Hazret-i Tâvûs bin Keysân hac seyahatlerinden birini şöyle anlatır: Hacca gitmiştim. Yanımda bir de çocuk vardı. Binecek bir hayvanı ve yiyecek bir şeyi yoktu. “Ey çocuk, senin yiyeceğin var mı?” dedim. Çocuk; “En iyi yiyecek takvâdır. Kerîmlerin evine giderken yiyecek götürmek uygun değildir” dedi. İhram kuşandığımızda hepimiz “Lebbeyk” dediğimiz halde, çocuk söylemiyordu. “Niçin söylemiyorsun” dedim. “Red cevâbını duymamak için” dedi. Bu söz üzerine çok ağladım ve dedim ki: “Bu çocuk red olunmaktan korkarsa, biz red olunur, kabûl edilmezsek hâlimiz nice olur.” Mina’ya kurban kesmek için geldik. Kurbanlarımızı kestik, fakat çocuk kesmedi. O; “Ey benim Allah'ım! Herkes kurban kesiyor. Benim kurban kesecek hiçbir malım yok. Ancak, bu küçük vücûdumu senin rızân için kurban etmek istiyorum, kabûl buyur Allah'ım?” diyerek ağlıyordu. Çocuk, Kelime-i şehâdet getirerek canını, cânâna teslim etti. Annesi hâdiseyi öğrenince, çok üzülüp ağladı. Bir ses duydu: “Ey hâtun! Senin çocuğun, benim rızâma kavuşmak için canını fedâ etmek istedi. Kabûl ettim. Eğer istersen seninkini de kabûl ederim.” diyordu.