Bir defâsında, Ubeydullah-ı Ahrâr'ın huzûruna Horasan'dan fâsık biri gelmişti. Bu kimse şarap içen, haram işleyen, sapık îtikâdlı biriydi. O zamana kadar hiç gelmemişti. Gelip oturur oturmaz, Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri onu azarlayıp, huzûrundan kovdu. Bu sırada orada bulunan talebesi Mîr Abdülevvel'in kalbinde; "Uzaktan garîb bir adam, ihlâs ve niyazla gelmiş, acabâ onu neden hoşnud etmedi?" düşüncesi geçti. Ubeydullah-ı Ahrâr, hemen bu talebesinin kalbinden geçen düşünceyi anlayıp; "Bu kimseyi köpek yavrusu sûretinde gördüm ve bu sebeple kovdum. Köpek yavrusuna bundan iyi muâmele yapılmaz." buyurdu. Bunun üzerine talebesi Abdülevvel, gelen adamın hâlini araştırıp, öğrendi. Adam fâsık, haramlara dalmış, içki içen, haramlara aldırmayan birisiymiş. O zaman hocasının o kimseyi, günahlara dalmasından dolayı köpek sûretinde gördüğünü ve kovmasının hikmetini anladı.