu tesisatı lağım çukurları vb. ile kıyı bölgelerinde tuzlu su sızıntılarıdır.
YER ALTI SUYU ZENGİNLEŞMESİ [ Groundwater recharge ] Yağış suyu veya yüzey sularının sızma yoluyla yer altı sularını çoğaltması.
YERÜSTÜ SUYU (YÜZEY SUYU) [ Surface water ] Okyanuslarda dahil yeryüzündeki bütün suları tanımlamakta kullanılan geniş kapsamlı terim. Dar anlamıyla ise akarsu yataklarında bulunan suyu ifade eder.
YERYÜZÜNÜN İZLENMESİ [ Earthwatch ] Önemli çevresel yönelimlerin saptanması insan faaliyetinin çevre üzerindeki etkilerinin incelenmesi çevreye yönelik potansiyel tehlikelerin erken uyarılarının belirlenmesi ve doğal kaynakların izlenmesi için geliştirilen geniş kapsamlı çevre değerlendirme programı.
YEŞİL [ Green ] Yeniden işlenip kullanılan kağıt ürünler ve biyolojik bozulmaya uğrayabilir plastik torbalar gibi " çevre dostu " ürünleri ifade eden sıfat ( sözcük ); çevre sorunlarına ilgi gösterilmesini savunan siyasal partiler için de kullanılır.
YEŞİL DEVRİM [ Green revolution ] Yoğun gübre ve geliştirilmiş sulama sistemi kullanımı ve özellikle buğday ve prinç gibi ürün tohumlarının yeni çeşitlerinin benimsenmesi yoluyla daha başarılı tarımsal verim elde edilmesini ifade eder.
YEŞİK KUŞAK [ Green belt ] Bir yerleşim alanı çevresinde yer alan yapılaşma olmayan toprak kuşağı.
YETERSİZ BESLENME [ Malnutrition ] Organizmanın varlığını sürdürmesi ve büyümesi için gerekli asli metabolizma öğelerinden birinde yada birkaçında genellikle beslenme eksikliğinden kaynaklanan yetersizlik durumu.
YIKAYARAK TASFİYE [ Ekutriation ] Yüzdürme (yıkama) işlemi sırasında değişik çökelme hızlarından yararlanarak ayırma işlemi.
YIKAYICI [ Scrubber ] Bir su püskürtücüsünden oluşan hava kirliliği aygıtı. Püskürtülen su arzu edilmeyen parçacıklarla çarpışır onları tutar ve emisyondan ayırır; emisyon daha sonra kirden arınmış olarak bacaya gider.
YIKAYICI [ Washer ] Toplama ortamı olarak sıvı ile işleyen gaz arıtıcısı damlacık ayırıcısı sulu toz toplayıcısı için kullanılan genel terim.
YIKINTI [ Debris ] Herhangi bir yapının tahribi sonucunda ortaya çıkan kayaların kerestenin molozun tuğlaların taşların vb. oluşturduğu birikinti.
YILLIK BOŞALTMA SINIRI [ ARL= Annual release limit ] Kirlilik kaynağından bir yılda salınabilecek maksimum atık miktarı.
YIRTICI [ Predator ] Avlanarak yaşayan yaratık ve organizma. " yırtıcı zinciri "nde birbirini izleyen her bir besin ilişkisi kademesinde yer alan tüketici tüketilenden genellikle daha büyük ve güçlüdür. Bu bağlamda nihai yırtıcı insan olmaktadır.
YİNELENEN DOZ ZEHİRLİLİĞİ [ Repeated dose toxicity ] Belli bir tahlikeye birkaç kez maruz kalmanın zehirli etkisi.
YOĞUNLUK [ Density ] Bir yerin nüfusunun yerleşim birimlerinin yada taban alanının toprak alanı birimiyle olan ve oran olarak ifade edilen ilişkisi.
YOĞUNLUĞA BAĞLI ETKEN [ Density-dependent factor ] Tam anlamıyla etkili olabilmesi nüfus yoğunluğuna bağlı çevre etkeni.
YOĞUNLUĞA BAĞLI OLMAYAN ETKEN [ Density-İndependent factor ] nüfus yoğunluğuna bağlı olmadan etkisini gösteren çevre etkeni.
YONTMA (ÇENTME) [ Spalling ] Yongalar yada parçalar haline getirme.
YOSUN ÖLDÜRÜCÜ [ Algicide ] Yosunlara etkili zehirli kimyasal bir madde.
YOSUN PATLAMASI [ Algal bloom ] Su kaynaklarının çeşitli atıklar ve akıntılar yoluyla besleyiciler özellikle nitratlar ve fosfatlar yönünden zenginleşmesi sonucu içlerindeki su yosunlarının hızla serpilip gelişmesi.
YOSUNLAR [ Algae ] Tamamen yada kısman su altında yaşayan veya nemli yüzeylerde büyüyen bazı kimyasal elemanların bulunduğu koşullarda hızla çoğalan klorofil ve diğer fotosentez pigmentleri içeren bitkiler.
YÜKSEK ENERJİLİ YIKAYICI [ High energy scrubber ] Kirli gazı atomize suyla temizleyen kollektör.
YÜZDÜRME [ Flotation ] Maddelerin sıvı atıklardan yüzdürülerek ayrılmasına yarayan fiziko kimyasal arıtma yöntemi.
YÜZER SETLER [ Floating booms ] Küçük bir alanda toplanmış yoğun bir kitleyle uğraşmak yayılmış bir kitleyle uğraşmaktan çok daha kolay olduğu için suya yayılmış petrolü belirli bir alanda tutmak amacıyla kullanılan çeşitli maddelerden üretilebilen yüzer engeller.
YÜZEY AKTİF MADDE [ Surfactant ] Deterjanlarda kullanılan ve atık sularda bulunduğunda alıcı ortam sularında köpürmeye yol açan yüzey aktif bir kimyasal madde. Etkin su kirliliği nedenlerinden biridir.
YÜZEYSEL AKIŞ [ Runoff ] Yeryüzünde akarak yada toprak yüzeyinden sızarak yüzeydeki su oluşumlarıyla yeniden birleşen su ve yağmur suyu.
YÜZEYSEL AKIŞ EROZYONU [ Runoff erosion ] Yüzeysel akışın yol açtığı erozyon; erozyona uğrayan toprakta bitki örtüsünün yerinden sökülmesiyle sonuçlanır.