ne diyeyim
bir dalganın en tepesinde taşınmış, taşınmış ve şimdi en sonunda bir kıyıya
vurup, bırakılmış gibiyim ne deniz kaldı ortalıkta, ne köpüklü su, ne parlak
güneş
kalbimi açıp gitti birisi kaburgalarımı ayırdı, çıplak atışlarıyle kaldı
kalbim ortalıkta ve gitti o kapatmadan göğsümü kaburgalarım yavaşça
kapanacak şimdi kalbimin üstüne, toprak, kar ve çamurla birlikte bir çocuk
azarlandığında omzunun düşüşü gibi
vakitsiz ikindiler yaşıyorum bir günün ortasında, vakitsiz gün
batımlarıvakitsiz susuyor dünya, ve vakitsiz konuşuyoren çok da uyku
zamanlarında
ne diyeyim
yatakta yatmak yerine oturup kafanı duvara yasladığında anlıyorsun bunu
karanlıkta kafanı duvara yaslıyorsun omzunla birlikte ve uğunuyorsun
acıdanya da onu da yapamıyorsuno zaman anlıyorsun sözün tükendiği
yeri, ya da yakarmanın ne anlama
geldiğini
şimdi orda değilim söz var şimdi söz olabildi nihayet buna da şükür
"geçecek, üzülme sana ne kadar hiç geçmeyecek gibi gelse de göreceksin
geçecek"
gerçekten geçmeyeceğine inanışını ama onu bunları söylediği için ne kadar da
sevdiğini hatırlıyorsun geçiyor gerçekten, hiç geçmeyecek gibi dursa ve
geçtiği kadarının daha çoğu bazen yeniden başlasa da
ne diyeyim
asla sözcüğünü alfabetik sırasına aldırmadan dağarcığının en başına getirip
koyuyorsun şimdi ama anlayamadığın, engelleyemediğin, adını bilmediğin
ikinci bir sen onu ordan alıyor sen görmeden ve yerine anlamsız bir umut
koyuyor aptal olduğunu yeniden anlıyorsun ama asla aptal olsan da asla
aptallık yapmayacaksın, biliyorsun
ne diyeyim
sakladığım tüm sevgimi senin için çıkarmıştım sakladığım yerlerden ve ortaya
dökmüştüm oysa öyle yapmamalıydım baştan beri biliyordum

II
yaptıklarımı, yaşadıklarımı, hayatımı basitçe anlatmayı hep severdim
derin sandığım duyguların sığlığını, düşündüm sandığım şeylerin mutlaka daha
önce düşünülmüşlüğünü, kendimi farklı sandığım tüm diğer insanlarla ne kadar
da benzediğimizi anlatırdım durmadan ne kadar da zevkliydi bu öyle bir haz
verirdi ki sorma, sanki bir eskrim kılıcını dürtmüşüm gibi gövdeme sanki tüm
beceremediğim şeylerin acısını alıyormuşum gibi sanki olamadığım şeyleri
yüzüme çarpıyor ve oldum sandığım şeylerin aslında bir hiç olduğunu
hatırlatıyor gibi
şimdi basitçe anlatmak istemiyorum ama oysa en basitçe anlatabileceğim şey
bu tek kelimeye bile sığacak kadar basit birşey
ama istemiyorum
halimi karmaşık benzetmelerin içine koyayım da kimse anlamasın istiyorum ben
de anlamayayım bu yaşadığımı bu yaşadığım gerçek olmasın istiyorum
mesela toprağından sökülüp kamyona yüklenmiş bir ağacın hala toprak bulaşığı
köklerinden bahsedeyim kim bilir hangi başka bir yere dikilecek, hangi başka
bir toprağa kök salmaya çalışacak, kim bilir belki tutacak belki tutmayacak,
belki yeşerip belki kuruyacak bir ağaçtan bahsedeyim ve sen anla o köklerde
kalmış toprağın ne olduğunu
ya da başka şeylerden bahsedeyim kırık bir daldan, su alan küçük bir
gemiden, bardakla o geminin suyunu boşaltmaya çalışan küçük bir çocuktan ya
da aslında koskoca bir kuyudan içi karanlık, büyük ve derin
bir sürü şey söyleyebilirim birsürü fotoğraf gösterebilirim şimdiye dair ama
aslında hepsi tek kelime işte kimse onu söylemesin istiyorum

III
rüyamda gördüm seni tam uyanmadan önce tüm yaptıklarını tekrarladın o 8-10
saniye içinde sanki hepsini rüyada da yaşanabiliyormuş bunlar rüyada da
sevilip, rüyada da üzülebiliyormuş insan nefes nefese uyandım sanki o 8-10
saniye boyunca hiç nefes almamışım ama kalbim 8-10 dakika boyunca hızlanmış
gibi bağıracaktım nerdeyse, nefesim olsaydı belki
heryerde aklıma geliyorsun bir acı tat bu bir burukluk otobüste, yatakta,
bilgisayar başında hele birlikte olduğumuz yerlerde, kaldırımlarda,
sokaklarda, çarşılarda nasıl anlatayım, hatırladığın, hatırlamaktan
utandığın, tekrarını istediğin, ama anında karşı çıktığın bir şey bu gözümü
kapatınca karşıma gelen yüzün her görüşte aşık olduğum yüzün Allahım
tüm bunları yazmamam gerekiyor seni kalbime gömmem, ve başına da bir mezar
taşı kondurmam gerekiyor ama yapamıyorum
aslında yaparım daha kaç gün oldu ki
"zaman sadece birazcık zaman"

IV
ne diyeyim
düşündükçe tüm beynime bulaşıyor gibisin her hücreye giriyor, hepsine bir
fotoğraf bırakıyor, hepsine bir şeyler söylüyor ve sonunda sırtımdan itiyor
gibisin bir boşluğun içine beni
belki ben çok büyütüyorum belki aslında o kadar da çok sevmemiştim
senikaldıramadığım sadece birden böyle yüzüstü kalakalmak belki
deneler düşünüp neler söylerken birden hepsini susmak zorunda kalmak
"gidenlerin ardında bıraktıkları boşluk neden sanki her zaman varlıklarında
doldurduklarından daha büyük oluyor?"
bilmiyorum
nasıl bu noktaya geldik onu da bilemiyorum
seni görmezden mi gelmeliyim, yoksa aklımda senden başka bir şey olamadığını
kabul edip aklımdakileri yazmaya devam mı etmeliyim?
söyledikleri gibi aslında kimseye laf sokmaya hakkım yok herkes kendi
duyguları içinde kendi zorunluluklarını yaşıyor ve yine söyledikleri gibi
anlamak nefret etmeyi imkansız kılıyor
yine de yazmak istiyorum yazmak hasta mı eder beni yoksa artık kurtulur
muyum senden bilmiyorum ama bu işte
eski hayatıma dönmeye çalışıyorum annemin karnından seninle doğmadım
sonuçtaama sokağa çıktığımda kaybolmuş gibi oluyorumotobüse bindiğimde
boğazımda sürekli bir düğümcep telefonu elimde duruyor ama artık ne
işe yarayacağını kavrayamıyorumönceden ne yapardım ben bununla acaba
filmler aldım hepsi duruyor yatağın üstünde sinemaya gitsem biliyorum
yanımdaki koltuk daha çok üzecek beni
senden önce yaptığımı hatırladığım bir şey var, yazmak ama o da senden
başkasına çıkmıyor artık
ben meyilliydim zaten yani üzülmeye, büyütmeye, böyle şeylere şimdi yeni bir
fırsat çıktı belki de


V
şimdi bir yabancısın bunu kabul etmek çok da zor olmamalı ben bir yabancı
değil miydim sanki sana bunca zaman boyunca?
ağır gelen çok şey var aslında ama bunları söylemeye hakkım yok
aldanmış olsam da saflığıma yanmak zorunda olsam da ve kabullenmek
istemediğim bir sürü durumun içinde olsam da, artık yakınmaya hakkım yok
seni merak etmemeliyim mesela sen artık kendi yaşamın içinde, kendi
mutluluklarını yaşıyorsun bunu sana çok görmemeliyim dediği gibi dostun ben
artık kendi derdime yanmalıyım ve toparlanmalıyım
işimi buldum, evimi tutuyorum tam da beynimin ikiye yarıldığı, uykunun
çatlayan başıma bir türlü girmediği, uyuşamadığım, unutamadığım, ağlamanın
her türlüsüyle tanıştığım ve her şeyin bittiği o gecenin ardında oldu
bunlarsen çıktınbir yanım yıkıldı, ama bir yanım yeniden kuruldu
sanki böyle olması gerekiyordu benim daha fazla salak rolünü üstlenmemem
gerekiyordu yeni sayfanın böyle açılması gerekiyordu hayırlı olsun, sana da
bana da yeni yaşamlarımız
ve bu da sana yazacağım son şey olsun