Sevgili okuyucularım, Güneydoğu’da her gün şehitler veriyoruz. Şehit değil şehitler diyorum…
Çoğul kullanıyorum.
Şehitler haberlerini öylesine kanıksadık ki, gazetelerde falan neredeyse tek sütun verilmeye başlandı…
Ve biz ne yazık ki, teröre karşı toplumsal bir tepki koyamadık. Bırakın bir milyon kişiyi bir yana, cenaze namazları hariç beş bin kişiyi bile meydanlarda toplamayı başaramadık.
Her şehit cenazesinde aynı olay tekrarlanıyor. Şehidin can verdiği yerde düzenlenen kısa bir anma, sonra memleketinde düzenlenen cenaze töreni… Kılınan cenaze namazı…
Nutuklar veriliyor, kanları yerde kalmayacak edebiyatı yapılıyor ve sonra her şey unutulup gidiyor çünkü o sırada Güneydoğu’dan yeni cenazeler gelmiş oluyor.

* * *

Geçen haziran ayından bu yana kaldırılan şehit cenazelerinin sayısı belli değil.
Bilinen tek şey, 350’yi geçtiği.
Dünyanın hiçbir ülkesi böylesine kayıplar karşısında bizim kadar sessiz ve tepkisiz kalamazdı ama bir bunu başardık!
Bir şeye dikkat ettiniz mi bilmiyorum…
Bu kez şehit edilen polislerin hemen hepsi Özel Harekatçı.
Askerlerin çoğu ise uzman çavuş, uzman onbaşı. Teröre karşı özenle eğitilen profesyoneller.
Türkiye’nin en seçkin terörle mücadele kadroları.

* * *

Sayın ve muhterem cumhurbaşkanımız, dünya lideri Recep Tayyip beyefendi önceki gün Yozgat’ta düzenlediği mitingde şöyle dedi:
“Geçen yıl temmuz ayından beri gerçekleşen terör eylemlerinde ülke genelinde şehit sayısı 300’ü geçti. Teröristlerin yurt içi ve yurt dışında verdiği kayıplar ise bu sayının en az 10 katı…”
Bir cumhurbaşkanının böyle kıyaslamalar yapması ilginçtir!
Teröristlerin kayıpları isterse on bin, otuz bin olsun, ne değişir.
Bu iş parmak hesabı yapmakla çözülür mü!
Bir gün böyle parmak hesapları yapılacağı ve teselli ikramiyesi niyetine piyasaya sürüleceği doğrusu hiç kimsenin aklına gelmezdi.
Bunu da sayelerinde görmüş olduk.

Amerikalı savcı da FETÖ’cü çıktı!

Sevgili okuyucularım, bu iktidar sayesinde Türkiye gerçek bir kara mizah ülkesine dönüştü.
Önce AKP-cemaat işbirliğine yıllarca tanık olduk. Cemaat, devletin bütün birimlerine AKP iktidarından aldığı güçle ve onlar adına el koymayı başardı.
Sonra günün birinde bozuştular… Cicim ayları artık bitmişti.
Ve her yerde cemaatçi avı başlatıldı, inlerine girildi!
İktidar kesimi onlara “Paralelci” diyor.
Karşılıklı hakaretler ve tehditler devam ediyor. Maçın kesin galibi şimdilik iktidardır.

* * *

Avucunda nereden geldiği belli olmayan milyarlarca dolarla oynayan, Türkiye Cumhuriyeti ile adeta alay eden, ismi pek çok yolsuzluk ve rüşvet olayına bulaşan ve üzerine asla gidilemeyen İranlı Reza Zarrab birkaç gün önce Amerika’da tutuklandı.
Tutuklama kararı veren savcının adı Preet Bharara.
İktidar kesimi Reza’nın tutuklanmış olmasına çok bozuldu. Demek ki korktukları ciddi bir şey var.
Ya ABD yasaları uyarınca (cezası azalsın diye) itirafçı olur ve Türkiye’de dağıttığı rüşvetleri, karıştığı yolsuzlukları ve kimlerle işbirliği yapmış olduğunu açıklarsa!
Ya iktidar mensubu bazı siyasetçiler ve bürokratlarla yaşadıklarını anlatırsa!
İşte o zaman yandı gülüm keten helva!

* * *

Yandaş havuz medyasının gazeteleri dün birinci sayfa manşetleriyle şöyle çıktı:
Star: “Himmeti (cemaatin para yardımlarını) aldı, FETÖ (Fethullahçı terör örgütü) şerifi oldu. Zarrab’ı tutuklayan Bharara’nın ilginç bağlantıları çıktı. ABD’li savcı FETÖ’nün 2.5 milyon dolar ödediği hukuk bürosu avukatlarından Senatör Schumer’in bir numaralı adamı.”
Akşam: “Şerifin patronu paralel senatör. Savcı Bharara’nın FETÖ lideri Fethullah Gülen’le yakın ilişkisi olan Senatör Schumer’in eski başdanışmanı olduğu ortaya çıktı.”
Sabah: “Rıza Sarraf’ı tutuklatan savcı, Gülen’ci senatörün başdanışmanı çıktı.”
Yani işin özeti şöyle:
Reza’yı tutuklayan savcı da paralelci ve Fethullah cemaatinin adamıdır.

* * *

Şimdi karşımızdaki tablo çok daha net…
İktidar Reza’nın tutuklanmış olmasından korktu. Gerçi 17-25 Aralık 2013 operasyonları sonrasında Türkiye’de tutuklanmıştı ama sadece 70 gün! Sonra devreye hükümet girdi, yargı kararları çıktı ve derhal tahliye edildi.
Reza kim?
Milyarlarca dolarla oynayan biri… Kazancı neredendir, bu paranın kaynağı nedir? Bu iktidarla ne gibi ilişkileri var?
Karanlık ilişkilerin bir bölümü kamuoyuna açıklanmıştı, sonra yayın yasağı getirildi.
O sırada başbakan olan Recep Tayyip onu savunmuştu:
“Hayırsever bir işadamıdır!”

* * *

Her şey aklıma gelirdi de, yandaş medyanın günün birinde ABD’li bir savcı ile senatörü “Cemaatçi-paralelci” diye damgalayacağı gelmezdi.
Demek ki iktidar gibi onlar da panikte.
Aman İranlı sakın itirafçı olma… Yoksa seninkiler başta olmak üzere Türkiye’yi sarsarsın!