
Ne mutlu Türk'üm diyene sözünü yıllarca duyduk, gördük, okuduk. Diğer sözlerin gibi, yaptıkların gibi bunu da ya hiç anlamadık ya da eksik veya yanlış anladık. Belli bir ırk için söylenmiş olduğunu zannederek kendi çapımızda böbürlenip durduk.
Meğer Türk kelimesi törük kelimesinden geliyormuş, meğer törük, törelerine yani ilkelerine bağlı olan demekmiş. İlkeden murat ilahi, diğer bir deyişle evrensel ilke imiş. İlahi ilkeler ise bir 'insanı' beşerden ayıran idealar, erdemlermiş. Yani insanın kendiliğini ve kainatı anlaması için, insanlığının farkına varabilmesi için, Yaradana vasıl olabilmesi için bağlanması, uyması zorunlu kurallarmış. İyilik, doğruluk, güzellik, ahlak, adalet, ilim, cömertlik, tevazu, edeb, azim, cesaret bunların bazılarıymış. Meğer tüm hayatın boyunca sözlerinle, fiilerinle bu dosdoğru yolda yürümüşsün ve insanlığın kemaline ulaşıp Hakk'a vasıl olmuşsun.
Meğer din, dil, ırk gözetmeden tüm insanları da buna davet etmekteymişsin. Meğer insan olabilmenin ve huzura kavuşabilmenin yolu bu ilkelere bağlı olmaktan geçiyormuş. Kudretini asliyetinden alarak naçiz vücudunda gizli olan hazineyi bilip ilahi ve ebedi nura garkolmuş âli insan, Hakk'a giden yolumuzda bizi aydınlatan ışığın gözümüzde, iliklerimizde hissetiğimiz sıcaklığın özümüzde, dost muhabbetin sözümüzde.
Her an ve ilelebet...