Daha önce de belirttiğimiz gibi, Hititler bir çok doğa olayını tanrılara bağlamakta, ancak onları, insan şekilli (antropomorfik) olarak düşünmekteydiler.
Buna göre bir tanrı canı isterse çekip gidebiliyordu. Ancak tanrının gitmesiyle ona bağlı olan doğa olayları da etkileniyordu.
Hitit mitolojisinde bilinen en önemli efsane Fırtına tanrısının oğlu Telipinu’nun kaybolması ile ilgili olandır. Hatti kökenli bu efsanenin kahramanı Telipinu aslında bir tarım tanrısıdır. Tohum ekmek, tarla sürmek, sulamak, ürünü yetiştirmek ve toplamak gibi tarım işleri ile ilgilenir. Doğal olarak bu tanrının kaybolması bütün hayatı etkilemiştir.
Tanrı o kadar sinirlidir ki, elbisesini ve ayakkabılarını ters giyecek kadar sinirlenmiştir. Tanrının gitmesiyle beraber ülkedeki her şey değişir. Sıkıntılar başlar:

“ Pencereleri sis doldurdu, evi duman doldurdu. Ocakta odunlar boğuldu, ağılda koyunlar boğuldu. Koyun kuzusunu istemedi, inek buzağısını istemedi. Arpa ve buğday yetişmez oldu, sığırlar koyunlar ve insanlar gebe kalmadılar, gebe kalanlar ise doğurmadılar. Dağlar kurudu, ağaçlar kurudu ve çiçek açmaz oldu; otlaklar kurudu, kaynaklar kurudu.”
Tanrının gidişi o kadar etkili olmuştu ki, diğer tanrılar da bundan etkilenmişti. Hatta bütün tanrıların katıldıkları bir ziyafette yiyip içmelerine rağmen açlık ve susuzluklarını giderememişlerdir.
En sonunda Fırtına tanrısının aklına oğlu Telipinu gelir ve iyi olan herşeyi alıp götürdüğünü söyler. Yüksek dağlarda Telipinu’yu araması için kartalı gönderir. Ancak kartal Telipinu’yu bulamaz. O zaman bütün tanrıların annesi tanrıça Hannahanna Fırtına tanrısı’na bizzat aramasını söyler. Ancak fırtına tanrısı da başarılı olamaz. Hannahanna en sonunda bir arı gönderir. Arı sonunda tanrıyı bulur ve onu sokarak uyandırır. Telipinu daha da öfkelenir. En sonunda bir ayin yaparak öfkesini dindirmeye karar verir. Bu işi büyü tanrıçası Kamrušepa yapar:
“ Ey tanrılar gidin! Şimdi tanrı Hapantali için Güneş Tanrısı’nın koyunlarını güdün. Telipinu’nun Karaš-hububatlarını iyileştirebilmem için on iki koç seçin. Bin küçük deliği olan bir sepeti kendim için aldım. Onun üstüne ben karaš-hububatı ve Kamrušepa’nın koçlarını döktüm. Telipinu’nun üzerinde ateş yaktım. Ve onun kötülüğünü Telipinu’nun vücudundan aldım. Onun günahını aldım. Onun kızgınlığını aldım. Onun hiddetini aldım. Onun dargınlığını aldım. Onun küskünlüğünü aldım. Telipinu hiddeti bırak. Öfkeyi bırak. Küskünlüğü bırak. Kanaldaki su nasıl geriye akmazsa, Telipinu’nun hiddeti, öfkesi ve küskünlüğü aynı şekilde geri gelmesin. Telipinu’nun hiddeti, öfkesi, günahı ve küskülüğü gitsin. Ev onu bıraksın. İçindeki ondan kurtulsun. Pencere ondan kurtulsun. Menteşe ondan kurtulsun. İç avlu ondan kurtulsun. Şehir kapısı ondan kurtulsun. Kapı ondan kurtulsun. Kral yolu ondan kurtulsun. Meyve bahçesine, tarlaya ya da ormana o girmesin. Karanlık toprağın Güneş tanrısının yoluna o gitsin. Kapıcı yedi kapıyı açtı. Yedi kapının sürgüsünü çekti. Karanlık toprağın altında bronzdan palhi kapları durur. Kapakları kurşundandır. Tutamakları ise demirdendir. İçlerine giren bir şey, bir daha geri çıkamaz. İçlerinde mahvolur. Bundan dolayı onlar Telipinu’nun hiddeti, öfkesi, günahı ve küskünlüğünü yakalasın ve onlar birdaha buraya geri dönmesin.”
Bu büyü etkili olur ve Telipinu öfkesi dinerek evine döner. Böylece ortaklık yatışır ve eski haline döner.
Bu efsanaye çok benzeyen bir de Fırtına Tanrısı’nın kaybolması efsanesi vardır. Ancak ikisini aynı efsanenin değişik anlatımları olarak kabul edilmektedir.
Bu efsanelerin dışında Güneş Tanrısı’nın, Hannahanna’nın ve başka tanrıların da kayboluş mitosları vardır. Ancak bunları aynı efsanelerin farklı yorumları olarak düşünebiliriz.
Bu konuya dahil edebileceğimiz ilginç bir motif de Ay’ın düşme mitosudur. Hatti kökenli bu mitosun bir ay tutulmasını mı anlattığı yoksa farklı bir ritüelden mi bahsettiği bilinmemektedir :
“ Kaşku (Ay tanrısı) gökten düştü. Şimdi o Kilammar (tapınak) üstüne düştü. Ancak onu kimse görmedi. Şimdi tanrı (Gök/Fırtına tanrısı) onun arkasından yağmur saldı. Ve arkasından yağmur sağanakları gönderdi.Onu korku aldı. Hapantalli aşağıya onun yanına gitti, o zaman onunla konuştu. Gidiyor musun? Ne yapıyorsun? “