Günün Sözü DamlaPenia.
Her şey neye layıksa ona dönüşür. -Mevlana
Etiket Listesi

Seçenekler
Seçenekler
Stil
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu

Standart Tarih Felsefesi

26 Şubat 2015
1

"Tarih felsefesi" sözcüğü, "tarih" sözcüğünün çifte anlamına göre iki anlamı olan bir sözcüktür. "Tarih" sözcüğü, hem geçmişte kalan insani ve toplumsal olaylar topluluğunu, yani yaşanmış geçmiş’i adlandırmakta kullanılır; hem de bu sözcükle, bu yaşanmış geçmişi konu edilen bilim, tarih bilimi kastedilir.

Bazı filozoflar, eskiden beri bu konuda iki Latince deyimle bu ayırımı yapagelmişlerdir. Geçmişte kalan insani-toplumsal olaylar olarak tarihe resgestae; bu olayları konu alan disipline ya da bilime de historia rerum gestarum demişlerdir. Ama filozofların bir çoğu da, hem yaşanmış geçmişi adlandırmakta, hem de bu geçmişi konu olarak alan disiplini anmada sadece historia (tarih) sözcüğünü kullanmışlardır. Biz bugün de sözcüğü, bu çifte anlamlılığı içinde kullanmaya devam ederiz.

"Tarih" sözcüğünün çifte anlamlılığına koşut olarak, "tarih felsefesi"nden iki şey anlaşılır:

1. Yaşanmış geçmişin felsefesi olarak tarih felsefesi

2. Tarih biliminin felsefesi

Birinci anlamıyla tarih felsefesine, geçmişte kalan olayların ne anlam ifade ettiği sorgulamaktan başlayıp, giderek insanlığın tüm yaşanmış geçmişi yani "dünya tarihi" ne yönelen bir felsefe uğraşı olarak bakabiliriz. Bu uğraş, giderek, tüm insanlık tarihine yönelik bir üst-bakış edinmeye, hatta tüm insanlık tarihi hakkında kapsayıcı olmak isteyen bir felsefe sistemi kurmaya kadar gider ve tüm insanlık tarihi, bu türden felsefe sistemleri ışığında açıklanmaya çalışılır.

İkinci anlamıyla tarih felsefesi ise, tarih biliminin ve tarihçinin bilgi elde etme etkinliğini sorgulayan, tarih biliminin dayandığı ilke ve yöntemleri eleştiren ve giderek "tarihsel bilgi" nin nitelik, hatta olabilirliğini çözümleyen bir tarihsel bilgi eleştirisidir.

İkinci anlamıyla tarih felsefesi, yani tarih biliminin felsefesi, binyıllara varan kökleri olmakla birlikte, bir felsefe disiplini olarak ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkabilmiştir. Özellikle Herder’e bağlı kalmış olan Alman Tarih Okulu’nun çalışmalarıyla büyük bir gelişme gösteren tarih bilimi, yüzyılın ortalarından sonlarına doğru, özellikle W. Dilthey’ın "tinsel bilimler"i temellendirme çabaları sırasında esaslı bir eleştiriden geçirilmiş ve Dilthey, tinsel bilimleri, büyük ölçüde Alman Tarih Okulu’nun tarihçiliğin de somutlaşan tarih bilimi örneğinden etkilenerek temellendirmek istemiştir. O zamandan beri, tarih biliminin felsefesi olarak bir tarih felsefesinin kurulup geliştiği söylenebilir.

Aslında birinci anlamıyla, yani geçmişi (çoğu kez) bütünüyle anlayıp açıklama savındaki tarih felsefeleri alanı olarak geçmişin felsefesi ile tarih biliminin felsefesi, birbirlerinden açıkça farklı iki yönelime sahiptirler. Birincisi, tüm geçmiş karşısında filozofların Çoğu kez, "genelci" bakışlar altında yaptıkları bir felsefe iken; ikincisi, tarihçinin bilgi etkinliğini sorgulamak isteyen bir bilim felsefesi ve bir metodoloji eleştirisidir. Ama bu iki türlü tarih felsefesi, yine de birbirlerine çok sıkı biçimde bağlıdırlar. Bir kez, şurası açık tır ki, her iki yönelim de, tarihsel olayların "bilinebilir olduğu" gibi bir varsayıma muhtaçtırlar. Böyle bir varsayım olmaksızın, her iki tür etkinliğin de varoluş nedenleri ortadan kalkar.

Ama birinci türden tarih felsefesi, yani geçmişin felsefesi, çoğu kez, tarihte "tarihin felsefi anlamı" diyebileceğimiz bir genel anlam bulunduğu gibi bir başka varsayımla da hareket ederek, yine çoğu kez, geçmişi, tüm insanlığın geçmişini bir bütün" olarak açıklama girişimleri ile doludur.

İkinci türden tarih felsefesi, yani tarih biliminin felsefesi ise, özellikle günümüzde, birinci türden tarih felsefesi karşısında belli bir septisizm içindedir. Bir bilim felsefesi olarak bu ikinci tarih felsefesi için, birinci ve geleneksel anlamıyla tarih felsefesinin türettiği genel felsefi tarih yorumları büyük ölçüde sorunsal kalmaktadır. Ama öbür yandan, tarih biliminin felsefesi de, bir disiplin o1arak dayandığı temel ve eleştirici görüşlerin pek çoğunu, "genel felsefi tarih yorumları" yapmış olan filozoflardan miras almıştır. Başka bir deyişle, tarih biliminin felsefesi de, ortaya çıkış ve gelişimi bakımından, birinci türden tarih felsefesinin içinden gelen bir disiplin ‘ her iki türden tarih felsefesi arasında, ikincisinde bazen görülen aşırı bağımsızlaşma isteklerine rağmen, kopmaz bir bağ vardır.

Öbür yandan günümüzde tarih biliminin felsefesinin giderek genişleyen bir düzlemde çalıştığı ve bu düzlemden kalkarak birinci anlamıyla tarih felsefesine yoğun eleştiriler yönelttiği görülmekle birlikte; yine günümüzde birinci anlamıyla tarih felsefesinin eskiyi aratmayacak bir yoğunlukta sürdüregeldiği saptanabilir. Bilim felsefesi açısından septik bir bakış altında eleştiri konusu olan bu türden tarih felsefesinin yine de yoğun biçimde sergilenmeye devam etmesinin nedeni ise, bize göre, geçmişin ve bu arada bağlı olarak, geleceğin, insan için, Kant’ın dediği gibi, sormaktan ve yanıt aramaktan vazgeçmeyeceği birer konu olmalarıdır.

İnsanların geçmiş--şimdi-gelecek üçlemesi içinde, en gündelik deyimiyle "nereden geldik, neredeyiz, nereye gidiyoruz?" türünden sorulara yanıt getirme girişimlerinin hiç dinmediği görülür.

Sade bir gözle baktığımızda böyle bir sorunun ilk bölümüne ( nereden geldik?") elden geldiğince bir yanıt getirme uğraşımızı sürdürüyorsak da, sorunun son bölümüne ("nereye gidiyoruz?" getirebileceğimiz doyurucu nitelikte hiçbir "tam yanıt" yoktur.

İşte geleneksel tarih felsefesinde karşılaştığımız "tarih felsefeleri"nin büyük çoğunluğu, bu türden sorulara yanıt verme ihtiyacının ürünleri olmuşlardır Ama bu türden sorulara verilen yanıtlar çok çeşitli olduğu gibi, kendi aralarında da çoğu kez karşıtlık içindedirler Bazı yanıtlara göre, tarihte bir erek vardır ve bu erek geçmişe bakarak saptayabilirsek geleceği de önceden görebiliri gelecek hakkında öndeyiler (Prognose) ortaya atabiliriz

Bazı yanıtlar ise, tam tersine, tarihte tam bir ereksizlik olduğunu bu yüzden gelecek hakkında konuşamayacağımızı belirtirler Bazı filozoflar, tarihte tam bir ilerleme olduğunu söylerler bazıları ise, tarihte belli dönemlerde adına ilerleme diyebileceğimiz bir gelişme olsa bile tarihin tümüyle ilerleyen bir süreç olduğunu söyleyemeyeceğimizi anlatırlar

İlerleme ve ereklilik, çoğu filozofta bir aradadırlar ve onlar tarihi çizgisel olarak bir ereğe doğru ilerleyen bir süreç olarak görürler; başka bazıları ise, tam tersine, tarihte belli dönemlere göre devinip duran döngüsel bir süreç olduğunu iddia ederler,

Tüm bu yanıtları birbirleriyle bağdaştırma olanağı ise hiçbir zaman tam olarak yoktur ve tarihe çoğu kez bir "bütün" olarak bakan bu çabaların tarihte bulduklarını iddia ettikleri "tarihin genel felsefi anlamı"nın ne olduğu, bu yüzden hep sorunsal kalır

Ne var ki bir sorunun ("tarihin genel anlamı") çözülemezliğini kavramış olmak o sorunun insan düşüncesinden sokulup atılması için bir bahane de olamaz Hele bu sorun doğrudan doğruya insanın kendi yaşamına ve geçmişine ait bir sorun ise bu yüzden insan düşüncesinin felsefe tarihinin çoğu döneminde "tarihin felsefi anlamı" gibi bir soruna gösterdiği ilgi daima çok yoğun olmuştur Geçmiş hakkındaki bilgimizin eksikliği geçmişe anlam- verme çabalarını zaman zaman (günümüzde olduğu gibi) bir ölçüde dizginlese de, hiçbir zaman tam olarak engelleyemiyor En kuşkucu filozoflarda hatta geleneksel anlamıyla tüm "geçmişin felsefeleri"ni, tüm "tarih felsefeleri"ni yadsıyan filozoflarda bile, tarihe bir anlam verme çabasına rastlanabiliyor Hatta ve hatta, tarih biliminin felsefesiyle yetinmek isteyen bilim felsefecilerinde bile, değişik bir boyutta da olsa, bazı "genel tarih yorumları"na başvurulduğu da saptanabilir.


Doğan Özlem


Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu
Standart Cevap: Tarih Felsefesi
26 Şubat 2015
2
Tarih Felsefesi Nedir?

Tarih felsefesi, insan ve toplumların değişimini ve tekamülünü yöneten genel kanunların araştırılması, değişimin anlamı ve insanlığın geleceği üzerine nispi düşünceler ileri sürülmesidir. Tarihi olayların zaman, mekan zinciri içerisinde tespit edip değerlendirmek yerine tarihin, felsefi sorunları açısından bir yorumunu yapmakta, olayların seyrinde hangi kanunların, alışkanlıkların olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır.

Tarih felsefesi, öncelikle medeniyet ve tarihin gelişimine sebep genel kanunları arar; tarihte ne olup bittiğinden ziyade olayların nedenleri araştırır. İnsanoğluna, medeniyetlere ait kültürel kodları belirlemeye çalışır. Bu bakımdan; metafizik, bireyci ve diyalektik tarih felsefesi olarak üçe ayrılır.

Metafizik tarif felsefesine göre insanların tarihi Tanrının iradesiyle yönetilmektedir; Tanrı istemiş ve tarih olmuştur; bundan sonra da öyle olacaktır, görüşü hakimdir.Bireyci tarih felsefesi ise tarihi büyük bireyler, düşünürler, etkili liderler yönetmektedir görüşü üzerinden hareket eder. Diyalektik tarih felsefesi ise tarihi üretim ilişkileriyle belirlenen toplumlar yapar, şeklinde bir görüşü benimser. Tarihsel gerçekler, gerçeğin ifade edilebilmesi ile ilintilidir. Gerçeklik olgusu zaman mekan ve olayların yapısallığı ile şekillenir.

Alıntı

Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu
Standart Cevap: Tarih Felsefesi
26 Şubat 2015
3
Tarih Felsefesine Genel Bir Bakış

1. Antik Çağ

1.1. Heredot

Historia (tarih); insanların ve insan topluluklarının başından geçenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgidir.

1.2. Thukidides

Historia (tarih); geçmişte kalan insani toplumsal olayları değerlendirme ve yorumlama etkinliğine verilen isimdir.

2. Orta Çağ

Belli bir amaca göre hareket ettirilmiş, kendi içinde süreklilik taşıyan, başlangıcı ve sonu olan ve gelişen bir zaman anlayışı, teolojinin batı düşüncesine bıraktığı sürekli bir miras olarak, tarihsel zamandan başka bir şey değildir.

Hıristiyanlık, Antik çağın döngüsel tarih anlayışını bir defalık bir süreci kapsayan, kendi içinde sürekliliği ve gelişimi olan çizgisel bir tarih anlayışı ile değiştirmiştir. Hıristiyanlığın getirdiği bu çizgisel tarih anlayışı o kadar etkili olmuştur ki modern çağların en etkili yaygın tarih felsefelerinde, tarih bilincinden öncelikle anlaşılması gereken şey, tarihi nedensel olarak birbirine bağlı sürekli olaylar dizisi olarak görmektir.

2.1. Augustinus

Antik çağın; izleri Origenes'te de görülen döngüsel tarih anlayışını, artık tüm orta çağ boyunca bir daha dirilemezcesine yıkmıştır. Bu dönemde tarih tekerrürden ibaret olmuyor, tam tersine bir daha tekrar etmeyecek olan olaylardan kurulu bir defalık süreç olarak anlaşılıyordu.

2.2. Origenes

Kutsal kitaplar sadece olup biten değil, kendilerinden yorum yoluyla kutsal haberler çıkartılması gereken şeylerdir.

3. Hümanizm ve Aydınlanma

3.1. On Beşinci ve On Altıncı Yüz Yıllar

Laikleşme süreci içinde historiadan beklenen şey, kilise tarih yazıcılığı değil antik tarih yazıcılığını örnek almasıdır.

3.1.1. Machiavell (Kakyavel)

Tarih yazıcılığının ahlakçılıktan ve öğütçülükten sıyrılıp olayları gerçek nedenleriyle anlatması gerektiğini ilk kez ileri süren kişidir. Ona göre tarih yazıcılığı, "devletler arasındaki düşmanlık ve ikiliklerin nedenleri"ni araştırılmasıdır.

3.1.2. Thomas Hobbes

Historia civilis; insanların ve toplumların başından geçenleri, bunlardan ders çıkarmak için bilmek bakımından ahlaksal ve eğitsel değeri olan tarih yazıcılığının yöneldiği düzensiz malzeme yığınıdır.

3.2. On Yedinci Yüz Yıl

Bu yüz yıl felsefe alanında bir akılcılık çağı olmuştur. Leibniz'in yaptığı Aristotelesçi ayrım, yani theoria ile istoria arasında yeniden konan karşıtlık 17. yüz yılda şöyle formüle edilecektir: Historik bilme olgusal bilme; felsefi bilme ise temel nedenleri bilmedir.

3.2.1. Leibniz

O, bir rasyonel bilme yanında bir historik bilme olduğunu kabul eder. Historia tekil önermelerden hareket eder. Bu önermeler gözlemlere ilişkindir.

3.2.2. Descartes

Her tarihsel haber kuşku götürür.

3.2.3. John Locke

İlke olarak tarihin bildirdiklerine tam güven duyulamayacağını söyler.


Alıntı

Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Konuyu 1 kişi okuyor. (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 
Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
Son Mesaj