“Leyla ile Mecnun” efsanesini bilmeyen yoktur. Ama bu efsanelerin kökeni kaynağı ve gerçek olup olmadığı ciddi bir araştırmanın konusu yapılmamıştır. Bilindiği gibi edebiyatımızda “Leyla ile Mecnun” eserinin ilk müellifi Genceli Nizami kabul edilmektedir. Ebu Muhammed İlyas bin Yusuf bin Zeki Mueyyid Nizami 1140/1 yılında Aran’ın (Arran) merkezi Gence’nin Kum denilen bir şehirciğinde doğmuştur. Bütün yaşamı Gence ile sınırlı olan bu ünlü şairsadece bir defa yaşadığı kenti terketmek zorunda kalmış ve 1209/11 yılında vefat etmiştir. Nizami’nin önemi Doğu edebiyatında ilk hamse yazarı olmasıdır.


Onun eserleri şunlardır: Mahsanü’l-Esrar (Sırlar Hazinesi) Hüsrev ve Şirin Leyla ve MecnunYedi Güzel ve İskender-name. Bu beş esere bir arada hamse denilmektedir (1).

“Leyla ile Mecnun” Nizami’nin üçüncü eseridir. Bu konunun Nizami tarafından kaleme alınmasından sonra Doğu edebiyatında “Leyla ile Mecnun”a ilgi artmış ve sonunda toplam 140 “Leyla ile Mecnun” isminde eser yazılmıştır. Bunlar arasında en ünlüsü kuşkusuz Muhammed Fuzulî’nin kaleminden çıkmıştır.

“Leyla ile Mecnun” Hakkında Kaynaklar

Genceli Nizami tarafından edebiyata kazandırılmadan önce Leyla ile Mecnun hakkında bilgi veren temel eserler şunlardır:

1. İbn Kuteyben (öl. 889) Kitab eş-Şiir ve’ş-Şüera (IX. Yüzyıl) Leyden 1904 yılında basılmış;
2. el-Müberred (öl. 898) el-Kamil (IX. Yüzyılda) Leipzig 1864-1892;
3. Davud ez-Zahirî (öl. 909) Kitab ez-Zehra (X. Yüzyıl) Beyrut 1932;
4. el-Veşşa (öl. 936) Kitab el-Müveşşe Leyden 1886;
5. Ebu’l-Ezher Muhammed ibn Zeyd en-Nehevi (öl. 936) Ehbar-i Ukalayil-mecanin;
6. İbn Abdü’r-Rebih (öl. 036) el-İgd el-Ferid Kahire 1359 h.;
7. Mes’udî (öl. 957) Müruc ez-Zeheb Paris c. III-V;
8. Ebü’l-Farac İsfahani (897-967) Kitab el-Ağani Kahire c. I-II;
9. el-Merzbani Şeyx Ebu Ubeydullah Muhammed ibn İmran (öl. 994) Mü’cem el-Şüera Kahire 1354 h.;
10. el-Valibi Divan-i Mecnun Beytur 1882 Kahire 1892;
11. İbn es-Serrac (öl. 1106) Mesare el-Üşşak İstanbul 1301 h.;

Leyla ile Mecnun kimlikleri

Bu eserlerin hiç birinde tam olarak “Leyla ile Mecnun”un menşei tam belirtilmemiştir. Genel anlamda Mecnun’un varlığı kuşkuludur. Eyyub ibn Ebaye Emeviler dövrü edebiyatını derlediyi “Neşideler kitabı”nda şöyle bir rivayet yer almaktadır: “Ben” – diyor Eyyub ibn Ebaye – “Amır kabilesinde bu kavimden olan Mecnun’la ilgili adeta her kese sordum ama onu tanıyan kimseye rastlamadım”. Benzer açıklama 787 yılında vefat etmiş İsa ibn De’b tarafından da dile getirilmiştir: “Amır aşiretinin bir temsilcisine sordum: “Mecnun’nu tanıyor musun? Herhangi bir şiirini biliyor musun?” O şöyle yanıt verdi: “Madem biz aklı başında olanların şiirlerinden yüz döndürmüşüz ki delilerin (cünun) şiirlerini söyleyelim. Onlar (deliler – N.M.) çoktur” (2).

Bu belirtilenlere karşılık bir sonrakı kuşağın temsilcisi İbnü’l-A’rabî (öl. 844) şöyle der: “Bazı Amırlılardan duydum ki onlar onu (Mecnun’u – N.M.) tanımıyorlarmış ancak tüm bu şiirleri onun adına yazmışlar” (3).

Bunun üzerine ilk dönem İslam araştırmacıları Mecnun’u Amır deyil bir başka Arap kabilesi arasında aramaya koyuldular. Zira Evane ibn el-Kelbi (öl.764) bu hususta ilginç bir bilgi vermektedir: “Mecnun gerçekte olmayan hayali bir isimdir. Amır kabilesi (arasında) onun ne nesebine ne de ilişkisine rastladım”. Bunun üzerine şöyle sordum: “Peki bu şiirleri kim söylemiş”. Bana şöyle yanıt verdiler: “Mervaniler aşiretinde bir genç varmış” (4). Nitekim“Neşideler kitabı” müellifi Eyyub ibn Ebaye de eserinin bir yerinde “Beni-Ümeyya (Emeviler-N.M) soyundan Mervanilerden aşiretinden bir genç aynı aşiretten bir kızı sevmiş ona şiirler yazmış ve bunları Mecnun mahlasıyla söylemiştir” diye not düşmüştür. Hişam İbnü’l-Kelbî de bu bilgini onaylamaktadır. İbnü’l-Kelbî’nin çağdaşı kabul edilen el-Esma’î (öl. 828) sahrada çok dolaşmış ve Arap aşiretleri (bedevi) hakkında epey bilgi edinmiştir. Ancak onun açıklaması Mecnun’un varlığını kuşku altına alamaktadır. Müellif şöyle der: “Dünyada iki şahsı iyi tanırlar: Amır kabilesinden Mecnun’u ve İbnü’l-Kirrî’ni. Ancak onları raviler uydurmuştur”. Zira Evane ibn el-Kelbî de benzer bir açıklamada bulunmuştur: “Üç kişi hiçbir zaman olmamış ve varlıkları belli değildir: savaşlarla ilgili kasidelerin müellifi İbn Ebu’l-Akib İbnü’l-Kirrî ve Amır kabilesinden Mecnun”(5). Meşhur bilgin ve Mutezile mezhebinin önde gelen isimlerinden Cahizin aşağıdakı ifadeleri “Leyla ile Mecnun” konusu çevresinde yanlış ve doğru epey söylentinin yer aldığını dile getirmiştir: “Toplum müellifi belli olmayan ve Leyla için yazılmış her şiiri Mecnun adına çıkmaktadır”.

“Leyla ile Mecnun” Hayali Kahramanlar mı?

Bu yönde en ciddi açıklama Sovyet doğubilimci İ. Y. Kraçocskiy’den gelmiştir. Onun vardığı sonuca göre Beni-Ümeyya soyundan “Leyla ile Mecnun” adlı bir hikayeni tasarlayan beden olarak kusurlu (kör idi) dilçi olan Evane ibnü’l-Hikem’den (öl. 764) başkası değildir (6). Bu zat Kufeli olub istilah ve edebiyat alanında ciddi bir bilgin hesab edilirdi. El-Mu’tez isimli bir müellifin şahitliyine başvuracak olursak Evane Emevi yanlısı biriydi. Nitekim Evane’nin kaleminden çıkan bir “Emevi tarihi” eserinin olduğunu da zikretmektedir. Bu eser şimdilik kayıptır. Ama Nedim “Fihrist”inde onun “Muaviye ve Umeyyidilerin beyanı” (Suret el-arz Umeyyidi) adlı kitabının adı belirtilmiştir (7). Sovyet şarkiyatçıya şunu sorar: “Evanî’nin vaadine inanarak Mecnun fantazisini pekiştiren Umeyya soyuna mensup o genci göz önüne alarak şunu düşünmeliyiz bu Emevilerin romantik tarihinin oluşturulmasında ne nedenli etkilidir?” Bu dikkat çekici soruna şarkiyatçı Eyyub ibn Ebaye’den yanıt arar. Zira “Neşideler kitabı”nda İbrahim ibn el-Münzir’e istinaden şöyle denilmektedir: “Mervanilerden bir genç kendi aşiretinden bir kıza tutulmuştur onu aşkından şiirler söylemiş ve Mecnun mahlasıyla dile getirmiştir” (8).


Şarkiyatçının bu yaklaşımı mantıklı gözüküyor. Ama – kendisinin de belirttiyi gibi – bu yaklaşımın karşısında yer alan bilgiler de yok değildir. Örneğin Amır kabilesinde iki Mecnun’un olduğu belirtilir: Müzehim ibn el-Haris el-Ugeylî ve Mu’az ibn Guleyb. İlginçtir her ikisi de “Leyli” adlı bir kıza (aynı kıza) aşık olup “aşkta rakip” olmuşlardır (9).

Sorun şu ki Arap aşiretleri arasında Mecnun adıyla isim yapmış birden fazla isme rastlamak olasıdır. Bu “cünun”lar arasında bizim hikayenin gerçek kahramanı Mecnun’u bulmak çok zordur. Zira kaynaklarda birden fazla Mecnun’dan söz edildiği ona atfen verilen ölüm tarihilerinden de anlaşılmaktadır. Mısırlı tarihçi Ebu’l-Mehasin Mecnun adlı bir aşıkın çok ünlü olduğunu ve hicri 68 (687/88) yılında öldürüğünü belirtmiştir. El-Kutubî ve el-Ayni Mecnun isimli zatın h. 70 (689/90)’da öldüğünden söz etmişlerdir. Bir başka kaynakta 718/19 yılında ölen aşık “Mecnun”dan söz edilirken diğer bir kaynakta bu aşığın ölüm tarihini 823 yılı olarak sunmaktadır. Kraçovskiy birden fazla Mecnun olabileceğini belirttiği halde bu tarihleri bir Mecnun’a mal ederek onun gerçek ölüm tarihinin VII. Yüzyılın sonu olduğunu kaydetmiştir (10).

Hakiki Aşık Mecnun
Kuşkusuz şairler ve yazarlar bir eser ortaya çıkarırken kendi hayal güclerine ve düşlerine başvururlar. Ama bilinen gerçekte şuki bir yazarın ve şairin eserinde karşımıza çıkarılan kahramanlarının büyük bir çoğunluğu gerçek yaşamdan esinlenmiş tiplerdir.

Öte yandan Mecnun’u “Mecnun” olarak değil de eserde de belirtildiği biçmiyle Gays olarak da aramak gerekir. Zira bedevi Arap dünyasında lirik aşk şiir tarzı hesab edilen “uzrî” edebiyatında “Gays va Lubna” hikayesi mövcuttur. Bu destan diger uzrî edebiyat örnekleri olan “Urva va Efra” “Cemil va Buseyne” ile sıralamada ününe göre ikinci yeri işgal ediyordu (11).

Bedevi Arap dünyasında büyük ölçüde destansı bir anlatıma dönüşse de “Mecnun” adlı şahsın gerçek kimliği hakkında bazı ipuçları mevcuttur. İbn Kuteybe “Şiir ve Şairler” adlı eserinde Mecnun’la ilgili özel bir bölüm yazmış ve burada Mecnun denilen şahsın Gays olduğunu onun bir ailesinin bulunduğunu ve “Leyli” (Türkçedeki yaygın söyleniş biçimiyle “Leyla”) isimli bir kıza aşık olduğunu ziketmiştir. Onun aktardığı kadarıyla Mecnun denilen bu zat “Gays ibn Mu’ad” veya “Gays ibn Mülevveh” olub bir versiyona göre tam künyesi “Ca’d ibn Ka’b ibn Rabi’a ibn Amır ibn Sa’sa’a” diğerine göre ise “Ukayıl ibn Ka’b ibn Rabi’a” olmuştur (12).

İbn Kuteybe’ye göre Gays ile Leyla’nın birlikteliyi onların çocukluk dönemine kadar uzanmış ve daha sonra aşka dönüşmüştür. Gays kıvrak zekaya ve yeteneklere sahipmiş. Çok sayıda şiir biliyormuş. Onun bu yeneteği de Leyla’nı etkilemesinde başlıca özellik kabul ediliyor. Ancak iki aşığın birleşmesi mümkün olmayınca Gays “Mecnun” olmuştur.

İbn Kuteybe’de yer alan iki aşığın gerçeğe yakın hikayesi Ebu’l-Farac İsfhanî’de farklı biçimde tasvir edilmiştir. İsfhanî ikilinin karşılaşmasını bir tesadüfe bağlar. Ona göre Gays bir deve yolçuluğu sırasında bir grup kıza rastlar ve onlara kestiği deveden ikram eder. Bu sırada Gays kızlar arasında Leyla ile tanışır ve ona bağlanır. Gays ile Leyla bu tanışlık sırasında konuşup sözleşirler. Peşinden Gays Leyla için kendi aracılarını onun ailesine gönderir. Zira aynı sırada Ukayl kabilesinin ünlü isimlerinden Vard ibn Muhammed el-Ukayli’nin de görücüleri Leyla’nı istemeye gelirler. Gays başlık parası olarak Vard’ın verdiği 10 deveye karşılık 50 deve verdiyi halde ailesi kızlarını Vard’a verimiştir. İşte Gays’ın “Mecnun”luk hikayesi buradan itibaren başlar (13).

Her iki eserde yer alan Mecnun’un gerçek kişiliyini onaylayacak bir üçüncü eser daha mevcuttur. Bu eser el-Valibî’nin “Divan-i Mecnun”udur. Zira bu eser Mecnun adlı şairin toplanmış şiirlerine yazılmış şerhten mündemiçtir. Bu eserin önemi şuradan kaynaklanmaktadır: el-Valibî “Leyla ile Mecnun” hikayesinin Arap coğrafyası dışında da bilindiğini ortaya koymaktadır (14).

Mecnun’un gerçekliyinin ortaya çıkarılması açısından üzerinde durulması gereken bir başka isim de Nizami eserinin kahramanları arasında yer edinmiş “Nofel” isimli şahıstır. Taberi ünlü “Tarih er-Resul ve’l-Müluk” adlı eserinin bir yerinde Nofel adlı Medine valisinden ve onun 702 yılında xalife Abdülmelik tarafından görevden alınmasıdan söz etmektedir. Nofel yaklaşık 706 yılında vefat etmiştir. İlginç olan şu ki bu dönemin Mecnun adıyla tanınmış bir şairi de olmuş ve bu şairin kasidelerinin birinde xalife Abdülmalikin ölüm haberi belirtilmiştir (15).

Nitekim İbn Kuteybe’de Mecnun’a yardım eden Nofel’in “Nofel ibn Müsehhih” adlı şahs olduğunu belirtmiştir. Ebu’l-Farac İsfahanî de “Nofel”i olayların merkezinde kaydetmektedir. El-Valibî’de de bu şahsa göndermelerde bulunur.

Bir diğer önemli husus Mecnun’un şiirleridir. “Neşideler kitabı”nda Mecnun’un 40 şiiri yer almaktadır. Bu şiirlerde Mecnun’un dilinden belirtilen coğrafi mekanların isimleri belirlenirseonun Necd’de oturduğu Mekke ve Medine’de bulunduğu el-Batıl dağını dolaştığını kestirmek olasıdır. İlginç olan husus şu ki şiirlerde daha sık adı geçen yerler genelde Arap kabilesinden Amırların mülkleri hesab edilmektedir. Örneğin Mecnun’un dağlara kaçtığı el-Batıl Beni-Amır kabilesine mahsustu (16).

Tüm bunları bir araya derlediğimizde “Mecnun” adıyla meşhur aşığın Gays olduğunu ve onun da Amır kabilesinden olduğunu bilmerre ortaya koyabiliriz. Kuşkusuz onun adı bir dizi aşk efsanelerine karıştığından gerçek varlığı destansı adı yanında pek sönük kalmıştır.

Nadir Marmara