Eğer "psikolojik karakter"den bahsedeceksek Afrika'dan söz etmeden geçemeyiz; çünkü Afrika, çocuk psikolojisinin bir numaralı laboratuarı ve en acımasız deney tahtasıdır. Bir çocuğun gelişimini takip etmek, bir annenin psikolojisini bozup yeniden yapmak, daha sonra da bunu, bilim dünyasına hediye etmek isteyen bilim adamlarının (!) ilk adresi Afrika'dır; hatta Afrika'nın talihsiz ülkesi Kongo ...



Beyaz adamın "sadık köle" merakı

Kongo'nun sömürüldüğü yıllarda, beyaz adam, Kongo'da daha rahat hareket etmek için Kongo'nun yerli insanlarından yardım almak zorundaydı. Ama en büyük sorun, siyah insanın öfkesine maruz kalmaktı. Fırsat buldukları ilk anda, efendilerine ihanet edebiliyorlardı. Ayrıca acıya dayanıksızlardı. Hakaret edildiğinde, dayak yediklerinde, canları yandığında, her insan gibi isyan edebiliyor, eş ve çocuklarına olan bağlılıklarını "normal insanlar" gibi canlı tutabiliyorlardı.

Hâlbuki bu özellikler bir kölede olmamalıydı. Çünkü köle, efendisi ile hiçbir şey kıyas etmemeliydi. Canı yansa da efendisine sadık, kendi adına karar veremeyecek kadar korkak ve pısırık olmalıydı. Yani kölelik genlerine kadar işlemeliydi.

İşte beyaz insanın sıkıntısı buradan kaynaklanıyordu. Para ile satın alman Kongolu köleler, her şeyi çok iyi yapıyorlar; ama iş kritik bir noktaya geldiğinde, beyaz efendiyi tehlikede bırakabiliyorlardı.

Sorun, "Kölelik ruhu genlerine kadar işlemiş köleler nasıl yaratılır?"da kilitlenip kalıyordu. Sonunda beyaz adam, köleliği, ruhuna kadar sindirmiş "köle yaratma (!)" fikrini, Kongolu anneler üzerinde denemeye karar verdi.

Alıntı